Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusu ile Kürt milliyetini eşit
sayamazsınız” demesini, “Türklerle Kürtlerin eşit olmadığını söyledi” diye
çarpıtanlar kötü niyetlidir!
Birgül Ayman Güler’in “ulus-millet, milliyet” ayrımına dair basın
açıklamasına rağmen, onu hâlâ “Türklerle Kürtleri eşit görmüyor” diyerek
suçlayanlar kör cahildir!
Birgül Ayman Güler’in kavramları açıkladığı basın toplantısında “Türk
ve Kürt eşitliğini savunmasına” rağmen onu hâlâ ırkçılıkla, kafatasçılıkla,
faşistlikle suçlayanlar ise hem kör cahildir, hem de kötü niyetli!
Recep Tayyip Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na söylediği
“boy, pos değil, soy önemli, soy” sözlerine kör olup da Birgül Ayman
Güler’i soyculuk yapmakla suçlayanlar ise ahlaksızdır!
MİLLET, MİLLİYETİN ÇATISIDIR
Bu girişten sonra görüşlerimize geçelim:
1. Türk ve Kürt, insan olarak da, etnik bakımdan da eşittir. O nedenle
“Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz” diyoruz… Kaldı
ki, bir milliyetin başka bir milliyete üstünlüğü bilimsel değildir.
Türk milleti ya da Türk ulusu, Türk milliyetini de Kürt milliyetini de
kapsayan bir siyasal kavramdır. Tıpkı pek çok milliyeti içeren Fransız milleti
ya da İtalyan milleti gibi…
Bugün fikir düzleminde yaşanan sıkıntının kaynağı ise milliyetlerden birinin
isminin, milletin de ismi olmasıdır. Ama bu da başka milliyetlerin milletleşme
aşamasında yaşandığı gibi bir tarihsel zorunluluktur. Örneğin Frank milliyeti,
milletleşme sürecine önderlik ettiği için, Fransa’ya ve Fransız milletine adını
da vermiştir.
‘KÜRTÇE YETERSİZ’ İDDİASI BİLİMSEL DEĞİL
2. Kürtçe konuşulmalıdır, öğretilmelidir; Kürt milliyeti dilini
kullanabilmelidir.
Türk milliyetinden yurttaşlar da ikinci bir dil olarak Kürtçe
öğrenebilmelidir; bu zenginliktir.
İlköğretimden başlayarak İngilizce eğitim verilen okullardan geçilmediği
günümüz koşullarında, Kürtçeye ve Kürtçedeki w, x, q harflerine karşı olmak
ahlaki değildir. Türk milliyetinden bir yurttaş Washington diye yazabiliyorsa,
Kürt milliyetinden bir yurttaş da Wan şeklinde yazabilmelidir!
3. Kürtçe öğretilmelidir ama Kürtçe resmi dil olmamalıdır. Kürtçe
hukuk dili olarak da kabul edilmemelidir. Zira milletleşme süreci, aynı zamanda
hukuku da tekleştirme sürecidir. Üniter devletlerde iki ayrı dille hukuk
olamayacağı gibi hem şeriata dayalı hukuk, hem de medeni hukuk olamaz!
Ancak “Kürtçe bilim dili ya da hukuk dili olamaz” demek doğru
değildir. Yani meseleye “yetersizliği” üzerinden itiraz etmek bilimsel
değildir. Mahkeme, hâkim, avukat gibi en temel hukuk kavramlarının Türkçe
kökenli olmadığı şartlarda, Kürtçe hukuk dili de yaratılır. Üstelik hukuk
alanında Türkçeye kaynaklık eden Farsça ve Arapça kökenli kelimeler, Kürtçede de
vardır.
Dil’e yetersizliği üzerinden itiraz etmek, bilimsel değildir. Çünkü devlet
olursa, dil de olur, yaratılır, geliştirilir. Zaten mesele de buradadır:
İkinci bir devlet ortaya çıkmasın diye Kürtçenin hukuk dili olmasına itiraz
etmeliyiz, yetersiz olduğu için değil.
Dün “Kürt yok, karda yürürken kart-kurt sesi çıkaran dağ Türk’ü var”
diyenlerin bugün Kürtçe sevdalısı olması anlamlıdır. Kürt’ü yok sayan
Amerikancıların bugün Kürtçeye sarılması, yine Amerikancılıklarındandır.
Çünkü milli devletleri hedef alan emperyalizm, bazen zor kullanarak, bazen de
milletleşme sürecinin arkada bıraktığı kavramlara ve unsurlara sarılarak, oradan
bir çatlak yaratarak, milletleşme sürecini geriye döndürmeye çalışır.
Milliyetlerin bir zora dayanarak hak iddia etmesi bu nedenle çoğu zaman
emperyalizmin hedefiyle birleşir ve onun kartı olur. Son tahlilde bunun o
milliyete de bir faydasının olmayacağının en somut örneği Yugoslavya’nın
parçalanmasından sonra ortaya çıkan ve 8 ayrı milliyete dayanan
devletçiklerdir.
MİLLİ DEVLETLER BİRLİĞİ
4. Milli devletleri de aşan bölgeselleşmiş bir yapı, kuşkusuz yarının
gerçeğidir. Türk ile Kürt’ün, Fars ile Arap’ın eşitlikçi bir yapıda yan yana
yaşayabilmesi mümkündür ve olacaktır.
Ancak milli devleti bu anlamda aşabilmek ya da milli devletler birliği
kurabilmek, önce emperyalizmin boyunduruğundan çıkmakla ve “milli” kapitalist
üretim ilişkilerini geliştirmekle, ardından da kamuculuğu esas alan üretim
ilişkilerine yönelmekle sağlanır.
Yorum Gönder