Karşı karşıya olduğumuz sorunu iyi teşhis edemezsek, ne kadar
çabalarsak çabalayalım, ne kadar iyi niyetli olarsak olalım,
çözemeyiz.
İç içe geçmiş dört ayrı yapısal sorun var:
1) PKK ve terör…
2) Kürt kimliği ve Türkiye’nin devlet
yapısı…
3) Doğu ve Güneydoğu’nun feodal yapısı ve
azgelişmişliği...
4) Uluslararası ilişkiler ve komşular…
***
Ayrıca bazı konjonktürel sorunlar da var:
1) KCK davaları, tutuklu ve hükümlü Kürtler…
2) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
başkan olmak istemesi ve AKP’nin böyle bir anayasa
modeli dayatması…
3) Abdullah
Öcalan’ın hükümlü ve hapiste
olması…
4) Suriye ve Irak’ta devam eden ve sonucu
kestirilemeyen oluşumlar…
5) Başbakan’ın, ana muhalefet partisi
CHP’nin desteğini elinin tersiyle itmesi…
6) Kürtlerin kim ya da kimler tarafından temsil edilebilecekleri
sorunu…
7) MHP’nin yaklaşımı ve toplumda bu yaklaşıma
verilen destek…
8) Yargıya ve mahkemelere olan güvensizlik…
9) Yandaş medyanın, her türlü farklı sese karşı aldığı saldırgan
tutum…
10) Her iki tarafın da çok sık değişen, birbiriyle zıt nitelik taşıyan,
bu yüzden de karşı tarafta güvensizliğe yol açan politikaları, eylem ve
söylemleri…
***
Bir an için konjonktürel sorunların önemli olmadığını, çözüm sürecinde
aşılabileceklerini veya dikkate alınmayabileceklerini düşünsek bile yine de
önümüzde zor ve uzun bir süreç olduğu belli.
O nedenle, soğukkanlı olmalı, çabuk umuda veya umutsuzluğa kapılmamalı,
sabırlı ve kararlı davranılmalıdır.
Bu niteliklerin, yani kararlılık ve sabrın, her iki tarafın da
liderlerinde bulunduğundan pek emin değilim ama yine de iyimserliğimi
koruyorum.
***
Nasıl çözülmez:
Ana muhalefet partisinin desteğini küçümseyip reddederek…
Tek adam zihniyeti ve tek bir kişinin tavrı, görüşleri, duyguları
ile…
Abdullah Öcalan’a
“İmralı”, Recep Tayyip
Erdoğan’a
“Devlet” diyerek…
Karakol basıp şehit verdirerek…
Yurtiçinde ve dışında, kimin sorumlu olduğu bilinmeyen
infazlarla…
Bugünkü Ceza, Ceza Muhakemeleri, Terörle Mücadele ve Basın yasalarının
yarattığı baskı ortamında…
Kaldırılmış mahkemelerde yargılamalara devam ederek, insanları yıllarca
tutuklu olarak içeride tutarak, olan örgütleri görmezden gelip olmayan örgütleri
var sayarak, herkesi her an “adın
geçiyor” diye imzasız ihbar ve belgelerle suçlayıp hapse
atarak…
Temsil ettiği kitlenin desteğini ve onayını almadan…
Sadece Kürtler ile ilgili önlemlere ve değişikliklere yer
vererek…
Karşı tarafın gereksinmelerini ve isteklerini görmezden
gelerek…
***
Ancak bir önkoşulla çözülür:
Önkoşul, ülkede yaşayan bütün vatandaşların, ırk, din, dil farkı
gözetilmeksizin eşit haklardan yararlandığı, demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devleti yapısının kurulması ve işletilmesidir!
Bu öyle kolay bir önkoşul değil:
Önce gerçek bir demokrasinin, yani laiklik üzerine kurulu, şaibesiz
işleyen şeffaf bir sistemin egemenliği gerekli…
Sonra gerçek bir hukuk devletinin varlığı.
Ayrıca ülkenin, partilerin, örgütlerin feodal yapı kalıntılarından
temizlenmesi gerekiyor…
Bunun için de devlet olanaklarının ve sosyal devlet önlemlerinin
devreye sokulması zorunlu.
Ancak bu önkoşulun şemsiyesi altında ve bu anlayışın atmosferi içinde
yukarıda sözünü ettiğim dört yapısal sorun için ulaşılabilecek çözümler kalıcı
olur…
Yoksa bugünkü keşmekeş ve devlet yapısı içinde, bugünkü yaklaşımlarla,
aldatıcı ve geçici görüntüler dışında, kalıcı bir çözüme varmak şimdilik pek
olanaklı görünmüyor!
Yorum Gönder