İbretlik Komisyon - Işık Kansu

AKP’nin Cumhuriyet’in kuruluş sürecinden hıncını alabilmesi için başlattığı, Atatürk’ün AOÇ içinde kurduğu bira fabrikasının yıkılması ve yerine milletvekillerinin göbek atabileceği bir “düğün salonu” yapılması çalışmaları hızla sürüyor.
Ankara 1 No’lu Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu Başkanı Alaadin Varol ile diğer üyeleri oturup konuşmuşlar; bira fabrikasını kapsayan alandaki bitki dokusunun “insan eliyle oluşturulan yapay bir çevre olarak geliştirildiği gerekçesiyle 1. derecede doğal sit özelliklerini taşımadığı”na karar vermişler.
Çevre Bakanlığı’na bir önerimiz var:
Burasının bir çiftlik hem de Cumhuriyet’in kurucusunun bataklıktan kurtardığı bir çiftlik olmasından hareketle bir önemli karar da siz vermelisiniz.
Bataklık olmaktan kurtarılmış bir bölgede “insan eli değmemiş doğal bir çevre” arama mantığına sahip olan koruma kurulu üyelerini tek tek ve topluca son derece sit ilan etmelisiniz. “Gelecek kuşaklara ve dünya âleme ibret olsun” diye...

Dün, Dünde Kalmıştır

Geçmişte “halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek”ten 10 ay hapse mahkûm olan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Balyoz ve diğer davalarda yargılananlar için yapılan eylemleri “Biz de mahkûm olduk, ama sokağa inmedik” diyerek eleştirdiğini anımsatan emekli Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim, belgeliğinde bir yazı bulmuş. Yazı, Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu’na ait ve Erdoğan’ın mahkûmiyet kararından hemen sonra, 11 Mayıs 1998’de gazetemizde yayımlanmış. Şöyle diyor Kılıçoğlu:“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, henüz kesin hüküm teşkil etmeyen, temyiz yolu açık olan bir karara karşı düzenlediği protesto toplantıları ve sokak gösterilerine tanık olunmuştur. Kesinleşmemiş olan kararlarının açıklandığı günden itibaren, belli çevrelerin, yargıya ve yargıçlara karşı sokaklara dökülüp gözdağı vermeleri oldukça ürkütücü ve düşündürücüdür.
Henüz kesinleşmemiş bir mahkeme kararına karşı yasal yollara başvurma olanağı varken, yargıya ve yargıçlara karşı gösteriler düzenleyenler, işe aldırdıkları belediye çalışanlarına gazetelere protesto ilanları verdirenler, kendi yaptıklarını unutup, hoşgörü, düşünce özgürlüğü ve demokrasi gibi değerleri kimler ve hangi amaçlar için savunduklarını bir kez de bu olay nedeniyle ortaya koymuşlardır.”

Asla!


12 Eylül cuntası döneminde de böyleydi. Üniversiteler, Recep Tayyip Erdoğan’a fahri doktora verilmesi için birbiriyle yarış ediyorlar.
En son, Gaziantep Üniversitesi bu yarışta ipi göğüsledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ikinci kez Gaziantep Rektörlüğü’ne atadığı Prof. Dr. Yavuz Coşkun, Erdoğan’a fahri doktorasını sunmadan önce kürsüye çıktı ve ağzından bal damlatarak şu övgüleri düzdü:
Bir yandan van münit derken vakur bir edayla dünyaya... Annenizin cenazesinde gerçekten insani, böyle damıtılmış şeyler... Gerçekten bu ülkenin şansı olduğunuzu düşünüyorum...”
Prof. Coşkun, konuşmasını bitirdikten sonra Erdoğan’ın cüppesini bizzat tutmak istedi. Tutamadı. Erdoğan cüppesiyle kürsüye geldi ve dedi ki:“Bilim adamından dalkavuk olur mu? Asla olmaz, olmamalıdır.”
Dalkavuk dedikleri adamlar en üst makamlara atanır mı? Asla atanmaz, ama atanıyor işte...

Yaşam Dizgemiz

Hakan’ı vurdular. Bildiri dağıtmıştı.İlhan Ağabey’i döve döve öldürdüler. Kitap yayımlamıştı.Muammer Hoca’nın ensesine kurşun sıktılar. Dernek kurmuştu.Uğur Ağabey’i havaya uçurdular. Yazı yazmıştı.Behçet Ağabey’i diri diri yaktılar. Şiir imgelemişti.Engin Ağabey’i tutukladılar; içine verdi, eridi gitti. Dostları ile söyleşmişti.Mahmut Ağabey’i ezdiler. Caddede, karşıdan karşıya geçecekti.
Denizlili çocuk Ali’yi Gabar’da toprağa düşürdüler. Yurdun dağlarını savunmuştu.
Biz mi?
Bizler kuyruktayız. Sıramızı bekliyoruz...

Hurdacıya Giden Kütüphane

Ankara’nın köklü okullarından Çankaya Lisesi Müdürü Ahmet Hakan Tomar, tutmuş kütüphaneyi boşaltmış. Söylenenlere bakılırsa, kitaplar kâğıtçıya, yani hurdacıya verilmiş!
Çankaya Lisesi’nde 27 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan Gönül Hatay Eren, kendisinin de kitap bağışladığı kütüphaneye girmek istemiş. Müdür, “Ne kütüphaneyi gösteririm ne de kitapları iade ederim. Bana bakanlık hesap sormuyor, siz mi soruyorsunuz?” diye çıkışmış.
Gönül öğretmen, Çankaya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurdu ve konunun açıklığa kavuşturulmasını isterken muhabir arkadaşımız Sinan Tartanoğlu müdüre kitapların ne olduğunu sordu. Müdür, kütüphaneyi göstermekten kaçındı ve dedi ki:“Biz kütüphaneyi yeniliyoruz.”
Barbar orduların saldırısına uğramış gibiyiz.
İmdat! Kurtaran yok mu?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget