Katliam Dosyası - Hikmet Çetinkaya

Yüzleşmekten neden korkuyor ya da çekiniyoruz...
Saydamlık, insani duyguların içeriğinin, kaybolan hayatların su yüzüne çıkmasını sağlar...
Yüzleşmek, insanlık tarihinin sayfalarında yer alır...
Karanlık günlerin aydınlanması gerekmez mi?
Nedense bu yapılmıyor, salt gazete sayfalarında çıkan, TBMM’nin hazırladığı raporlarla yetiniliyor...
Peki, sonuç?..
Sonuç yok!..
İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre Türkiye neredeyse başı çekiyor.
Gazeteler neredeyse 20 yıl önce işlenmiş faili meçhul cinayetleri, Abdullah Çatlı ve ekibinin üzerine atıyor ama kadroda kimler olduğuna, dönemin başbakanının o süreçte söylediklerine hiç değinilmiyor.
Ortada bir Çiller Özel Örgütüolduğunu zaten yıllar önceden biliyoruz...
Sorun şu:
O örgütün öteki ayakları, devlet içindeki silahlı güçleri ortadan kaldırıldı mı?
***
Susurluk raporunun tarihin küflü raflarında kaldığını düşünüyorum.
Uğur Mumcu’dan Musa Anter’e, Savaş Buldan’dan Bahriye Üçok’a, Çetin Emeç’ten Behçet Cantürk’e, Muammer Aksoy’dan Tarık Ümit’e, Mehmet Sincar’dan Gaffar Okkan’a, Vedat Aydın’dan Cem Ersever’e dek pek çok cinayetin, devlet içindeki derin güçlerin tetikçileri tarafından öldürüldüğüne inanıyorum.
1990’lı yılların ilk ayında başlayan ve ivme kazanan bu cinayetlerin aydınlanması çok önemlidir.
1993-1996 yılları Türkiye için çok önemlidir...
Uğur Mumcu’nun alçakça katledilmesinin ardından işlenen cinayetler, Sivas katliamı, Gazi Mahallesi kıyımı...
İzmit - Sapanca - Hendek üçgenindeki ölümler...
Sanırım 13-14 faili meçhul cinayet, 90 suç dosyası bulunuyor savcıların elinde...
Tüm bunlar bugüne değin gün ışığına çıkarılmadı, kimi dosyalar kapatıldı, o yöredeki JİTEM yapılanması hiç önemsenmedi.
Şeytan Üçgeninde yaşananlar, devlet içinde silahlı çeteler, onların siyasilerle sıkı ilişkileri, devlet tarafından korunup kollandığı Susurluk’ta apaçık ortaya çıktı...
O dönem İzmit, Sapanca, Hendek, Düzce’de görev yapan savcılar neden bu kanlı ve karanlık olayların üzerine gitmedi, gidemedi?
O savcıların çoğu şimdilerde ya emekli oldular ya da emekliliklerini bekliyorlar...
Aslında herkes bir şeyler biliyor bilmesine, ama birileri onları engelliyor.
Yani toplum olarak yüzleşmekten korkuyoruz...
***
Milletvekili Mehmet Sincar, bilim insanı Necip Hablemitoğlu ve gazeteci Hrant Dink cinayetleri birbirine çok benzer...
Muammer Aksoy, Çetin Emeç ve Turan Dursun cinayetleri de...
Silahla öldürülmüşlerdir...
Hrant Dink, gündüz İstanbul’un en işlek, hareketli semtinde, Sincar Batman’da...
Çetin Emeç ve şoförü sabah evinin önünde.
Ötekiler gece evlerinin girişinde, bahçesinde...
Benzerlikler neyi gösterir sizce?
Aynı derin gücü!
Türk, Kürt, Ermeni hiç fark etmez!
Hedef şaşmaz...
Hiram Abas ve bir başkası da!
Hedef seçilmiştir, kurşun sapmaz!
***
Kanlı yakın tarihimizle yüzleşmek zorundayız...
PKK’nin arkasındaki iç ve dış güçleri görmek zorundayız.
Türkiye, PKK sorununu çözmek zorundadır.
Emperyal güçler Türkiye’de akan kanın durmasını istemez. Çünkü o kan onların işine gelir.
Onun için önce yüzleşmemiz gerekir yakın tarihimizle...
Hiçbir şeyi gizlemeden!
Tüm faili meçhul cinayetleri aydınlatmalıyız!
Doğru yöntemlerle doğru adımlar atarak!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget