Soner Yalçın serbest, ya diğerleri? - Ruhat Mengi

Şimdi Soner Yalçın ve diğerleri serbest bırakıldı ama demir parmaklıklar arkasında, daracık hücrelerde geçen yıllar büyük kayıpları olarak kaldı, bunca yıldır

Soner Yalçın serbest, ya diğerleri? - Ruhat Mengi
Odatv davasıyla ilgili mahkeme kararlarında gerçekten de büyük tutarsızlıklar olduğu artık iyice anlaşıldı.. Sanıkların hepsi aynı nedenlerle tutuklanmışken (ve hepsi mahkum gibi uzun tutukluluklar çektiler) büyük kısmının tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıp üç kişinin bırakılmaması çelişkiydi örneğin.. Soner Yalçın da bırakıldı, şimdi “geriye kalan iki kişi için hangi ‘farklı ve kuvvetli’ suç delilleri var ki onlar hala içerde” sorusu ortaya çıkıyor..
Tamam, “tutukluluklarının devamına..” dendi yine, ama sebebi nedir? Salon küçüktü ama sonuç halk tarafından bilinmeliydi, tabii bu duruşmalar “ne konuşulursa konuşulsun, sonuç değişmez” şeklinde yapılmıyorsa.. Görülen çelişkilere hukuki açıdan önem veriliyorsa.. Diğerleri, mesela Hanefi Avcı neden hala tutuklu yargılanıyor?

REKTÖR HİLMİOĞLU..

Üç yıldır özgürlüğü elinden alınan İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu ağır hasta olmasına rağmen neden hala israrla tutuklu? Ülkenin değerli bir rektörünün bunu hak etmek için “hangi sağlam delilin gösterdiği, hangi suçu işlemiş” olduğunu halk merak etmez mi, bilmesi gerekmez mi? Bu davalar başlatılırken bütün “gizli” bilgiler ortalara saçıldı da şimdi neden her şey “sır” halinde?
Gazeteciler; Mustafa Balbay (aynı zamanda milletvekili) ve Tuncay Özkan daha kaç ay, kaç yıl bir küçük ve soğuk hücrede paketlenmiş gibi sıkışıp tıkışarak bekletilecekler özgürlüklerine kavuşmak için? Şimdi Soner Yalçın ve diğerleri serbest bırakıldı ama demir parmaklıklar arkasında, daracık hücrelerde geçen yıllar büyük kayıpları olarak kaldı, bunca yıldır hala tutukluluğunda israr edilenlerin aynı kaybı “ceza gibi” yaşaması-yaşatılması şart mıdır? Sonra “hadi artık tutuksuz yargılanacaksın” dendiğinde hukuka ve o insanlara ayıp olmuyor mu?
Özellikle de Deniz Feneri gibi uluslar arası ciddi bir davada sanıklar yıllarca “tutuksuz” yargılanmışken (hepsi de serbest bırakıldı üstelik) bu soru sorulmaz mı?

YILBAŞI GECESİ

Yılbaşı gecesi Balyoz iddiası döneminin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman yeni yıla aileleri, torunlarıyla filan girecekler.. Belki çıtır çıtır yanan bir şömine başında hindilerini yiyerek.. Ama eski silah arkadaşları, emirlerindeki askerlerin çoğu “cezaevinde taş duvarlar arasında, ailelerinden sevdiklerinden uzakta”.. Acaba onlara yapılan haksızlıklar, mesela “yurt dışında olduğu belgelerle ortadayken hapsedilmiş olanlar”, mahkemede ifade vermeyen, bu konularda görüş bildirmeyen Özkök ile Yalman’ın vicdanını sızlatacak mı hiç?
Özkök ve Yalman’ın yanında “hukuki olmayan dijital verileri” başka hiçbir maddi delil olmadığı halde sanıkları cezalandırmak için yeterli gören, bilirkişi raporlarına itibar etmeden ve iddialardaki “tarih, sokak ismi” gibi gerçeğe aykırı delilleri göz ardı ederek yüzlerce kişiye ağır mahkumiyetler veren mahkeme üyeleri o gece hiç rahatsızlık duyacak mı?
Aynı davada asıl önemli olan “Darbe Günlükleri” isimli soruşturmanın hala neden bitirilmediğini halk merak etmeyecek mi?
Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetler’i yönetmiş olan İlker Başbuğ, ailesinden uzakta cezaevinde yeni yılı karşılarken “kendisini terörist yerine koymaya kalkanlar” için neler düşünecek, neler dileyecek? Bunların hepsi cevabı bilinmeyen ve belki de hiç öğrenilemeyecek sorular.. Ama “vicdan” azıcık bile varsa yeni yılda uslu durmayacaktır bence!

*****
‘O da masumdur’..

Dün Balyoz davası tutuklusu Deniz Kuvvetleri’nden Hakim Albay Onur Uluocak’ın yazdığı mektuptan bazı bölümleri sizinle paylaşmıştım. Beraber sevk edildiği diğer subaylar tutuklandığı halde sorgu hakimine “Cumhurbaşkanı tarafından AYİM üyeliğine seçildiğini” söyleyince serbest bırakılan ve aslında “darbeye teşebbüs”le suçlanan Deniz Kurmay Albay Bora Oğurlu’dan söz etmekteydi..

Mektubun devamında “Bu öyküyü anlatmaktan maksadım Albay Oğurlu’nun kayrıldığını veya Cumhurbaşkanı’nın kendisini bir yüksek mahkeme üyesi seçmekle onurlandıran iradesinden sonra, adli organlar tarafından ‘hakkında dava açmaya cesaret edilemediğini’ söylemek değildir. Albay Oğurlu da bizler kadar masumdur” diyor.

HUKUKA AYKIRI ‘ÖZEL YETKİLİ’LER..

Ve önemli bir noktayı vurguluyor; “Balyoz’da yargılanan Kuvvet Komutanları kendileri için görevli mahkemenin ‘Yüce Divan’, askeri hakimler ise ‘Yargıtay’ olduğunu belirterek görevsizlik itirazında bulunmuşlardı. Ancak mahkeme (...) gerekçesiyle bunu reddetmişti. Eğer şüpheli Oğurlu hakkında dava açılsaydı, mahkeme biz askeri hakimler ve Kuvvet Komutanları için kasıtlı bir şekilde yaptığı bu yorumu tekrarlasa bile dosyayı elinden kaçıracak, böylece dosya ‘özel yetkili mahkemelerin elinden’ çıkacak, diğer yargı organları da olup biteni tüm ayrıntıları ile öğrenecekti”..
Hakim Albay Uluocak, Albay Oğurlu’nun Yüce Divan veya Yargıtay’da yapılacak adil bir yargılamada tutuksuz yargılanıp beraat edeceğini, böylece ortaya iki farklı karar çıkacağını ve oynanan oyunun görüleceğini, bu durumun önlenmesi için bu şüpheli hakkında daha baştan önlem alınarak dava açılmadığını anlatıyor ki insan bunları okudukça özel yetkili mahkemelerin “hukuka aykırı” denerek neden kapatıldığını daha iyi anlıyor.

UÇAN KUŞ BİLE..

Ama işin acı tarafı bu “hukuka aykırı” mahkemeler hala insanların kaderiyle oynamaya devam ediyorlar. Bu davalar bitene kadar onlara bakmalarına “hukuka aykırı” olarak izin veriliyor. Bu bir yana yüzlerce kişi “2003 senesinde seminere katıldınız, o seminer darbe hazırlığı provasıydı” denerek yıllarca hapse mahkum edilirken o ordunun başında olan, TSK’da uçan kuşun bile sorumluluğunu taşıyan iki komutan “herşeye Fransız” halde geziyorlar.
Darbe yapanlar, muhtıra verenler de öyle.. Şimdi bu tabloya, özel yetkililerin yaptıklarına bakıp da “Darbe yapmayı düşünmüşler, o zaman 20 yıl hapis yapsınlar” demek mümkün müdür? Adalet “keyfi olarak verilen kararlar, istenen her haksızlığın yapılması” anlamına geliyorsa, neden olmasın? İnanılır gibi değil Türkiye’de olanlar, daha çok kabus gibi yahu!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget