Peki; nedir bu avukatların suçu?
“Parasız üniversite istiyoruz” diye pankart açan, gazete dağıttığı için işkence gören ve öldürülen gençlerin avukatlığını yapmak!
Haklarının peşinde koşarken gözaltına alınan ve tutuklanan emekçileri, memurları savunmak!
Artan polis şiddetini mahkemelere taşımak...
İşin ilginci bu operasyonu yapan polis birimi, ÇHD‘nin aylardır “işkence yapmakla” suçladığı birim...
Polis, işkence ve şiddet mağdurlarına sahip çıkan bu avukatları gözaltına almakla kalmadı; onların sorgusuna katılmak için Çağlayan Adliyesi‘nin koridorlarında bekleyen meslektaşlarını da dövdü!
Neymiş; bu avukatlar Türkiye‘ye ait kozmik bilgileri Suriye‘ye ve Yunanistan‘a veriyormuş...
Polis, ÇHD’ye yapılan baskında 12 çelik kapıyı kırarak içeri girmeyi başarmış da... O kozmik belgelerin dışında bombalara, silahlara ulaşmış!
Sayın salak yalakalar:
Tamam; birileri kulağınıza “Yazın” diye bir şeyler fısıldıyor da... Azıcık düşünün bari; rezil olmayın!
Eğer o sözünü ettiğiniz belgeler gerçekten “kozmik” olsa; bırakın avukatları, birkaç kişi dışında hiç kimsenin onlara ulaşamayacağını bilmiyor musunuz?
Birkaç yıl önce, yine “kozmik belge” çığırtkanlığı yaptınız, Genelkurmay’ın Kozmik Odası’nı bile arattırdınız.
Ne gibi bir suç unsuru çıktı?
Çıktıysa, kime, nasıl bir dava açıldı?
Teröristlerle “barış” görüşmelerinin sürdüğü, eli kanlı katil Apo’nun bile “devlet yetkilileriyle aynı statüde pazarlık masası”na oturduğu bir dönemde, sadece haktan ve adaletten yana olan yurtseverler tek tek toplanıp cezaevlerine tıkılıyor.
Siz sadece dünyadaki en çok tutuklu gazetecinin Türkiye’de olduğunu biliyorsunuz ya... Eksik biliyorsunuz!
Dünyadaki tutuklu avukat sayısında da açık ara lideriz...
Tutuklu hâkim ve savcı sayısında da öndeyiz...
Tutuklu subay...
Tutuklu polis...
Tutuklu bilim insanı...
Tutuklu parti yöneticisi...
Tutuklu sivil toplum örgütü yöneticisi...
Ve tutuklu öğrenci sayısında da ilk sıralardayız!
Teröristin gizli tanık yapılıp, terörle mücadele edenlerin terörist ilan edildiği bu dönemi lütfen iyi okuyun!
Yasaların umursanmadığı, sesi çıkan herkesin bir şekilde suçlu ilan edildiği, cumhuriyet karşıtı dinci ve bölücülerin el ele verip hedefe koştuğu bu dönemde hâlâ sessiz kalmak, çözüm değildir.
Gaziantep‘te atanamayan bir öğretmen, Başbakan‘ın olduğu bir yerde, “Şubat’ta atama bekliyoruz” diye bağırmış; Erdoğan‘ın yanıtı, “Ne söylediysek o” olmuş...
Aynı öğretmen adayı, “Size oy yok” deyince Başbakan noktayı koymuş:
“Al oyunu kendine sakla...”
Hatırlarsınız, yıllar önce de kendisine, “Anam ağlıyor” diye dert yanan bir çiftçiye, “Al ananı da git” demişti...
İşte; kalkınmış Türkiye‘ye böyle ulaşacağız:
Derdi olan, derdini alıp gidecek; geriye sadece AKP‘nin zengin ettikleri kalacak!
CHP Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Samsun’da bir panele katılmış ve “Bu ülkede, bize ekmekten tasarruf etmemizi söyleyen ancak, cuma namazına bile helikopterle giden bir adam var” demiş... Sorum Sayın Tarhan’a: Kim ki o adam?
Bundan yaklaşık altı ay önce, 10 Temmuz 2012’deki yazımda yandaki fotoğrafı yayınlamıştım ve “Bu kola iyi bakın” demiştim.
“Sedef hastalığı”na yakalanmış o kol, THY’de uçak teknisyeni olarak çalışırken işten atılan Halidun Ekmekçi’ye aitti...
Halidun, getirilen grev yasağına tepki gösterdiği için işten atılan 300’e yakın THY çalışanından biriydi.
Tam altı ay boyunca arkadaşlarıyla birlikte direndi.
Uğradıkları haksızlığı kamuoyuna duyurmak için eylem yaptı.
Bu arada işe dönmek için dava açtı.
Aynı davayı açan arkadaşlarının çoğu, mahkeme tarafından haklı bulundu ve işlerine iade edildi.
Halidun’un davası ise İstanbul 13’üncü İş Mahkemesi’nde 19 Şubat‘ta görülecekti.
Ama... Önce strese bağlı sedefe yakalanan Halidun’un yüreği, yaşadığı haksızlığa daha fazla dayanamadı.
Cumartesi gecesi çok ağır bir kalp krizi geçirdi.
Şu anda Bakırköy’deki Acıbadem Hastanesi’nin Yoğun Bakım Servisi’nde “yaşam mücadelesi” veriyor!
Halidun; Türkiye’deki emek sömürüsünün simgesidir!
Hak gasbının, faşizan yönetim anlayışının, despotluğun, zulmün simgesidir!
Gencecik bir adamı bu hâle getirenleri Allah’a havale ediyorum ve vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum...
Ama siz lütfen dualarınızı ondan esirgemeyin!
Yorum Gönder