Kuvvetle muhtemeldir ki, başlık “ne alaka” diye sormanıza neden olmuştur. Evet, yaşadığımız toplumun içine düştüğü elim kavram kargaşası, bu tür kavramların doğru anlaşılamamasına neden oluyor. Komünizm bir fikriyattır. Bir dünya görüşüdür. Marksizm ise, komünizme varmanın “bir yolu olarak görülen, bir ideolojidir.”
Komün kelimesi çok eski bir kelimedir. Örneğin; Hz.İsa’nın son yemeğine “komünyon ayini” denir. Din kültüründe “komün” kelimesi çok yaygındır. Komün; herkesin eşit haklara sahip olduğu topluluğu tanımlamada kullanılmıştır. Hz.İsa Marksist değildi, ama komünistti!
Arapçada “cemea” yani topluluk kavramı “komün” kelimesine karşılık gelir. Cemaat, komün demektir. Zamanımızda “cemaat” kelimesi her ne kadar çarpıtılmış olsa da, esaslıca manası “komün”dür.
Alevi köyleri “tam bir cemaattir.” Eşitlikçi komünlerdir. Medine’de Hz.Peygamber efendimiz(a.s.) Medine komününü kurdu. O komünü, “Medine sözleşmesiyle ilan etti.” Medine “devleti” değil, Medine “toplumu/komünü” kuruldu. Hz.Peygamber efendimiz de “Marksist değildi.”
Kömün İslami bir kavramdır
Dolayısı ile bu kavram(komün), son derece İslami bir kavramdır. Mesela; “cennet kavramı, muazzam komünist bir kavramdır.” Mescidler, komünizmin beşiğidir. Tam manasıyla; statü ve imtiyazların eridiği yerlerdir. Günde 5 defa mescidde toplanmanın esas şuuraltı budur.
“Bak, yanında ki adamla eşitsin! Buradan çıkınca sakın havaya girme!”
Mescid’lerde ki safların temel özelliği budur. Bu yönüyle mescidler, muazzam komünist noktalardır.
Medine’de ki “ortaklaşmacı-paylaşımcı mülkiyet düzeninin” tecellisi misali inşa edilen Bektaşi tekkeleri de tam manasıyla bu kavramı gündemimize sokuyor. Hacı Bektaş-ı Veli’de Marksist değildi! Lakin, bahsettiğimiz ve altını doldurduğumuz manada bir komünistti!
Tekkelerde “Yunus Emre” odun getirir, Ayşe bacı pirinç ayıklar, akşam hepsi oturur; aynı kazandan yemek yer, eşit biçimde yaşarlardı.
Hallac-ı Mansur, Ömer Muhtar, Mehmet Akif Ersoy, Mevlana, Bedrettin, Muhammed İkbal ve Üstad Ali Şeriati’de birer Marksist değillerdi. Lakin hepsi “komünistti...”
Cennet ülküsünde birleştiler
Arkalarında mal bırakmadılar. Süslü ve şatafatlı giyinmediler, ellerine geçeni infak ettiler. Köleleştiren ve bozguncu düzenlerle savaştılar. Emperyalist saldırganlığa direndiler! Ve ortaklaşacı bir “cennet ülküsünde birleştiler...”
Hz.İsa’nın komünyon ayinine geri dönelim. Son yemeği hatırlayalım;
Hz.İsa, elinde ki ekmeği kırar ağzına atar. Sonra kalanı verir, herkes sırayla birer parça kırar ve ekmeği bölüşür. Vatikan’ın vahşi kapitalizme nasıl adapte olduğunu anlamak mümkün değil! Şu eyleme bir bakın! Kral Peygamber değil, ezilenler ile eşitlenen, bölüşen peygamber...
İşte bu yemek masasına “komünyon” deniliyor. Eşitçe bölüşülen, paylaşılan ortam. Hz.İsa’nın en büyük armağanlarından biri. Eşitlik!
Hacc ibadeti “son derece” komünal bir ibadettir! Düşünsenize, bütün statülerin, sınıfların, kimlik saplantılarının, milli-ulusal farklılıkların yok edildiği, herkesin tek bir gerçeğe dönüştüğü, hatta saç ve sakal görünümünde dahi aynılaştığı bir ortam.!
Şimdi bu “komün/cemaat” değil de ne?
Ya bugünün cemaatleri? Onlar ne yaparlar?
Gösteriş yarışı, mal toplama, kenz, sömürü, işbirlikçilik...
Öyle ya! Hz.Peygamber Efendimiz(a.s.) işaret ediyor;
9. (398)- “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle söyledi:
“Altına tapanlar mel’undur, gümüşe tapanlar mel’undur.”
(Tirmizî, Zühd: 42, (2376); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/171.)
Altına tapanlar mel’undur! Gümüşe tapanlar mel’undur!
Paraya tapanlar, kapitalizme tapanlar mel’undur!
Bir bakın etrafınıza, sokağa çıkın. Melanete tanık olun!
Yorum Gönder