Ebussuud'un torunu - Rıza Zelyut

Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman döneminde şeyhülislamlık (dönnemin Diyanet İşleri Başkanlığı) yapan Ebussuud Efendi çok tutucu birisiydi. Onun gibi düşünen ve davranan erkek yobazlara; 'Ebussuud Efendi'nin Torunu', kadınlara da 'Ebussuud Efendi'nin Gelini' denilirdi.
Şimdi Ebussuud Efendi'nin yeni bir torunu hızla büyüyor. Bu da Murat Bardakçı.
Kendini vakanüvis, yani 'saray tarihçisi' zanneden bu zat-ı muhterem; Anadolu'daki Alevilerin katledilmesi yolunda fetva (dine uygunluk kararı) veren Ebussuud Efendi'nin yaptıklarını savunuyor.
Ama  o fetvalar, bugünkü insanlık için utanç kaynaklarıdır. Bakın 1548 tarihli fetvasında ne diyor Ebussuud Efendi:
'Soru: Kızılbaş topluluğunun topluca öldürülmesi, dine göre helal midir?
Cevap: Kızılbaşların topluca öldürülmeleri (katledilmeleri) elbette dinimize göre helaldir. Bu en kutsal savaştır. Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur.'
Merak edenler; M. Ertuğ Düzdağ tarafından Latin harflerine aktarılan bu fetvalara (Sayfa, 83'ten itibaren) baksınlar. Bu fetvaları; Türk Aleviliği isimli kitabımıza da almış bulunuyoruz.

HİTLER DE BÖYLEYDİ
Sadece bu kadar mı?
Ebussuud Efendi; tekkelerde  Yunus Emre'nin 'Sen bir ulu sultansın/Canlar içinde cansın' diye başlayan nefesini yine, 'Uçmak uçmak dedikleri/Bir ev ile bir kaç huri'  diyen nefesini okuyanları da kafir ilan ederek öldürülmelerini istemiştir. (Uçmak; Türkçe olup cennet demektir.)
Ve bu fetvalar sonucunda Anadolu'daki Aleviler tespit edilmiş; isimleri defterlere yazılmış; sonra bu defterde ismi olanlar öldürtülmüştür. Bunların çoğunun çuvalara konulup taş bağlanarak Kızılırmak ve Yeşilırmak'a atıldıklarını; 16. Yüzyıl Osmanlı belgeleri gösteriyor.
Torun Murat isterse kendisine böyle bazı gizli ferman metinleri de iletebilirim.
Bu katliam sırasında 40 binden fazla Alevi-Bektaşi'nin yok edildiği kayıtlara girmiştir. Bunun en önemli tanıklarından birisi de meşhur İdris-i Bitlisi'dir.
Bu katliam; savaş meydanlarında; iki kuvvetin çarpışması sırasında olmadı. Bu katliam; yasadışı biçimde yürütüldü.
Tıpkı Hitler'in Yahudileri 'Toplama kampında çalıştıracağız!' bahanesiyle toplayıp da yok etmesi gibi.
İşte Murat Bardakçı; bu vahşete arka çıkıyor; bu kanları akıtanın ellerini temizlemeye uğraşıyor.

BELGRAD ORMANI KONUŞSA
Osmanlı Devleti'ni yöneten dönme kadrolar ile Sünni nitelikli tarikatler  el ele vererek diğer bir büyük katliamı da 1826'da yaptılar. Yeniçeri Ordusu'nu kaldırmak gerekçesiyle başlatılan bu katliamda Cevdet Paşa Tarihi'ndeki kayda göre ilk hamlede 6 binden fazla Alevi-Bektaşi öldürüldü. Asıl facia Belgrad-İstinya ormanlarında yaşandı. Canlarını kurtarmak için buraya sığınan Yeniçeriler ile binlerce Alevi-Bektaşi burada cayır cayır yakıldılar.
Murat Bardakçı'ya sorun; 'Ne yapalım; devlet böyle idare edilir.' diyecektir.
Sadece bununla da kalmadı Padişah 2. Mahmut... İmparatorluk içindeki binlerce Alevi-Bektaşi tekke ve dergahını da yıktırdı; burada çalışanları astırdı.
Yetmedi; mezarlıklardaki Bektaşi başlı mezar taşlarını bile kırdırdı. 1925'te tekke ve zaviyeler kapatılırken Alevilerin kapatılacak sadece 1 dergahı bulunuyordu.
Murat Bardakçı; bu kültür katliamını da alkışlayacaktır.
Çünkü o; geçmişte İslam dinini Emevi saltanatının bir hükmetme aracı haline getiren din adamlarını da alkışlamakta; onlara söz söyletmemektedir.
Halbuki Murat'ın dedesi Cemal Bey; Belgrad ormanlarında diri diri yakılan Bektaşi geleneğini kabul etmiş bir değerli devlet adamı idi.
Murat Bardakçı; Cemal Bardakçı'nın soyundan ama onun tersi.
Kendisine aferin diyenlerin onu kimlerin günah çukuruna çektiğini umarım ki anlar.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget