Bir üstünlük, bir kibir, bir burnu büyüklük, bir kendini beğenmişlik bulamacı içinde toplumla dalga geçmekteler.
Şişmiş egolar.
Sorumluluk duymadılar.
Önlem almayı düşünmediler.
Tarihi binayı yaktılar.
142 yıllık toplumun malı olan bina yanar yanmaz; hemen kendilerine ”benlik cilalama” fırsatı yarattılar.
Laflara bak:
Küllerinden doğacak.
Çocukluğumuz yandı.
Aynısını yapacağız.
Hatıralarımız kül oldu.
Aramızda para toplayacağız.
142 yıllık tarihi binayı kendimiz onaracağız. Bu yangın milat olsun.
Şerden hayır çıksın. Artık İstanbul’da tarihi binalar yanmayacak şekilde
önemleler alınsın!
Xxx
Yukarda sıraladığım cümleleri söyleyenler; binanın yanmasından
birinci derecede sorumlu olması gereken Galatasaray Vakfı yöneticisi,
üniversitenin rektörü, ders veren profesörü, doçenti ve gazetede köşesi
olan Galatasaraylı çok ünlü kalemler, çok meşhur yazarları…
Gece TV’lere doluştular.
Kendilerini anlattılar.
Camialarından dem vurdular.
Tarihi binaları Avrupalıların nasıl dikkatle koruyup hiç
yakmadıklarını örnekler vererek sergilediler. Katlarının, koridorlarının
ve odlarının zemini tahta, tavanı kalemle süslemeli ahşap tarihi binada
yatılı öğrenici olarak okurken çini sobalarla ısındıklarını fakat hiç
yangın çıkmadığını bile yazdılar.
Xxx
Sorumluluk kimdeydi?
Niçin önlem alınmamıştı?
Asıl konuşulması gereken “temel sorular” bunlardı. Sorumluluğu örttüler, ötelediler, unutturdular.
Günah keçisi bulunmuştu:
Elektrik kontağı diyorlardı.
Olana bakın:
Yangın saat 19.07’de çıktı.
İtfaiye saat 19.36’da çağırıldı.
Demek ki, Padişahlık döneminde, yüksek faizle alınan borçla yapılmış
şimdi 73 milyonun malı bu binayı önce yatılı ilk okul sonra orta-lise ve
1992’den beri de üniversite binası olarak kullananlar “bina için en küçük sorumluluk” duymamışlar.
Personeli eğitmemişler.
“Yangın belirtisi görürsen ilk işin itfaiyeyi çağırmak olsun” uyarısını bile personele öğretmemişler.
Xxx
Bu tarihi yaşlı binaların duvarlarının sıvalı olduğuna bakmayın.
Duvarlar bağdadi yani iki kat ahşap. Arası boşluk. Boşluklardan elektrik
kabloları geçiyor. Kabloları fareler kemirmiş olabilir. Elektrik
kontağı olduğu zaman ahşap duvar içindeki çıplak kablolarda kontaklar
devam eder ve yangın hızla ahşap çatıya çıkar.
Bunu bile öğretmemişler.
Yangın başlıyor.
Yarım saat geçiyor.
İtfaiyeyi arıyorlar.
Bu egoist, kendini beğenmiş, burnu büyük, egosu şişkin sorumsuzluğun
bedeli olmalı. Bu tarihi bina toplumun malıdır. Galatasaray Vakfı, ona
bakamadı, yaktı. Elinden alınmalıdır.
Sorumsuzlara bedeli ödetilmezse; henüz yanmamış öbür tarihi binaları da gelecek kış yakarlar.
(uyan borusu)
İthal saman trendi
fabrikalara da sıçradı!
Ahırındaki hayvanına yedirecek samanı dışardan ithal ederek; “montaj hayvancılık modeli” yaratan ve “ekonomide ithal saman trendini” başlatan AKP iktidarı döneminde Türkiye’nin sanayi yapısının (fabrikalarının) da “montaj ağırlıklı bir hal aldığı” açıklandı. İstanbul Sanayi Odası’nın son yayınlanan araştırmasına göre, “Türkiye’de sanayiciler giderek montajcı yapıya dönmeyi”
daha karlı gördüler. 2002 yılında Türkiye’deki fabrikaların yarattığı
katma değer yüzde 39.2’ydi. 2010 yılında yüzde 32.8’e indi.
Yorum Gönder