Asıl mesele; Paris’te tetiği kim çektirdi? - Mehmet Faraç

Paris’te üç PKK’lı kadının öldürülmesinin ardından, 11 Ocak’ta bu köşede “Siyasi hesaplaşma mı rant kavgası mı?” başlıklı bir yazı yayımlandı. Bakınız, PKK içindeki çelişkilerle örgütün Avrupa kanadına yönelik Fransa’da yapılan operasyonları da irdelediğimiz o yazıda hangi satırlar vardı:
“Evet; olayda bir karanlık nokta var ama bu iddialar içinde Paris’in PKK açısından konumu da başlı başına kuşku çekiyor! Çünkü Paris, örgütlenme, finansman ve lobi faaliyetleri açısından PKK’nın en etkili dış merkezi. Paris’in bu konumuyla cinayetlere ‘siyasi’ bir kılıf kazandırılmak istense de, infazların ardında ‘rant kavgası’ olabileceğini gösteren çok önemli olaylar da unutulmamalıdır.”
Medyanın dünyadan habersiz kalem sahipleri bu satırlara rağmen köşelerinde, Türkiye’deki sözde “derin devlet”i suçlamaya devam ettiler!.. Oysa 16 Ocak’ta yine bu köşede, “Paris cinayetini ancak PKK çözer” başlıklı yazıda da, olayın örgüt içi hesaplaşmadan kaynaklandığına dikkat çekmiştik. İşte o yazıdan bir bölüm:
“Olayın tetikçilerini bulmak bir yana, cinayetlerin perde gerisini ve eylem iradesini MİT, Fransız istihbaratı ya da başka güçler çözecek konumda değil!.. Çünkü olayla ilgili en önemli şifreler yalnızca PKK’nın elinde olabilir!.. Üç kadının kimlerin tekerine çomak soktuğunu en iyi PKK bilebilir!.. Örgüt en azından kendi içinde de araştırma yapıyordur!.. ‘Cinayetler açılım dönemine denk getirildi’ saptaması da çok tartışmalıdır!.. Bu ‘denk’lik planının asıl aktörlerini yalnızca örgüt dışında aramak, geçmişte PKK içinde yaşanan infazlar nedeniyle çok gerçekçi olamıyor!..”
Hesaplaşma devam eder!..
Her olayı “Ergenekon”a bağlama hastalığından kurtulamayan bazı derin kalemşorlar, “örgüt içi hesaplaşma”ya vurgu yapan bu yazıdan da ders çıkarmadılar. Üstelik Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez cinayetleriyle ilgili akla sığmayacak zırvaları köşelerinde yayımlamaya devam ettiler!..
Onlardan kimi “Ergenekon”u kimi “Jitem”i, kimi “İran”ı kimi “derin devlet”i, kimileri de “Suriye”yi suçlayıp durdu. Oysa gerçek ortaya çıkmaya başlıyor:
Fransız polisi, PKK’lı 3 kadının öldürülmesiyle ilgili olarak 1982 doğumlu Ömer Güney’i tutukladı. Güney hakkında “Terör örgütü bağlantılı cinayet” soruşturması açılmış...
Paris Cumhuriyet Savcısı François Molins, “Ömer Güney, Sakine Cansız ile en son görüşen kişi. 2 yıldır PKK üyesi. Kullandığı aracın torpidosunda bulunan çantada barut izi var” demiş...
Paris polisi belli ki önemli ipuçları ele geçirmiş... Ancak burada “tetikçi” olarak suçlanan kişinin konumundan çok, “tetiği kim çektirdi” sorusu önem kazanıyor...
Fransız polisi, tetiği çektirenleri bir an önce bulamazsa, hiç kuşkunuz olmasın örgüt içindeki hesaplaşma 3 üç kadının öldürülmesiyle kalmayacak!..
CHP’ye derin tuzak!..
CHP’de 3 Kasım 2010’da yapılan yönetim operasyonu partinin genleriyle oynanmasına yönelik derin bir tuzaktı... Bu tuzağı hayatında CHP’ye oy vermemiş hatta ömürleri boyunca CHP düşmanlık eden dönek kalemşorlar da körüklemişti...
Neymiş efendim; “CHP sağa açılırsa, PKK avukatlarını vekil yaparsa, cemaatlerle diyalog kurarsa, ideolojisini değiştirirse, ulusalcıları, Kemalistleri, Atatürkçüleri uzaklaştırırsa oy patlaması yaparmış...”
Sonucu gördük, “Yüzde 40 alamazsak istifa ederim” diyenlerin yönettiği “Yeni CHP”, 12 Haziran 2011 seçimlerinde yüzde 25’i zor aşabildi...
Oysa bu bozguna rağmen tuzakçılar ve yıkım ekipleri durmadı!.. CHP’nin vefakar il ve ilçe başkanlarının, hatta delegelerinin topyekun değiştirilmesi için bir yandan Kılıçdarıoğlu’nu överken diğer yandan CHP’nin Altıok’una saldırdılar.
Sonuçta partinin asil unsurları olan örgütler darmadağın oldu, taban kaydı ve “Yeni CHP” sürekli erozyon yaşayan hatta iktidar karşısında ezilen bir parti haline geldi.
Şimdi de “Yeni CHP” içerisindeki kimi vekiller eylem ve söylemleriyle adeta partiyi çökertmek için çırpınıyor!.. Tekkelerin açılmasını isteyen, “Atatürk’ün bekçisi olmak zorunda değilim” diyen vekillerin tabanda yarattığı travma unutulmuyor...
Erdoğan Toprak ve benzerlerinin cemaate göz kırpması, “Atatürkçülüğe sığ ideoloji” diyen Faik Tunay ve yoldaşlarının Menderes’i anma toplantılarında cirit atması ise tabanı iyice yıldırıyor...
CHP tabanına saç baş yoldurtan son vakanın aktörü, skandalları bitmeyen Hüseyin Aygün... Önce “Dersim” üzerinden Atatürk’e saldırdı sonra da kendisini eleştirenlere “geri zekalılar, faşist ulusalcılar” diye ağır hakaretler etti.
Seyit Rıza adlı cumhuriyet düşmanını göklere çıkaran Aygün; Kurtuluş Savaşı için “Rumlara yönelik etnik temizlik” diyerek milyonların tepkisini çekti, sonra da PKK’lıların Paris’teki taziyesine gitti.
CHP’ye düşmanlık eden medya maymunları şimdi de Aygün- Tanrıkulu zihniyetini sahiplenirken, parti tabanındaki tepkileri ve istifaları görmüyorlar...
Kılıçdaroğlu, CHP’nin içine nifak sokan medya densizlerinin partiyi dizayn etme tuzağına düşmemeli, yüzde 70’i aşan Atatürkçü-ulusalcı tabana kulak vermeli ve partisinde yıkım yaratanlara da bir an önce “dur” demeli..
Çünkü toplumun AKP karşısında muhalefet aradığı bir dönemde; partinin, CHP düşmanı kafalarla giderek zayıflatılması, gelecek açısından hiç de iyi işaretler vermiyor!..
Ordu’da Mumcu konferansı...
CHP Ordu İl Başkanlığı, Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümü nedeniyle 24 Ocak’ta bir anma etkinliği düzenleyecek.
Ben de bu etkinlikte hem Mumcu’nun mücadelesi hem de onun araştırma alanlarından olan terör ve Güneydoğu konusunda bir konuşma yapacağım. Etkinlikte, izleyenlerle birlikte “Türkiye nereye gidiyor” sorusuna yanıt arayacağız, sosyal ve siyasal gündemi konuşacağız.
Etkinlik yarın saat 16.00’da, Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatro Salonu’nda yapılacak.
CHP Ordu İl Başkanı Osman Güngör, anma etkinliğine kentteki tüm sivil toplum örgütlerinin de davet edildiğini söyledi.
Ordu ve çevresindeki tüm dostları yarınki etkinliği bekliyoruz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget