Sevgili başbakanımız “Uzun tutukluluklar TSK’nin terörle mücadelesine darbe vuruyor. Oralara gönderilecek subay kalmıyor. Diye yakınıyor.
Elbette çok doğru konuşuyor.
Deniz Kuvvetlerimizde amiral kalmadı,
Hava Kuvvetlerimiz ve diğerlerindeki komutanlarımız onlara ilaveten aydınlarımız yıllardır Silivri, Hasdal ve başka yerlerde esir durumundalar. Hem de birkaç metrelik tecrit odalarında..
Allahtan reva mıdır?
Bu tutuklamalar ordumuzun sadece prestijini kırmakla kalmamış aynı zamanda bir savaş durumuna karşın çökertmiştir.
Dünyanın sayılı büyük ordularından olan kahraman ordumuz mensuplarına atılmayan iftira kalmamış, dijital veriler suç delili olarak binlerce sayfalardan oluşan klasörlere girerek dava söz konusu olmuştur.
Hele şu 1762 sayfalık askeri casusluk iddianamesinden gerçekten bir denizci asker kızı olarak hicap duymaktayım.
İyi ki rahmetli babacığım sağ değil vallahi adam kahrından ölürdü.
Tüm olanlara bugüne kadar seyirci kalan sevgili başbakanımızın şimdi askere olan bu ilgisini haklı olarak merak etmekteyim.
Asker sevgisi mi, nedamet mi?
Oysa bir zamanlar” ben bu davanın savcısıyım” diyen kendisi değil miydi?
Gururlanma padişahım senden büyük Allah var misali demek ki başbakandan ve onun savcılığından büyük birilerinin eline geçti güç. Yani uzaktan kumandalar var ve başbakanın eli kolu bağlı.
Ben başbakanın bu kadar gaddar olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Son günlerde yüzündeki ifadeden sanki bir çaresizlik akıyor.
Aksini düşünecek olursak bir söz var halk arasında teşbihtir,(adamı öldürüp eline de mendil alıp ağlamak) denir buna.
Sonra da, ikinci bir başbakan mı var bu ülkede, biz bilmiyoruz dersiniz..
Bana kalırsa tekrar ediyorum başbakanda bir durgunluk, çaresizlik var.
Oslo’da PKK’ya verilen sözlerin adım adım hayata geçtiğini görüyoruz.
Türkiye Kürt sorunu adı altında PKK’yı tanımaya ve isteklerini yapmaya zorlanıyor.
Hatırlarsak Uğur Mumcu yaşamının son günlerinde Kürt sorunu üzerine çalışıyordu. Suikasttan iki hafta önce önemli bir yazı yazmıştı.
Barzani ailesi MOSSAD, İsrail 'in gizli istihbarat örgütüdür. Bu örgütün, Kürt lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani 'nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, "Hayır, olmadı" diyemiyor. CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da MOSSAD-Barzani ilişkileri bilinmiyordu. .”Diyordu.
Yirmi sene önce bu günlere gelineceğini adeta anlamış ve uyarıyordu. Onu bundan ötürü katlettiler.
“Her gelen hükümet katilleri bulacağız diye söz verdi ama hiç birisi bunu yapmadı. Şimdilerde davanın zaman aşamasına uğraması söz konusu bundan utanç duymalıyız. Aslında bu dava diğer devrim şehitlerimizin (Bahriye Üçok, Eşref Bitlis, Gaffar Okkan, Abdi İpekçi gibi) katillerini bulmak bizlerin vatan ve namus borcu olmalıydı”.
Ülkemizin bir felaket girdabının içine çekilircesine karanlık günler yaşamasında AKP’nin vebali elbette vardır. Bununla beraber bir asır önce ABD ‘in planladığı senaryoyu adeta destekleyen bir diğer kişi mesela Özal’ı unutmayalım.
Türk Ordusunun PKK yı yok etmesi işten bile değilken işte görüyoruz karşımızdaki dost bildiklerimizi. İsrail, ABD ve onların yalakası Barzani den oluşan ŞEYTAN ÜÇGENİ.
ABD’nin denetiminde olan Kuzey Irak’ta konuşlanmış olan PKK ya karşı operasyon yapabilmemiz ABD’nin iznine bağlı olduğunu duymayan kalmadı.
.."Yetkilerimiz kısıtlı. Bu kısıtlı yetkilere karşın terörle mücadele ediyoruz" Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel bir şekilde açıklamıştı. Bu demek oluyor ki PKK, ABD’nin kontrolündeki topraklarda barındırılıyor ve biz 5 bin kişi olduğu söylenen terör örgütü ile bunun için baş edemiyoruz. Daha doğrusu PKK gerek Barzani gerek Amerika tarafından desteklenip besleniyor.
****
Başbakanın çok iyi bir hatip olduğunu ve etkili konuşmalar yaptığını biliyoruz. Ne var ki konuşmaları çelişkilerle doludur.
Bir gün kara dediğine bakarsınız iki gün veya iki ay sonra Ak der.
Mesela Türkiye’de kimlik bunalımını çıkartan kendisidir. 2005 Diyarbakır konuşmasında, alt kimlik, üst kimlik atmıştı ortaya.
1993 te henüz (RP İstanbul İl Başkanı iken) Bu anayasa ırkçıdır ama "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" diye bir anlayışı getirmiştir.” Derken;
Başbakan olduktan sonra 11 Ağustos 2004 te (Gürcistan gezisinde) “Ben de Gürcü'yüm, ailemiz Batum'dan Rize'ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir” diyor.
Şimdilerde insanın aklına şu geliyor, olanlar karşısında;
..Kendisini bir azınlık olarak görüyor da ondan mı intikam alırcasına Türkiye’yi felaketlere sürüklüyor?
Hiç sanmıyorum. Elini verdi, kolunu kaptırdı diyorum.
Bakınız daha yakın zamanda Azerbaycan ziyaretinde Ermenistan ile Azerbaycan’ın aralarını yumuşatmak üzere ara buluculuk görevini üstlenmişti.
Orada yaptığı konuşmada ilhan Aliyev’e hitaben; “Biz tek millet iki devletiz” diyerek Türkiye Cumhuriyeti halkını Türk olarak anlatmıştı.
Böyle söylemesi elbette güzeldir. Türkiye’de birden fazla millet varken Azerbaycan’da tek millet olduğumuzu kabul ediyor, şimdi anayasada değişiklikler yaparak bölücülüğe kalkıyor, Bu da bir çelişki değil mi?
12 Nisan 2005 te (Norveç'te); ”Ben, Rizeliyim, eşim de Siirtli; Türk değil, Arap. Biz zaten sorunları çözmüşüz. Türkiye'de bakıyorsunuz, Türk Kürt ile, Azeri Gürcü ile evlidir. İkisi birbiriyle et tırnak gibi olmuştur .” Diyor.
Bugün PKK ya her istediğini neden veriyor?
Neyse bu sorular bitmez benim.
Başbakan madem Askeri düşünmeye başladı ve tutukluluk süresinin uzunluğundan şikâyetçi oluyor (bunları onun ağzından duymamız hoş)
Acaba bir onkoloji hastasının, kalan ömrünü ceza evinde geçirmesi ne kadar vicdana uygundur veya hümanist düşünceyle nereye koyabiliriz?
Ergenekon operasyonu çerçevesinde tutuklanmış neyle suçlandığını bilmeden 1 yıl hapis yatmış Kuddusi Okkır vakasının gerçekleşmesini beklememesini öneririm sayın başbakana. İkinci bir cinayete göz yummadan mutlak surette Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hepatoloji Kliniğine gönderilmesi gereken İnönü Üniversitesi eski rektörü Fatih Hilmioğlu ile ilgilensin, hem de acil olarak diyorum..
Erbakan’ı affeden bir kudret, iş bir Ulusalcıya gelince kontak mı yapıyor diye soruyorum..
Bu günlük bu kadar sevgili okurlarım,
Oysa çok şey var ki sizinle paylaşmak istediğim..
Saygılar, sevgiler hepinize.
Tünay Süer
Yorum Gönder