Başbakan'ın Demokratlığı, CHP'nin Sorumluluğu - Alev Coşkun

Başbakan çok sinirli ve her olaydan tedirgin oluyor. Ama demokrasilerde bir vatandaşın istemini açıklaması en doğal hakkıdır...
CHP milletvekili Aygün’e gelince; seçildiği günden beri
olay yaratmayı seviyor...
Geçen hafta iktidar ve muhalefet partilerinde, siyasal etik açısından iki önemli olay ortaya çıktı.
Birincisi Başbakan’ın Gaziantep’te bir vatandaşa karşı yaptığı çıkıştır.
Gaziantep’te bir fabrika açılışı sırasında Başbakan R.T. Erdoğan, öğretmen atamalarının yapılmasını isteyen bir öğretmen adayına sinirlendi. “Al oyu kendine sakla... Bize kimin oy vereceği belli” dedi.
Başbakan’ın bu hiddeti üzerine alçakgönüllü bir istemde bulunan öğretmen adayı yaka paça polisler tarafından gözaltına alındı.
Sayın Başbakan çok sinirli ve her olaydan tedirgin oluyor. Oysa demokrasilerde, bir vatandaşın düşüncesini, istemini açıklaması en doğal hakkıdır. Sayın Başbakan böyle sinirlenip “O oy senin olsun... Al onu kendine sakla... Gereken yere ver...” diye kızgınlık göstereceğine demokrat, içtenlikli ve nazik davranabilirdi. Hatta, “İşte vatandaşlarım, demokrasi budur... Herkes başbakanın huzurunda istemini açıkça söyleyebiliyor. Bu vatandaşımızın isteği de zamanı gelince devletimizin olanakları çerçevesinde yerine getirilecektir” diyebilirdi. O zaman da, hem demokrat bir başbakan olur hem de polisler sadece demokratik hakkını kullanan bir vatandaşı yaka paça gözaltına almazlardı.
Ayrımcılık
İlk günlerde Mersin’de bir vatandaşa “Ananı da al git” diyen Başbakan’ın bu tutumu acemiliğine verilmişti. Ama şimdi öyle mi?
Başbakan siyasal iktidarının onuncu yılını geçti, ustalık dönemine başladım diyor. Artık ondan daha hoşgörülü olmasını beklemek tüm vatandaşların hakkıdır.
Kaldı ki bir başbakan “Bize kimin oy vereceği belli” diyerek ayrımcılık da yapamaz. Demokratik sistemde başbakan ona oy veren vermeyen bütün vatandaşların başbakanıdır.
İkinci olay, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün davranışları ve sözleri... Öncelikle şunu belirtelim ki Aygün seçildiği günden beri olaylar yaratmasını seven, partisine zarar vermekten adeta hoşlanan bir karakter yapısı çizmektedir.
Önceki hafta da Hüseyin Aygün’ün aktörü olduğu iki olay yaşandı; birisi Paris’te öldürülen Sakine Cansız’ın yakınlarına taziye ziyaretinde bulunması, ikincisi de Yunanlı yazar Dido Sotiriyu’nun “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” adlı kitabıyla ilgili açıklamasıdır.
Gazetemiz yazarları Ali Sirmen ve Deniz Kavukçuoğlu’nun bu konuyu ele alan yazılarına aynen katıldığımı belirtmek isterim.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki Paris’te bir “infaz” ile öldürülen Cansız’ın ailesine yapılan “taziye” ziyareti nedeniyle “tariz”de (taşlama-eleştiri) bulunulamaz. Bulunmamalı...
İnsancıl davranış
Bu insancıl bir davranıştır ve kişiye özgüdür. Bu noktada partisine bir sıkıntı verilip verilmemesi konusu, kişiyi ilgilendirir, onun partisine vereceği zararı ölçmesine bağlıdır. Özellikle kendi seçim bölgesinden tanıdığı bir aileye taziye ziyaretinde bulunması “insani çerçeve” noktasından ele alınmalıdır.
Gelelim ikinci konuya; Aygün’ün Dido Sotiriyu’nun kitabını okuduktan sonra, “Ege’de Yunanlılara etnik temizlik yapıldığını” söylemesi gerçekten üzerinde durulması gereken, siyasal bir davranıştır ve kendi partisinin kuruluş temellerine ve felsefesine aykırıdır.
Sotiriyu’nun romanı “etnik temizlik” düşüncesinin tersi değerlendirmelere dayanır. Aygün’ün açıklaması son derece önyargılı hatta “hasta bir düşünce” sistemini ortaya koyuyor. Önce bilgisizliği, sonra da art düşünceyi yansıtıyor. Dido Sotiriyu’nun kitabının asıl adı “Kanlı Topraklar”dır. Romanda Anadolu köylüsüne selam gönderilmekte ve “kardeşi kardeşe kırdıran cellatlar”dan, yani emperyalist güç ve düzenden söz edilmektedir.
Etnik temizlik yok
Aygün romanı okumuş ve yanlış anlamışsa, hukuk bitirmiş, milletvekili olmuş bir kişiye sorarlar, “bu ne biçim okumadır...”
Oysa, Aygün bu kitaptan zorlamayla “etnik temizlik” olgusu çıkarıyor. İşte sorunun siyasal temeli buradadır. Bu noktada kendi partisinin temel düşüncesiyle uyuşmayan, zorlamayla kendi ülkesine, “etnik temizlik” etiketi yapıştırmaya giden bir “Sevr yandaşı” ile karşı karşıya gelinen bir tablo ortaya çıkıyor.
Yunanlıların Anadolu’ya çıkışında emperyalist güçlerin destekleri açıktır. Birçok yabancı yazar bu hareketi, “emperyalizmin bir oyunu” olarak değerlendirmektedir. Bu konuda Yunanlı yazarların da yazdıkları birçok kitap vardır... Özellikle Alexandar Pallis’in Türkçeye çevirisi yapılan “Yunanlıların Anadolu Macerası” adlı yapıtını Aygün’e öneriyorum.
Ama yakın tarihimizin bu son derece önemli olayını Sayın Aygün anlamamış ve özümsememiş görünüyor. Aygün, bu “etnik temizlik” açıklamasıyla hem emperyalist güçlerin yanında yer alarak onları temize çıkarıyor hem de Yunan işgal güçlerini “masum” ilan ediyor.
Ancak, insanların böyle düşünme, hatta bu konuda belgelere dayalı kitap yazma hakları da vardır. Aygün’ün cesareti ve bu konuda yeterli bilgisi varsa böyle bir kitap yazabilir.
Ama, Sotiriyu’nun kitabından etnik temizlik olgusu çıkarabilen bir kişinin, etik olarak “Milli Mücadele”yi örgütlemiş bir partide yer alması nasıl karşılanabilir? Hem etnik temizlik, yani bir ölçüde soykırım diyeceksin hem de o partinin üyesi olmayı sürdüreceksin...
CHP Merkez Yönetim Kurulu, anlaşılıyor ki Aygün’ü bir kez daha hoşgörüyle karşıladı, üzerine gitmedi. Parti sözcüsünün açıklamalarına bakılırsa hiçbir sorun da yok. Böylece bu “etnik temizlik” sözünün üzerini örttü.
Ama CHP’nin tarihi acaba ne diyecek?..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget