“Balyoz” olarak bilinen davada hüküm giyen
emekli korgeneral Nejat Bek, emekli tümgeneraller Bekir Memiş, Erdal Bektaş,
emekli tuğgeneral Gökhan Gökay, emekli albay Harun Özdemir ailelerine yakın
olabilmek için Ankara-Sincan cezaevine, albay mustafa YLuvanç da Mamak Askeri
Cezaevine nakledildi. Bu ay 25 civarında emekli ve muvazzzaf askere daha Ankara
yolu gözüküyor.
“Balyoz”dan 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli
korgeneral MHP Milletvekili Engin Alan da, hücre arkadaşı emekli albay Erdal
Akyazan ile birlikte 15 Ocak’a kadar Ankara’ya nakledilecek. “28 Şubat
Davası”nın sanığı da olan Alan, hakkında tutuklama kararı verildiğinde
kendisiyle hastanede yaptığım röportajda, “Bizi tutuklayacaklar ve bir daha
bırakmayacak” demişti. Alan, bu sözlerinde haksız değilmiş…
Kimi Sincan, kimi
Mamak Askeri Cezaevi’nde
Onlar, tutuklu bile olsa Ankara’ya gelmeleri bile,
daha fazla ziyaretlerine gidebilecekleri için aileleri mutlu ediyor. “Balyoz”,
“Ergenekon” derken önümüzdeki aydan itibaren en çok “28 Şubat iddianamesi ve
davasını” konuşacağız.
Soruşturmanın tek sivil tutuklusu Prof.Dr. Kemal
Gürüz’ü, heykeli dikilen komutan Oğuz Kalelioğlu’nu, kahramanlığı hep anlatılan
eski Özel Kuvvetler Komutanı Abdullah Kılıçarslan’ı, cezaevinden gönderdiği
mektuplarıyla cezaevinde bir “can”, “Alican Türk olduğunu unutmuyorum. Onların
sayısı şimdilik 60 kişi. Sürekli “gazeteciler” ve “iş adamları”nın da gözaltına
alınacağı pompalanıp korku yayıyorlar. İddianamenin gelecek ay tamamlanabileceği
belirtiliyor. Tamamlanmazsa bile gelecek ay 28 Şubat süreci konuşulacak.
28
Şubat soruşturması kapsamında Sincan’da olanların yanı sıra,Tuğgeneral
Celalettin Bacanlı’nın da bulunduğu muvazzaflar ise Mamak Askeri Cezaevinde. Eşi
Dilek Bacanlı, üç ay öncesine kadar Devlet avukatı olarak görev yaparken, artık
Devletin “şüpheli” gördüğü eşinin avukatlığını yürütüyor.
Bugün “vatan haini”
gibi gösterilmek istenen tutuklu komutanların hemen hepsinin mesleğine ve
vatanına aşık olduğunu en iyi onların eşleri ve çocukları bilir.
Hep “hayır,
hayır, hayır” ama
Tuğgeneral Celalettin Bacanlı, 8 mayıs 2012’de tutuklanıp
Mamak Askeri Cezaevine konuldu. İsnat edilen suç ise 28 Şubat döneminde Batı
Çalışma Grubunda (BÇG) çalıştığı iddiası. Oysa, Bacanlı BÇG’de çalışmamış,
kendisine yazılı ve sözlü bir emir verilmemişti. Bir kez bile toplantısına
katılmamıştı. Bir tek evrak bile düzenlememişti. Bacanlı’nın BÇG’de çalıştığına
ilişkin bir ifade de yoktu. Yani hep “hayır. Hayır, hayır”dı…Dahası, BÇG’da
çalışmak suç mu, değil mi o da ayrı bir tartışma konusu…
Avukat Dilek
Bacanlı, diğer tutuklu avukatları gibi hep “tahliye talebinde” bulundu.
Yine“hayır” denilip “tutukluğunun devamına” kararları açıklandı. Dilek
Bacanlı’nın söylediklerini dinleyelim:
“Cezaevindeki insanların hayatları,
geleceklerki söz konusu. O yüzden her aşamada büyük bir titizlik beklemek
hakkımızdır. Bakıyorsunuz bir kararın başında başka şüpheli ismi yazıyor,
altında başka şüpheli ismi. Tanık dinletme talebinde bulunuluyor, itiraz sanılıp
reddediliyor. Ali’nin belgesi Veli’ye, Veli’nin belgesi Ali’ye delil diye
yazılıyor. Talep edilmeyen hususlar, talep edilmiş gibi yazılıyor. Nasıl
oluyorsa, Hakimin izinli olduğu tarihte karar imzalanıyor. Örnekleri çoğaltmak
mümkün.”
Askerler dışında sanki herkes 28 Şubat mağduru
Şu anda estirilen
bir 28 Şubat rüzgarı var. Tutuklu bulunan subayları, generalleri, önü açık,
insanları tasfiye etmenin ortamını sağlamak için basında yarışanlar olduğu
görülüyor. Yine, avukat Dilek .Bacanlı’yı dinleyelim:
“Askerler dışındaki
herkes 28 Şubat mağduru ve şu anda bu soruşturma kapsamında tutuklu olan herkes
suçlu gibi gösteriliyor. Suçsuz insanların 9-10 aya ulaşan tutukluluğunu hangi
hukuk ilkesi ile hangi adalet anlayışı ile açıklayabilirsiniz. Suçluluk
kanıtlandığında uygulanabilecek bir cezayı, suçlu mu suçsuz mu araştırmadan,
kuvvetli suç şüphesi var mı yok mu incelemeden, basma kalıp cümlelerle masum
insanlar için uygulanabiliyor.
Toplum gözünde, daha haklarında dava bile
açılmamış olan insanları, yayınlarla suçlu gibi lanse ediyorlar. Hiçbir suçu
günahı olmadan Cezaevinde yatan, içlerinde bir tanem eşimin de bulunduğu şüpheli
konumundaki pırıl pırıl, vatansever subayları karalayarak kendi ikballerini
parlatmaya çalışıyorlar.”
Dün Prof.Dr. Güniz Gürüz’le konuştum. “Kemal
cezaevinde de boş durmuyor, yazıyor, araştırıyor. Ama günlerimiz öyle zor
geçiyor ki, bunu anlatamam” diyordu. Dileriz, yeni yıl, Şubat’ı bile beklemeden
onların da özgürlüğüne kavuşacağı yıl olur.
Yorum Gönder