Meclis’te CHP milletvekili Birgül Ayman Güler’e karşı yükselen yoğun tepkilere sebep olan sözleri tarttığımızda, son derece problemli bir zeminde olgunlaştığını görürüz. Bu zemin, hatalı bir zemindir. Problemlidir.
Maalesef, TBMM; meseleleri doğru zeminde ele alabilecek “ideolojik perspektife sahip değil.” Çünkü “Doğu’nun kadim kültürel mirasına yabancılaşmış bir yönelimin” baskın siyaseti biçimlendirdiğine şahit oluyoruz.
İktidar meseleyi ısrarla “etnik zemine çekerken”, muhalefetin “saçmalayarak” bu zeminin inşaatına harç olması düşündürücüdür. Konumuz “Türk ulusu ya da Kürt milliyeti falan değildir.” Konumuz çok başkadır. Bunu bir türlü görememiş olmaları, etnik-ırksal zeminde vuk’u bulan hareketin güçlenmesini sağlıyor.
Dün Kürdü inkar edenler
Türkiye’de ana gündem maddesi olarak karşımıza çıkan “Kürt meselesinin, Batı’nın askeri, siyasal ve ekonomik hegemonyasından bağımsızlaşmadıkça” çözüme kavuşturulamayacağı ama bir “çözülmeye neden olacağı” çok açıktır. Dolayısı ile “baş çelişkinin” emperyalist hegemonya olduğu gerçeğini es geçen bir tutum üzerinden hareket ederek zamana uymak, bizim tutarlı bulacağımız bir davranış olamaz.
Etnik zeminde “ast-üst” tartışması yürütmek, kültürel tarihe, tarihsel birikime ihanettir! Bu; sorunun tarafı olduğunu söyleyen herkes için geçerlidir. Sorun ise başkadır.
Örnek verelim; “bu dönem, Rotzchild ile Çukurova holding, Kuzey Irak’ın petrol ihalelerine giriyor.” Çukurova Holding kimdir? Türkiye’nin komprador egemen sermayelerinden biridir. Kuzey Irak’a gidenler, sağda solda; “Alarko Holding” afişleri göreceklerdir. Kimdir bu Alarko? Siyonist-Politik Yahudi gücün bölgesel temsilcisidir.
Bunlar, yıllarca; TÜSİAD çatısı altında “devletin us ve motivasyonunu biçimlendiren kuvvetlerdir.” Dün “Kürd’ü inkar ettirenler bunlardır.” Bugün ise Kürd kardeşlerim, bunların; Kürdistan’ı inşa etmesine ses çıkartmayarak, müthiş bir tutarsızlığın parçası olmaktadırlar.
Evet! Bu elim tutarsızlık; kamuoyu önünde “doğru zeminin” gündemi işgal etmeyişinden ileri geliyor. Bu da yine aynı odakların “güdümlediği siyasetçilerin eliyle oluyor.” Leyla Zana, İshak Alaton ile konferans veriyor. Alaton, Leyla Zana’ya sarılıp; “bu benim kızım, kızım” diyor.
Emperyalist sermaye
İktidar, “meseleyi çözme adına(?) sürekli anadil ekseninde işler üretirken, ekonomi-politik ve ideolojik tek bir adım atmayarak” meselenin “ırksal zeminde tutunmasının en büyük merkezi olduğunu gösteriyor.”
Öteki taraftan, “meselemiz bu değil kardeşim; Kürd’ü inkar ettiren güç; Batı’lı emperyalist sermayenin uzantılarıdır” diyeceği yerde, CHP’li vekil kalkıp, Doğu’nun tarihsel kültürel kimyasını zırr’ü zeber eden bir söz ediyor.
Anasır-ı İslam! Önemli bir cümledir.
Evet, bugün; “bölgeyi kapsayacak ve anti-emperyalist zeminde var olacak” kuşatıcı bir üst yapıyı formülize edebilme adına, ulus devletin üniter yapısından vazgeçmek, gündeme alınabilmelidir. Lakin, bölgede sadece Türkler ve Farslılar değil, tüm bölge insanları “tehtid altındadır.” Ve alternatif bir örgütlenmenin gündem maddesi olarak kitleler önüne koyulmasının zamanı gelmiştir.
Dün “makul olarak görülmeyen” Enver Paşa idealizmi, bugün büyük ölçüde “önem kazanmış olsa gerek.” Bölgeden emperyalizm çıkartıldıktan sonra, “ulusal kimlik eksenli bir varlık gerekçesine ihtiyaç duyulmayacak, Kürt Kürtçesinin, Türk Türkçesinin ardına düşmeyecektir.”
Barış için topyekün savaş
İşte tam bu noktada “anasır-ı İslam” demek, İslam, yani Barış’ın egemenliği demektir. Lakin bu egemenlik için, yani Barış için; topyekün bir savaşa ihtiyaç vardır. Emperyalizmin; askeri, ekonomik, siyasal ve ideolojik unsurlarıyla, bölgenin bütün halkları müşterek bir mücadele üretmeli, akabinde; Doğu’nun tarihsel karakterinin kolayladığı, özgür bir üstyapının inşası gündeme alınabilmelidir.
Avrasya Birliği, Doğu Birliği, Ortadoğu Birliği..vb. Adına ne dersek diyelim.
Ama diyelim! Bunu gündeme alalım! Konuşalım...
Yoldaş, Hewal, Refik... Ne dersek diyelim.
Barış için, emperyalizm ile savaş!
Yorum Gönder