Görünen köyün kılavuz istemediği bir kez daha kanıtlandı.
Hiç istemediğimiz halde bir gerçeği, yazık ki yinelemek zorunda
kalıyoruz
RTE’nin, tek başına iktidarı ele
geçirdikten sonra yaşamı boyunca dinci amaçlarına engel
gördüğü, konuşmalarında, açıklamalarında üstünü örtmesine karşın, olumsuz
duygular beslediği TSK komuta heyetini tasfiyeyi, yerlerine kendi anlayışlarına
yatkın, laiklik karşıtı uygulamalarına karşı çıkmayacak komuta heyeti getirmeyi
planladığını 2003’lerden bu yana
Güncel’de birçok kez yazdık.
Bu saptamadan kuşku duyanlar, internetteki Cumhuriyet arşivine
başvurabilirler.
Bu amacını gerçekleştirmek için önce komuta heyetinde aradığı
ilk müttefik AKP iktidarı dönemlerinde Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenen
Org. Hilmi Özkök oldu. Onu
Yaşar Büyükanıt izledi.
Son merhalede komuta heyetinde dilediği temizlik sonuçlanmıştı
ve komuta heyetinin başına, Başbakan karşısında şak diye hazır ola geçen, ülke
sorunları karşısında dut yemiş bülbül misali, özel mi özel bir komutan
getirdi.
Ne var ki, RTE’nin TSK ile
bağlantılı amaçları komuta heyetiyle kısıtlı değildi...
***
Her şeyden önce, Cumhuriyet’in
kuruluş felsefesine, Atatürk devrimlerine gönülden bağlı,
ulusal çıkarlarımızın inatçı savunucuları olan Türk ordusunun her kademedeki
değerli subaylarından da kurtulmak gerekiyordu.
Balyoz davası ile Deniz
Kuvvetleri’ni oramiralsiz bırakan son aşamaya değin,
TSK’de Cumhuriyet’in temel
ilkelerine sıkı sıkıya bağlı üst rütbeli subaylardan yargı yoluyla kurtulmayı
tetikledi.
Donanma Komutanı Oramiral Nusret
Güner; tutuklu subaylara komuta etmeye, ordu bünyesindeki
iktidara hoş görünmeyen subayların içeriye alınmalarına dayanamadı istifa
etti.
Hasdal’da yatan, Balyoz davası
mağduru, içeri alınmazdan önce Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı olan Tümamiral
Semih Çetin; “Bir İhanetin
Öyküsü” adını verdiği ilginç kitabında, oramiralin
istifasıyla doğrudan bağlantılı olduğu yorumları yapılan bir olay
anlatıyor.
Kadere bakın:
Oramiral Güner istifasını; Gölcük’e
kimliği belirsiz bir ihbar mektubuyla gelen “bir gece
yarısı donanma karargâhını yerle bir eden savcılara o günün anısı olarak deniz
motifi taşıyan kravat hediye eden”, (olayı isimlendiren
tek gazete Sözcü’deki habere göre) zamanın donanma
komutanı, -elbette hükümetin onayı ile- şimdinin Deniz Kuvvetleri
Komutanı Murat
Bilget’e gönderiyor.
Medya istifaya kravat olayının neden olup olmadığı üzerinde
durmuyor.
***
Deniz Kuvvetleri’nde çoğu amiral
albay 112 muvazzaf subay tutuklu.
Oramiral Güner’in eşi
Fatma Güner’le konuşan Saygı
Öztürk’ün yazdığına göre; Bayan Güner;
“kocasının bu koşullarda çalışmaktan rahatsız olduğundan
istifa ettiğini...”
...Oramiralin “salı günü istifadan önce
Ankara’da kimi görüşmeler yaptığını ve hatta
rahatsızlığının nedenlerini Başbakan RTE’ye de
anlattığını” söylüyor.
Oysa, kuvvetlerdeki tasfiyeyi canı gönülden destekleyen, üstü
örtülü konuşmalarıyla tasfiyeyi kışkırtan bu Başbakan ile derde çare
aramak...
...balığın kavağa çıkması gibi olanaksız bir
beklenti!
***
Yadsınamaz gerçek ortada:
Yaşanan bu süreç; dinci içerikteki amaçlarını gerçekleştirmeye
tek engel gördüğü, Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine,
Atatürk devrimlerine gönülden bağlı, ulusal çıkarlarımızın
savunucusu olan TSK’deki general ve subaylardan
kurtulmayı amaçlayan intikam sürecidir.
Bu süreç; şişirilmiş, düzmece, çürük çarık belgelerle içeride
yatan Balyoz davası tutuklularının, şimdi de donanmada casusluk ve cinsel
ilişkileriyle suçlanarak içeriye alınanların ortak kanısı; askeri vesayetin sona
erdirildiği, darbeleri yargılıyoruz şemsiyesi altında,
TSK’nin tasfiye edildiği bir süreçtir. Devam edeceğe
benziyor.
***
“Orduyu yedek subaylarla da
yönetirim” diyen; ha Adnan Menderes kafası,
ha RTE kafası.
Nereden bakarsan bak; ha Ali ha Veli!
Yorum Gönder