Anmak Değil, Anlamak - Cüneyt Arcayürek

Aramızdan ayrılışının 20. yılı.
Uğur Mumcu’yu anmakla anlamak arasında geçen yıllar.
Uğur’u anlayarak anmanın
değerini tartışmadığımız yıllar...
Dün böyyük’, etkili diye medyada yer edinen gazetelere baktım.
Ne Hürriyet’te ne de Milliyet’te, bugün tartışılan başlıca ulusal konuları ömrü boyunca sakınmadan, korkmadan savunan, 20 yıl önce katledilen Uğur’u anan bir yorum, tek bir haber yoktu!
Oysa insan ve dava adamı Uğur’u Mumcu’yu anarken tanımaya öncelik vermek gerekiyor.
Uğur Mumcu’yu:
Öncelikle İstanbul’a her gittiğinde evinde kaldığı yakın dostu Ali Sirmenin.. çoğu kez beraber olduğu Hikmet Çetinkayanın, eşi Güldal Mumcu’nun, hatta çocuklarının söylemedikleri, yazılmayan anılarıylarla mı... Gereği görülürse, örneğin öldürülmesinden üç gün önce bir perşembe günü gazetede İlhan Selçuk, Uğur, Hikmet ve benim katıldığım Cumhuriyet’in geleceğiyle ilgili çetin görüş alışverişlerinin yapıldığı toplantıdan sonra Ankara’ya birlikte dönerken uçakta  söyleştiğimiz konularla mı... Her gün gazetedeki görüşmelerimizden sonra, telefonla sık sık konuşmalarımızla, pek çok günler evindeki söyleşilerimizin anılarıyla mı yaşatacağız...
yoksa yakın dostları, başta Ali Sirmen’in, Çetinkaya’nın, Güldal Mumcu’nun anılarla zenginleştirecekleri içeriği tartışılmaz anlatımlarla…
…. –iktidarda olsun medyada olsun; geri zekâlı, imam kılıklı sağcı yazar ve politikacıların anlayamadığı- gerçek bir vatansever Uğur Mumcu’yu...
.temelde insan haklarıyla donanmış, sol demokrasiyi savunan görüşleriyle anlamayı anlatmayı mı yeğleyeceğiz?
***
Günümüzün ve geleceğin nesillerinin yaşamından ve inatla savunduğu görüşlerden ders alınacak yaman bir örnektir Uğur.
Her 24 Ocak’ta bir gün, elbette anacağız Uğur’u. Ancak yılın 365 günü Uğur’u anlamayı, anlatmayı yeğleyerek...                   
***
Mumcu’nun yaşadığı günleri değil, geleceği önceden gören öngörü sahibi bir yazar olduğunu ispat edecek pek çok yazısı ve kitabı var.
Bu saptamayı kanıtlayan, işte örnek:
Bugün sanki yeni bir keşifte bulunmuş gibi RTE’nin durmadan yinelediği, Kürt sorununu çözmekte benimsediği görüşleri Uğur Mumcu; 24 yıl önce, dün Cumhuriyet’te yeniden yayımlanan, 5 Aralık 1989 tarihli köşe yazısında ifade etti.
Başbakan ne diyor bugün: Ayrımcılığa karşıyız. İnsan haklarına saygılı ve Kürt sorununu demokratik yöntem ve yollarla çözeceğiz.
Uğur Mumcu yıllar önce,1989’da ne yazıyor:
Bugün Kürt sorunu, azınlık şovenizmi, ayrımcılık ve terörle değil, demokrasinin yerleştirilmesi ve insan haklarının Edirneden Ardahana kadar, her yerde uygulanmasıyla çözülür.
Bugün iktidarın da muhalefetin de çözüm arayışlarına destek verenlerin de sürekli işlediği tezi Mumcu, 1989’daki “Türk ve Kürt” başlıklı yazısında berrak biçimde; “Kürtlerle Türkler Türkiye içinde öylesine birbirine karışmışlardır ki Kürtlerle Türkler arasında bir sınır çizmek.. bugün de olanaksızdır” diye yazıyor. 
***
Bu iktidarın umursamaz göründüğü Mumcu dosyasını rafa kaldıran son gelişmeyi oğlu Özgür Mumcu özetledi:
20 yıl geçti ve zamanaşımını sadece bombayı koyana işlettiler. Bizse, ailesi olarak bombayı koyanların yanı sıra asıl olarak onları yönlendirenlerin, asıl faillerin bulunmasını istiyoruz.”  
Ya kızı Özge’nin, Cumhuriyet’te yayımlanan dünkü yazısında, babasından dinlediği, Mumcu’ya özgü ve adeta bugünlere ışık tutan, bugünkü iktidara seslenen şu sözleri:
“…Şimdi barış, demokrasi... İnsandan şüphelenmemek lazım önce. Memleketin yazarı, çizeri, aydını niçin bu memleketi bir kıyama sürüklesin? Niçin? Ha, sizin kafanızda birtakım problemler varsa, siz ülkeyi birtakım ayrıcalıklara dayanarak yönetmek istiyorsanız, aydınlar buna karşı çıkıyorsa, sorun buradadır. Biz gerçek demokratlarsak düşüncelerine katılmadığımız insanların cezalarına da karşı çıkmalıyız.”   
***
Ölümsüzlüğe kavuştu. Ne mutlu ona! Işıklar eksik olmasın üstünden sevgili dost Uğur!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget