Ey Ayırımcılık! Dipsiz Kuyulara Batasın!

2013 yılının ilk sabahı kan ter içinde uyandım. İyi ki de uyandım, yoksa içimdeki öfkeyle yatağı, odayı, binayı, köyü, kasabayı, ülkeyi, dünyayı tutuşturacaktım! Rüyamda bildiğim tüm bedduaları birbiri peşi sıra sıralıyordum. Kime mi? Hemen telaşlanmayın: Hiç kimseye! Bir olguya! Bir zihniyete! Bir düşünce ve bir duruş biçimine yönelmişti öfkem ve beddualarım: Ayırımcılığa!
2012’de yazdığım son yazının etkisindeydim hâlâ…Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi” akmıştı koca bir yıl... Ve yıl boyunca yaşadığımız yanlışların, zulmün, haksızlığın, kötülüklerin, şiddetin, yozluğun, baskıların, gerilimlerin kökeninde hep ayırımcılık vardı.
Ya bizden yanasın ya da düşman:
Türksün - Kürtsün.
Sünnisin - Alevisin.
Ya bizdensin ya da öteki, örneğin Ermeni, Rum..
Ya normalsin ya da hasta”, yani eşcinsel. (Unutmayın, ilaçla tedaviye bile kalkıştılar!)
Dindarsın - laiksin (bu yanlış karşıtlıkları ben değil, bizi yöneten zihniyet yarattı ve yerleştirdi).
İnançlısın - ateistsin.
Kadınsın - erkeksin.
Örtülü kadınsın - başı açık kadınsın.
Dışarıda çalışan - ahlaksız - kadınsın” - “evinde oturan namuslu - ahlaklı - kadınsın”. (Ben kestirmeden yazıyorum, ama bunların açılımlarını ve çağrışımlarını siz biliyorsunuz nasılsa...)
Başbakan’ın yetiştirmeyi hedeflediği “Dindar ve muhafazakâr gençliktensin” ya da sorgulayan, eleştiren, karşı çıkan, protestoya cüret eden gençliksin, yani “terörist”sin! Örneğin ODTÜ’lüsün!
Sevinçlerin ve teşviklerin ayırımcılığı: Şu kadar kupona ansiklopedi dönemi bitti. Şu kadar camide kılınan namaza karşılık umre yolculuğu...
Acıların ayırımcılığı: Ya şehit anasısın ya terörist” anası... “Namus” uğruna öldürülen kız çocuğunun anasıysan, o acıdan bile sayılmaz...
Ya biat edersin ya da kapı dışındasın...
Özetle ya padişahın kulusun ya da değilsin! Değilsen, başına her an her şey gelebilir...
Ve ben rüyamda doludizgin ayırımcılığa beddua okuyordum:
Ey ayırımcılık! Boyun posun devrilsin de altında kalasın! Bilinmedik dertlere tutulasın! Dipsiz kuyulara batasın! Eşekten düşmüşe dönesin! İki yakan bir araya gelmesin! Tuttuğun dallar elinde kalsın! Kesenin bereketini görmeyesin! Burnundan fitil fitil gelsin! Dilin damağın tutulsun! Yaptıkların gözüne dizine dursun! Gidişin olsun, gelişin olmasın! Yok olasın ayırımcılık!
Sonra birden kendime geldim! Yo, hayır yeni bir yılın ilk sabahına, bir zihniyete karşı da olsa, bedduayla girmek olacak şey değildi! Dua edeceksem, Yeni yıl duası” olarak beddua değil, Uzakdoğu bilgelerinin duasını seçmeye karar verdim:
Tanrım, bana değiştirmek istediklerimi değiştirebilmem için güç ver.
Değiştiremeyeceklerim için sabır ver.
İkisi arasındaki farkı anlayabilmem için bilinç ver.
Bana ve herkese...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget