Başbakan Erdoğan AKP Meclis Grubu toplantısında
siyasal görüşlerini yine dini göndermeler yaparak açıkladı.
Başbakan’ın
nutuklarında Kuran’dan ve hadislerden alıntılar yaptığını, siyasal mesajlarını
dini inançlar ve dogmalar üzerinden vermeyi sevdiğini biliyoruz.
Grup
toplantısında şöyle diyor:“Allah bütün meleklere,
‘Adem’e secde edin’ dediğinde hepsi secde ettiler. Ama Şeytan,
‘Ben Adem’den hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan
yarattın’ diye kibirlendi.
İşte ırkçılık budur,
böyle başlamıştır. Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır. Irkını,
kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek, yaradılanları aşağılamak
şeytandandır.
Kürt kardeşimin de, Türk kardeşimin de
kaynağı aynıdır. Hiç kimse çıkıp da şu etnik grubun partisi biziz diyemez. Irkçı
siyasetle arasına millet mesafe koyuyor. Benim milletim ırkçılığın şeytani bir
duygu olduğunu çok iyi biliyor.
Eğer istikbali, acılar ve
acıların sebep olduğu farklılıklar üzerine inşa edersek, şeytan ve şeytanın
izinden gidenler kazanır, biz ise kaybederiz.
Onun için
istikbali ortak değerlerimiz, kaynaklarımız, ortak tarihimiz üzerine inşa
edeceğiz. Şeytan ve şeytanın izinden gidenler kaybedecek, inşallah tek bir
millet olarak, kardeş olarak kazanan biz olacağız.”
Bu
sözler esas olarak demokrasinin en büyük düşmanlarından biri olan ırkçılığa
karşı olduğu için demokratik bir bağlam çerçevesinde olumlu olarak
görülebilir…
Ama içinde, aynen “ırkçılık” gibi bir
demokrasi tehdidi olan “dincilik” öğeleri barındırdığından, yine aynı mantıkla,
demokrasiye aykırı bir görüşü de yansıtıyor diye
yorumlanabilir.
Medyadaki tartışma “Asabiyet”
terimi üzerinden gitti.
Bu terimi, Türkçedeki yaygın
kullanışıyla “sinirli” olarak yorumlayanlar, “Asıl
asabi olan Başbakan’ın kendisidir, kendine baksın!” biçiminde
eleştiriler yönelttiler.Asab, sinir demek
Arapçada.Asabe, hem sinir, hem baba tarafından akrabalık
hem de bir kişinin ait olduğu grup anlamına
geliyor.Asabiyyet de elbette günlük dilde sinirlilik
demek.
Ama August Comte’dan altı yüzyıl önce, devletlerin
yükselişini ve çöküşünü, toplumsal özelliklerde arayan ve bu nedenle de bence
sosyolojinin kurucusu olan İbni Haldun, “İlmi
Ümran” (imar, iskân, bayındırlık bilimi) adını verdiği bu alanda
“Asabiyyet” kavramını, “grup ruhu”,
“aidiyet” anlamında kullanıyor. (Meraklısı benim “Toplumsal
Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği” adlı kitabımdaki “İbni
Haldun ve Asabiyyet” bölümüne bakabilir.)İbni
Haldun’a göre göçebe toplumların asabiyyeti
yüksektir ve bu nedenle de yerleşik devletleri yıkarlar…
Ama onlar da
yerleşik hale gelince, asabiyyetleri azalır ve başka göçebe
toplumlar tarafından yıkılırlar.
Bu çerçevede Arapçada
Asabiyyet, bir nevi nepotizm, kendi akrabalarını, ırkını,
kavmini, aşiretini kayırmak anlamında da kullanılır.
İşte Başbakan’ın sözünü
ettiği Asabiyyet budur.Yazıyı bitirirken
belirtmeliyim ki, demokratik siyasette “ırkçılık” ne denli tehlikeli ise
“dincilik” de o denli tehlikelidir…
Çünkü her ikisi de hem
“aidiyet” duygusunu bütün duyguların ve sorunların önüne
çıkarır, hem de her ikisi de dinimiz gibi, Allah gibi, ırkımız gibi, geçmişimiz
ve atalarımız gibi mukaddes kavramlara dayanır…
Bu nedenle de demokrasinin
temel özelliği olan, farklılıkların birlikte yaşaması, özgürlük, insan hakları
kavramlarına çok uygun olmayan dogmaları siyasal sisteme sokarak demokrasiyi
yozlaştırır…Genellikle de demokrasi yerine, çoğunluğun aidiyetine
bağlı olan din veya ırk kavramlarının baskıcı yönetimine, kimi zaman da
totaliterliğine yol açar!
Bu açıdan dinciliği öne çıkarıp ırkçılığı
eleştirmek ya da ırkçılığı öne çıkarıp dinciliği eleştirmek arasında demokrasiyi
yozlaştırmak bakımından çok büyük bir fark yoktur.Esas olan,
dinciliği de ırkçılığı da aşan ve hepsine eşit uzaklıkta durarak hepsini
kucaklayan laik ve demokratik bir devletin, insan hakları çerçevesinde eşit ve
özgür yurttaşlık kavramına dayalı olarak işletilmesidir.
Bence
Başbakan’ın sözleri Asabiyyet tartışmalarıyla değil, asıl bu
yönü ile irdelenmelidir!
Yorum Gönder