Ağzındaki Bakla - Şükran Soner

Başbakan Erdoğan’ın dünkü açıklamaları medyamızda çok farklı algılamalarla yine medyatik güdülemenin etkin aracı olarak kullanılacak. İktidarlarının gidişatında, halkın çıkarları, toplumun demokratik iradesi ile çelişen olguların algılanmaması, yutturulması uğruna, medyatik katkılarda sınırsız hizmet var... Uzun soluklu, medya işleyişinin teslim alınabildiği, basın özgürlüğünün katledildiği koşullarda, “Tak-şak” ilişkilerinde iletişim kusursuz işliyor... Halkın, kurbağanın ılık suda alıştırıla alıştırıla pişirilmesi yöntemi ile kendi haklarını, çıkarlarını savunamaz boyutta kafa karışıklığı, algılama sorunu ile karşı karşıya kalmasına çalışılıyor...
Dinlediğiniz haberler ve yorumlara ilişkin bir anket yapılsa, Başbakan Erdoğan’ın CHP’deki kavgayı siyasi çıkar sağlama adına doğal olarak öne çıkarmasından başlayarak öğretmenlere şubat atamaları müjdesine kadar, kendinize göre önemli başlıkları sıralarken benim altını çizmeye çalıştığım, Başbakan’ın beklenen, ağzındaki baklayı çıkarma anlamındaki bu önemli şantaj kokusu da olan açıklamaları en sonda kalacaktır... Oysa Başbakan Erdoğan’ın dünkü konuşmasında yeni ve önemli olan bilgilendirmeleri, “Demokratik, sivil, toplumsal uzlaşma ile anayasa hazırlama...” umutlarını yok eden iradeleri, son buyruklarını açıklamalarıydı. “Mart ayına kadar çıktı çıktı” diye söze girdiler, referandum koşullarını yaratıp, kendi hazırladıkları anayasayı geçireceklerini ilan ettiler. Daha doğrusu bugüne kadar yandaş hukukçuları, anayasacılarının bile savunamadıkları, parlamenter düzeni tepetaklak edecek, dünyada rejimi demokrasi olan ülkelerde örneği olmayan bir ucube içeriğindeki, güçler ayrılığı olmaksızın, başkana diktatoryal özel yetkiler veren “başkanlık sistemi” dedikleri dayatma taslaklarını anayasal düzene dönüştürecekleri iradelerini buyurdular...
AB raportörü Durian’ın “Türkiye’nin iktidarlarında Kemalist, laik, demokratik düzenden ayrıldığı” bugünkü gazetemizde yer alan saptamasına itiraz edebilecek halimiz var mı? Doğrusu iktidarları iradesinde nereye gidildiğine ilişkin, kesin bir şey söyleyememelerine de katılmamak olanaksız. İktidarlarının pusulalarında rotanın siyasal İslam çizgisinde yürümek olduğunda kişisel kuşkum yok. Ancak hangi siyasal İslami çizgi, nereye kadar siyasal İslamcı şeriat hukuku düzeni yapılanması, yorumlanmasında kafalarının çok karışık olduğu ya da açık hedef rol model gösteremedikleri de ortada... Şeriat hukuk düzenlerinin içinden, eksiği gediği ile de olsa halkımızın Cumhuriyetle, Atatürk devrimleri ile kazandığı, karalamaya çalışıp dudak büktükleri düzenin sağladığı, insan hakları, hukuk devleti, laiklik içindeki özgürlüklerini yakalamayı unutun, mumla aratmayacak örnek bulabilmek bile söz konusu değil... Pusulanın yönü var da, halka benimsetilebilecek örneği, kendisi yok...

***

Malum dünyada rejimi demokrasi sayılabilecek Türkiye dışında bir İslam ülkesi modeli, uygulaması yok... Sözde demokrasiye açılım umutlarıyla yaşanan Arap baharlarından sonra ortaya çıkan sonuçlar, demokrasi, hukuk devleti düzenine doğru adım atışlar anlamında düş kırıcı... Zengin Kuzey dünyası kendileri ile uyumlu ama daha ılımlı siyasal iktidarlar beklentilerinin başa bela sonuçları karşısında, düş kırıklığında, Türkiye’ye biçtikleri ılımlı İslam projesi, rol model tutkularını bile sorgular noktadalar... Emperyal günümüz çıkarları için büyük tehdit gördükleri ulus devletleri yıkma sürecinde, kararlı projeler üretiminde, çekici görülen, “İslam kimliğinde halkların kardeşliği” projelerinden fışkıran hem ırklar, hem de mezhepler üzerinden iç savaşlar kaosunda, öngörülemeyen radikal İslami yapılanmalar, mezhepler çatışmalarından fışkıran radikal terör en azından şimdilik başa daha büyük bela gibi.
Zengin Kuzey dünyasının aklı başında düşünürlerinin sık sık uyarmaya çalıştıkları üzere, yoksul Güney dünyasını ırk ve mezhep çatışmaları ile zengin Kuzey dünyasının hizmetinde, sistemi ayakta tutacak, soluk aldıracak supaplar olarak görmek, zengin Kuzey dünyasının yapısal krizlerini ertelemiş olsa da, büyümüş olarak çıkmasında, üstelik hastalığın onlara da bulaşmasında etkin rol oynamışa benziyor... Türkçesi zengin Kuzey dünyasında yoksul Güney, İslam dünyasında yaşanan çok kanlı, ilkel, ölümüne ırk mezhep çatışmaları, iç savaşları henüz görülmüyor olsa da, “ötekileştirme” eksenli ayrışma, acımasız soğuk çatışma almış başını gidiyor... Özgürlükler yalanında birlikte yaşayan, aynı ülkenin vatandaşı, aynı toprakları, aynı ekmeği paylaşan, birlikte barış içinde yaşama yollarını bulmak zorunda olan halklara, ırk ve din düşmanlığı mikrobunu ekince insan hakları, demokrasi, hukuk devletinin işleyişini sağlamak hak götüre oluyor...
İnsan hakları, hukuk devleti, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri karalanıp, reddedilerek yeni model arayışından yola çıkacaklar için örnek seçilebilecek, halkların kardeşliğini sağlayabilmiş, birbirinden acımasız şeriat diktatörlüklerinden öte model bile yok...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget