- BDP’nin oylarıyla anayasayı ve başkanlık sistemini al!..
Gerisi teferruat, daha doğrusu İmralı’dakinin “yol haritası”!.. Baksanıza okyanus ötesindeki muhterem de “gerekirse el etek öpülür” fetvasını verdi bile!.. Nereden bu sonuca vardım peki?.. Medyadaki “işaret fişeği” görevini yürüten “cambaz” kalemlerden tabii!.. Nal gibi gözümüze sokulan işaretlere göre süreç nasıl işleyecek sorusuna gelince...
- PKK önce ateşkes yapacak, sonra terörist kardeşler sınır dışına çıkacak, sonra da silah bırakacak...
Veee, tüm bunlar kamuoyunun beklentisinden çok daha hızlı olacak... Merak bu ya, insan sormadan edemiyor, “zamanlamanın bu yüksek hızı neye bağlı olacak?..” İşte tam bu noktada “plan” olanca sırıtkanlığıyla ortaya dökülüveriyor:- Anayasa çalışmalarına paralel olacak!..
Demek ki İmralı ile mutabakatın temeli böyle atılmış, aynen yazımın başında anlattığım iki maddelik anlaşmaya gayet uygun!.. Ancaak, neredeyse panik derecesinde bir korku da var:
- Ya Kandil pişmiş aşa soğuk su katarsa...
Bu korkunun somut kanıtı da Tayyip Bey’in danışmanı Yalçın Akdoğan’ın önceki gün Star gazetesindeki yazısında apaçık sırıtıyordu. Akdoğan, “Kandil Öcalan’ı Boşa Düşürmemeli” başlıklı yazısında bakın ne diyordu:
- Öcalan’a açıktan tavır takınmak ne BDP ne de Kandil için mümkündür. Öcalan’a rağmen Öcalancılık yapmanın da bir sınırı vardır. İmralı görüşmeleri bu anlayışın duvara çarpmasına sebep olabilecek bir mahiyet taşımaktadır. Böyle bir yarılma Kandil’in siyasi ve toplumsal desteğini tamamen ortadan kaldırır, silahlı kanadın da çatırdamasına neden olur..
Off ki off!. Anlaşıldığı kadarıyla PKK’nin bölünmesinden fena halde ödleri patlıyor. Birden fazla PKK, yeni terör örgütleri korkusu açıkça görülüyor... Gerçekten de bu yazıdan yalnızca saatler sonra 110 terörist Hakkâri’deki Karataş karakoluna saldırdı, bir askerimiz şehit oldu.. Yani?..
- Yani, tokmak efendilerin elinde oldukça, elinizdeki davul bir işe yaramıyor!..
Yol haritasını asıl çizen ABD oldukça “çözüm” masalını anlatan da bu efendinin kulları oldukça, eninde sonunda her yol “Büyük Ortadoğu Haritası”na (BOP) çıkar. Bunun adı ise her yerde ve her dilde aynıdır:- Parçalanma!..
Yalancının mumu!..
Gerçekten bravo Balyoz mahkemesine!.. Harıl harıl hazırlanan bir darbeden, bir komutanın kalp ameliyatı nedeniyle vazgeçilmesi sanırım dünya “darbeler tarihinde” özel bir yere sahip olacaktır, Türk doktorlarına müteşekkiriz!..
Davanın en önemli dayanağı 1435 sayfalık savunma, pardon gerekçeli kararda şöyle açıklanıyor:- Dava konusu delillerin asılları bulunmakta ve Genelkurmay Başkanlığı’nca mahkemeye gönderilmiştir...
Genelkurmay, bunu anında yalanladı, “Ne Balyoz harekât planı, ne Oraj, ne de Suga eylemleriyle ilgili belge bulunmadığı 2010 yılında bildirilmiştir” dedi iyi mi!.. Böylece 1435 sayfalık gerekçenin neredeyse tek dayanağı da sizlere ömür!.. 26 bilirkişi raporunun hiçe sayılması, “2003 Microsoft programında yazılmış bir belgenin, 2007 Microsoft programında açılması halinde, 2007 ürünü gibi görüleceği” türünden uzmanları kahkahalara boğan gerekçeler de cabası!..
Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, “gerekçeli karara göre Özkök, Yalman ve Büyükanıt’ın darbeden haberdar oldukları anlaşılmaktadır” diyor. Bu isimlerden biri dahi, sanıkların onlarca kez talep etmesine karşın dinlenmedi. Dinlenseler, anlatsalar böylece “darbeciler” gönül rahatlığıyla mahkûm edilselerdi ya!.. Gülerce, “birileri utanacak” buyurmuş.. Öncelikle Yenişafak’ta “kalemdaşı” Ali Bayramoğlu’nun “Balyoz’da zan altı” yazısını okusun, belki biraz olsun sıkılır!.. - Ayrıca, hiç kuşkusu olmasın, birileri, çok uzak olmayan bir tarihte boyunlarını büküp utanç içinde ve de sessizce kaybolacaklar; bu konuda çok haklı!..
Yorum Gönder