‘Köylü’ler: Köylerimizi kapatıyorlar - Oktay Ekinci

Geçenlerde Seferihisar köylüleri İzmir’in Konak Meydanı’nda yerel giysilerle toplanarak, belde belediyeleriyle birlikte köylerimizi de kapatan yeni Büyükşehir Yasası’nı protesto ettiler.
Burada 16 Bin Köy Var Yakında” sloganıyla gerçekleştirilen basın toplantısında “Geleceğin Köyleri Manifestosu”nu okuyan Turgut köyünden Aylin Bostan diyordu ki;
Yeryüzünün ilk köyünün kurulduğu bir coğrafyada binlerce köyün üzerini tek bir cümleyle çizmek mümkün mü?”
Elbette değil; çünkü Anayasa Mahkemesi’nin bu hukuk dışılığı engelleyeceğinden eminler; hayal kırıklığına uğrarlarsa -istemeseler de- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gidecekler.
Kendileriyle aynı kaderi paylaşan 16 bin köyü, “Geleceğin Köyleri Hareketi”ne katılmaya davet ederek diyorlar ki: “Köy yoksa geleceğimiz de yok!” (16 Ocak-gazeteler)
Eylemi destekleyenler arasında köylülerin hukuk danışmanı İzmir Baro Başkanı Sema Pektaş’la birlikte Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de bulunması çok anlamlıydı.. Pektaş bu yasanın anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırılıklarını; Soyer de tarihsel yaşanmışlıklar ve kültürel gerçeklerle nasıl çeliştiğini anlattı.
Merkezi İtalya’da olan “Yavaş/Sakin Şehir” hareketine ülkemizden ilk katılan kent Soyer’in yönetimindeki Seferihisar… Tarihi ilçemizin Sakin Şehir sayılmasındaki gerekçelerden biri de “köylerdeki geleneksel üretimin yaşatılmasına katkıda bulunması.”
Örneğin Sığacık Kalesi’nde kurulan köylü pazarında yerel üreticiler bereketli günler yaşıyor; turistler yöresel ürünlerle birlikte aynı kültürün emektarlarıyla tanışıyor.. Ne var ki yeni yasa köyleri yok ederek mahallelere dönüştürecek; toplumu üretici geleneğinden tümüyle kopararak, idari yapılanma tüketime yönelik oluşturulacak.
Yasayı
 onaylayanlar
Düşünmeden edemedim; TBMM’de yasaya el kaldıranların büyük çoğunluğunun “köy”leri ile hatta babalarının, dedelerinin “köylü” olmasıyla övündüklerinden eminim. Şimdilerde kentlerde giderek yaygınlaşan “köy kahvaltısı”na olan düşkünlüğümüz bile toplum olarak köy yaşamı ve kültürünü adeta “kutsama”mızın ürünü değil mi?
Gerçi hiçbir gerçek köy evinde o kuş sütü eksik kahvaltı asla olmaz ama sabahları (yani öğleye doğru) tahta masalarda tereyağında yumurta ve bal yiyerek köylü; akşamları da çeşit çeşit mezelerle kentli olmaya hevesli sosyetemiz, böyle bir sahtelik yarattı; benzer şekilde özel yaşamlarında köye ve köylüye övgüler dizenler de siyasal yaşamlarında ne köy ne de köylü bırakacak bir yasa yarattı…
Tıpkı politikaya belediyecilikle başlayanların 3 binlere varan belediye sayısını yarıya indirmek için hazırlanan yasaya oy vermeleri gibi..
Ve manifesto
İşte bu aymazlığa karşı demokratik yoldan ve hukuka sığınarak direnişe geçen Seferihisar köylülerinin “Köy yoksa geleceğimiz de yok! Biz bu topraklarda hep vardık” vurgulamasıyla başlayan “Geleceğin Köyleri Hareketi Manifestosu”nda bakın neler söyleniyor;
Köy, köktür ve tohumdur. Köy, hem geçmişimiz hem geleceğimizdir. Tüketen insanın savaşların içine sürüklendiği bir çağda, köyler sakince üreten, geçmişle geleceğin harmanlandığı yerler olmalıdır.
Biz geleceğin köyleri, köy olma hakkımızı anayasal düzeyde savunmak için bir araya geldik. Daha da önemlisi, yasaların hiç düşünmediği bir görevi sürdürmek, geçmişle gelecek arasında köprü olmak için bir araya geldik.
Geleceğin Köyleri Hareketi’ne başarılar diliyoruz.
Siz de “www.geleceginkoyleri.net” adresinden katılabilir ve destek verebilirsiniz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget