Karadayı'nın getirilişi skandala dönüştü - Saygı Öztürk

Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “terör örgütü yöneticisi” olduğu suçlamasıyla 5 Ocak 2012 tarihinde ifadesi alındıktan sonra mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Tam 362 gün sonra bu kez 22. Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı gözaltı kararıyla Ankara’ya getirildi. Hemen belirtelim, gözaltına alınışı tam anlamıyla bir hukuk skandalına da dönüştü.

28 Şubat soruşturması kapsamında ifadesi alınmak için Ankara’ya getirilmesi istenen İsmail Hakkı Karadayı’yı evinden almak için tam 12 polis Fenerbahçe Orduevine gitti. Olacak iş değil! Üstelik, Karadayı hakkında herhangi bir “gözaltı” kararı da yok. Üstelik evinde bir arama yapılması da söz konusu değil.

Karadayı, telefonla avukatı Erol Yılmaz Aras’a, polislerin kendisine verdiği savcılık kararını okudu. Orada, “gözaltı” kararı bulunmuyordu. Sadece, ifadesi alınmak üzere 3 Ocak Perşembe günü Ankara’da olması isteniyordu. Karadayı, havalimanına götürülürken, polisler yanlış yaptıklarının da farkına vardı. Avukat Aras, “Havaalanı yolundayken, Karadayı için gözaltı kararı geldiği söylenmiş ve bunun üzerine dönülüp Adli Tıp’a götürülmüş. Sabah olmayan gözaltı kararı, daha sonra gözaltına dönüştü. Skandal ortaya çıkmasın diye böyle bir yol bulundu. Karadayı’nın Ankara’ya getirilişi tam bir hukuki skandalla başladı” diyor.

Avukat 10 gün önce dilekçe verdi
28 Şubat dönemine belge üretmek için TBMM’de komisyon kuruldu. 28 Şubat 1997 dönemine ilişkin yürütülen soruşturmada bunlardan da yararlanılacak. Genelkurmay 2. Başkanı tutuklanırken, dönemin Genelkurmay Başkanı’nın ifadesine başvurulmamış olması zaten büyük bir eksiklik olurdu.

Çağrılacağını Karadayı da, avukatı Erol Yılmaz Aras da biliyordu. Nitekim, avukat Aras, 10 gün önce C. Savcısı Bilgili’ye gidip “Karadayı Paşa, istediğiniz gün ve saatte ifadeye getireceğim. Bunun için polisle getirilmesine gerek yok” dedi. Savcı Bilgili, bu konuda yazılı başvuruda bulunulmasını istedi. Avukat Aras da, Karadayı’nın vekaletini bir dilekçe ekinde Savcıya verdi. Bekliyordu ki, Karadayı hakkında gözaltı ya da ifadeye getirilmesine karar verilmesi halinde polis devreye hiç girmeyecekti. Ancak, avukat bu konuda yanıldı.

Karadayı’nın kalabalık bir polis ekibiyle alınmak istenmesi artık günümüzde yadırganmıyor. Hatta, polisin böyle bir tutum içinde olmasından memnun olanların da az olmadığı söylenebilir.

Birbirine düşürme taktiği
Yaşlı bir hanım telefonda ağlıyordu. “Ne olur Çevik Bir’e sahip çıkın. O çok iyi bir insandır. Ona büyük haksızlıklar yapılıyor. Ona bir şey olursa biz ne yaparız” diyordu. O, Bir’in kayınvalidesiydi. O gün kendisiyle hayli dertleştik.

Karadayı’nın ifadeye çağrılışını bazıları emekli Orgeneral Çevik Bir’in suç duyurusu üzerine gerçekleştirildiğini iddia ediyor. O suç duyurusu olsa da, olmasa da Karadayı ifadeye çağrılacaktı. 61’i asker olmak üzere toplam 62 kişi tutuklanmış, üstelik tutuklanma gerekçeleri Batı Çalışma Grubu’nda (BÇG) görevli olmaları gösterilmişti. Bu kadar asker tutuklanıyorsa, dönemin Genelkurmay Başkanının bilgisine başvurulmaması söz konusu olamaz.

Şimdi, belli çevreler tutuklu askerleri birbirine düşürmenin çabası içinde. Askerler bu oyuna gelmez. Bazı gerçeklerin ortaya çıkması için yapılan yasal başvuruları farklı gösterme gayretleri içinde olanlar var. Karadayı, söyleyeceklerini davet edildiği TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda söyledi. İfadesinin de, oradaki açıklamalarından farklı olacağı beklenmemeli.

Bu ülkeye canı pahasına hizmet veren insanların şimdi “terörist”, “darbeci” gibi tutuklanmaları açıkçası çoğu insanın yüreğini sızlatıyor. BÇG kapsamında emir verenlerle emir altında olan ayrımı yapılmaksızın herkes toptan tutuklandı. Bu haksızlık değil mi?
Onca yayına rağmen, 28 Şubat kapsamında sorumlu gösterilmeye çalışılan hiç kimse yurtdışına kaçmadı, delilleri karartmaya dönük bir eylemi bulunmadı. Çoğunluğu 70 yaşın üzerinde olan insanlara bu eziyetler niye? Bunların tutuksuz yargılanmaları mümkün olmuyor mu?

Mağdur olanlara bakalım?
Dün, eski TBMM Başkanı, eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 28 Şubat döneminde nasıl mağdur edildiklerini anlatıyor, Karadayı ve tutuklu komutanlar için neredeyse “ohh oldu” diyordu. Allah aşkına, Mehmet Ali Şahin’in ne mağduriyeti varmış keşke çıkıp anlatsa… Adalet Bakanlığı yapmış kişi, şimdi bu sözleriyle yargıyı etkileme girişiminde bulunmuyor mu? 28 Şubat’tan bir gün sonra hükümet mi istifa etmiş, yönetim mi değişmiş? Hayır.

Soruşturmada dikkat çeken bir diğer hususta; hep sözde mağdur olduklarını iddia eden tanık beyanlarının esas alınması. Şüphelilerin aleyhine olabilecek deliller toplanırken , şüpheliler lehine olabilecek tanıklara ve somut olaylar ise hep göz ardı ediliyor.

Mağdur olduğunu belirtenler, bugün ülke yönetiminde. Şimdi, o günlerin intikamını almak isteyenler, yargıyı etkilemek için elinden geleni yapıyorlar. ..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget