* Milliyetçiliğe saldırıların küresel sebepleri
* Atatürk’ün örnek aldığı devlet başkanı kimdir?
* Atatürk’e göre millet ve milliyetçilik tanımı
* Türk Milleti’nin tek ve ortak tanımı nedir?
* Korkut Özal’ın tarihi itirafından Erdoğan’a..?
* Türkçülüğün bugünkü esasları ne olabilir?
Fener Rum Patriği Bartholomeos, 7 Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir
eski kilisede düzenlediği ayinden sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği,
Anadolu’da önceden var olmuş Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde
yeniden Hıristiyanların yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu
müsait kılarsa ve Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar
yerleşirse, o zaman Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin
yeniden ayine açılmalarını düşünebilir” diyordu.
Türk Kimliği’ne yönelik saldırılar ABD’den başlatıldı
Anadolu’da yaşayan insanların çoğunun Türk değil, “Hıristiyan
Rum-Ermeni asıllı” olduğu iddiasını gündeme taşıdı. Türkiye’den de bir
grup köşe yazarı ve akademisyen bu yalanları destekledi.
Anadolu’nun yeniden Türkleştiği asırlarda, Türkler, Grekler ve
Ermeniler ile hemen hemen hiç karışmamıştır. Çünkü dinî engel vardı.
Türkler, Hıristiyanlarla evlenmiyordu.
2006 yılında Papa’nın Türkiye’ye gelişinden önce, Türkiye ve ABD basını
arasında, Boğaziçi Üniversitesi ve TESEV’in de dahil olduğu paslaşmalar,
ver-kaçlar ve Batı adına Türklere atılmak istenen goller vardı! Özetle,
Anadolu’da yaşayan insanların çoğunun Türk değil, “Hıristiyan
Rum-Ermeni asıllı” olduğu iddiasını gündeme taşımak istiyorlardı! Bu da
etnik takıntıları olduğunu ve Türk Milleti gerçeğini tanımadıklarını
gösteriyordu!
Newsweek dergisinin 28 Kasım 2006 tarihli sayısında Owen Matthews konuya şöyle değinmişti:
“Boğaziçi
Üniversitesi’nin son araştırması daha çok sayıda Türk’ün kendisini
milliyetiyle değil diniyle tanımladığını gösterdi: Yüzde 45’i (bu rakam
1999’da yüzde 36’ydı) ‘önce Müslüman’ olduğunu söylemiş ve yüzde 19’u da
(daha önceki yüzde 21’den daha düşük) ‘önce Türk’ olduğunu. Şaşırtıcı
bir şekilde sadece yüzde 1’i ’önce Kürt’ olduğunu söylemiş.”
Batı’nın stratejik bakışı
The Wall Street Journal gazetesinin 28 Kasım 2006 tarihli sayısında ise Hugh Pope, Batı’nın stratejik bakışını sergiledi:
“Türkiye’nin
toprağı her zaman Avrupa’dadır ve Avrupa’nın bir parçasıdır. Roma
İmparatorluğu, ‘Anadolu’ ve ‘Küçük Asya’ adlarıyla da bilinen, bugünkü
Türkiye’yi içine alıyordu. 70 milyon nüfuslu modern Türkiye isim ve dil
açısından Türk olabilir ancak genetik açıdan o kadar safkan değil. Orta
Asyalı Türklerin Türkiye’ye gelişleri esasen 13. yüzyılda sona ermiştir.
Anadolu’daki eski nüfusa toplamda yaklaşık yüzde 10 katkıları olmuş
gibi görünmektedir.”
ABD derin devleti bağlantılı düşünce
kuruluşları uzun süreli bir hazırlıktan sonra, Türkiye’de başlattıkları
kampanyayı sonraki yıllarda da devam ettirdi. Türkiye basınında, “Türk
diye bir ırk yoktur” diye yazılar yazdırdılar!
Ardından, 12 Eylül’ün
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, “Bölge valiliklerini eyalet olur diye
düşünmüştük. Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir” itirafında
bulundu.
Bu tezler, Anadolu’yu Hıristiyanlaştırmak isteyen Amerikan
misyoner kuruluşlarının ürettiği sahte verilerdi.. Bütün bu iddiaların
Ermeni meselesi ve Kürt meselesi olarak adlandırılan ve Türkleri
Anadolu’dan atmayı hesaplayan Batı’nın projeleri ile doğrudan bağlantısı
vardı.
Türkiye Türklerinin etnik yapısı, bilimsel olarak Türk Tarih
Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu tarafından aşiret aşiret
ortaya konulmuştur. Herkesin aslı nesli bellidir!
Dr. Mustafa Demir,
“Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Türk nüfusu” başlıklı bilimsel
makalesinde, “14’üncü yüzyıl başında Batı Anadolu’ya seyahat eden El
Ömer’in eserindeki nüfus verilerine bakacak olursak sadece Batı
Anadolu’da teşekkül eden beyliklerin toplam olarak barındığı Türk aile
sayısı 400.000 çadıra ulaşmaktadır” demektedir. Yani sadece Batı
Anadolu’daki Türklerin nüfusu, o dönemde çadır başına ortalama beş kişi
esas alınırsa 2 milyondur. Doğu Anadolu ise o dönemde zaten Türk’tür!
Hıristiyan Türkler
Malazgirt savaşının kazanılması, Bizans ordusundaki Peçeneklerin
Türk ordusuna katılması ile mümkün olmuştur. Yani Anadolu, baştanbaşa
Türklerin yerleşim alanıydı. Türkler, Ortodoks olan yüz binlerce Karaman
Türkünün bile dinine karışmamış, fakat onları yüzyıllar sonra 1924’teki
mübadelede Yunanistan’a göndermiştir. Bugünkü azınlıklar hariç,
Anadolu’da kalan son Hıristiyanlar onlardı. Türkler Rumları ve
Ermenileri Müslümanlaştırmıştı da kendi soydaşlarını neden Müslüman
yapmamıştı?
Bir defa, Malazgirt’ten sonra gelen Türkmenlerden,
sadece Çepnilerin Bayburt-Trabzon hattında 80 bin çadırı vardı. 80 bin
çadır, asgari 400 bin nüfus demektir. Kaldı ki bütün Anadolu’da
Oğuzların 24 boyundan gelenler vardı!
Diğer taraftan, Türkler en az 8
bin yıldır Anadolu’daydı. İskitler, Kimmerler, Peçenekler, Kumanlar
Anadolu’da yerleşik hayata geçmişlerdir.
Heredot’u okudunuz mu?
Heredot, M. Ö. 700’de İskitlerin Anadolu’yu bir süre yönettiğini ve
Mısır’a kadar indiklerini yazar. Bu veri, Oğuzname’deki bilgilerle
aynıdır.
Malazgirt ile birlikte gelenler ise sadece Oğuz Türkleri
idi. Bunu Anadolu’ya vurdukları 24 Oğuz boyunun damgaları ve halen
yaşayan isimleri ile biliyoruz.
Türkiye Türkleri, ağırlıklı olarak
Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Türkmenistan Türkleri ile ortak kan
bağına sahiptir. Bu ülkelerde çoğunluk, Oğuz kökenlidir.
Amerikalıların
veya Avrupalıların gen araştırmalarına ise hiçbir şekilde güven
duyulamaz. Çünkü bu araştırmalar, istihbarat servislerinin güdümündedir.
Siyasi projeye göre veri üretilmektedir.
İddiaların aksine,
Anadolu’nun yeniden Türkleştiği asırlarda, Türkler, Grekler ve Ermeniler
ile hemen hemen hiç karışmamıştır. Çünkü dinî engel vardı. Müslüman
Türkler, Hıristiyanlarla evlenmiyordu. Ermeniler, Osmanlı’ya savaş
sırasında ihanet ettikleri için tehcir edildi. Rumlar, Kurtuluş
Savaşı’nda ihanet ettikleri için zaferden sonra kaçtı. Kalanlar da
Yunanistan’daki Türklerle değiştirildi. Bugün Türkiye’de çok az Ermeni,
Rum ve Yahudi yaşamaktadır.
Balkanlar’dan Türkiye’ye göç edenlerin
çoğunluğu ırk olarak Türk’tür. Kafkasya’dan Türkiye’ye sığınanların
tamamı, Turan kökenlidir.
Fener Rum Patriği Bartholomeos,
7
Mayıs 2000 günü, Orta Anadolu’da bir eski kilisede düzenlediği ayinden
sonra, “Türkiye’nin AB’ye üyeliği, Anadolu’da önceden var olmuş
Hıristiyan toplumların yaşadığı bölgelerde yeniden Hıristiyanların
yaşamasına izin vermelidir. Eğer AB üyeliği bunu müsait kılarsa ve
Hıristiyanlar yaşadıkları bölgelere tekrar yerleşirse, o zaman
Patrikhane de o bölgelerde bulunan kiliselerin yeniden ayine
açılmalarını düşünebilir” diyordu.
iskitler, Sümerler, Etiler...
Madem Anadolu, Ermeni ve Rum asıllılardan oluşuyordu, o halde, niçin
eski Osmanlı vatandaşı olan Hıristiyanların torunlarını Türkiye’ye
getirmek istiyorlardı?
Anadolu’da 1923’ten önce yaşayan Ortodoks
Hıristiyanlar, Lozan Antlaşması’na eklenen bir madde ve imzalanan bir
sözleşme sonucunda, Yunanistan’daki Müslümanlar ile bütün haklarıyla
birlikte değiş tokuş edilmiştir. Üstelik Lozan’da, mübadele fikri
Türkiye’den değil, İngilizlerin el altından yönlendirmesi ile Norveçli
Mr. Nansen tarafından önerilmiştir.
Heredot’a göre M.Ö. 7 yüzyılda
İskitler Anadolu’ya hâkim olmuştu. İskitler, Türklerin atalarıdır. Ondan
önce de Anadolu’da Sümerler ve Hititler gerçeği vardır.
Rum demek
Roma vatandaşı demektir ve daha çok dönemin coğrafyasını ve vatandaşlık
bağını ifade eder. Dolayısıyla Anadolu’da yaşayan Rumlar, etnik olarak
Grek değildi. Bir kısmı da Ortodoks Türkler idi!
Hazar’ın kuzeyinden
gelen Türk kavimleri; Hunlar, Avarlar, Bulgarlar, Macarlar, Peçenekler,
Oğuzlar, Kumanlar ve Kıpçaklar, Selçuklu ve Osmanlı’dan çok önce
Anadolu’ya gelmiş ve yerleşmişti: Onlar da zaman içinde Hıristiyan
olmuştu.
Anadolu ve Turanlılar...
1922’de Atatürk’ün talimatıyla yayımlanan, 2002 yılında Dr. Yusuf
Gedikli’nin düzenlemesiyle Bilge Karınca Yayınevi tarafından yeniden
basılan “Pontus Meselesi” adlı kitap şöyle başlar:
“Her şeyden evvel
dünya kamuoyu bilmelidir ki, Anadolu toprağı, baştan sona Türk’tür.
Türkler Anadolu’ya Ertuğrul Gazi, hatta Selçuklu ile gelmiş değildir. En
eski ve meçhul zamanlardan beri Anadolu’da Türk ırkı vardır.
Anadolu’nun ilk sakinleri, tarihin gösterdiğine nazaran Turanlılardır.
Sümerlerin Türk olduğunu ispat eden meşhur Alman şarkiyatçısı Frits
Hommel’dir. Hommel, bugün Luvr Müzesi’nde bulunan çıkık elmacık kemikli
Sümer kadın heykeline dikkat çeker ve M.Ö. üçüncü ve dördüncü bin yıllar
arasında Irak’ta yaşayan Sümerlerin Turani kavim olduğunu belirtir.
Lisanları da anne, oğul, dingir gibi kelimelerle sabittir ki Türkçedir.
Medeniyetleri yüksektir. Hititlerden kalan eserler, Yazılıkaya,
Ayasuluğ, Karabel Abidesi, Gavur Kalesi yazıtlarından anlaşıldığı üzere
dillerinin Türkçe olduğunu gösterir. Anadolu’da bulunan ve Avrupa
müzelerine alınan eserler de Hititlerin Türklüğünü gösterir, Mısır
tasvirlerinde Hitit resimleri daha ziyade İskitler ve Moğolları
andırmaktadır.”
Bilindiği gibi Atatürk, Anadolu’nun
7 bin yıllık bir Türk beşiği, Antakya’nın ise 40 asırlık Türk yurdu olduğunu söylemiştir. Bu sözlerin bilimsel temelleri vardır.
1922’de Atatürk’ün talimatıyla basılan “Pontus Meselesi” adlı kitabın önsözünde şu bilgiye yer verilir:
“Hammurabi
Kanunları ile ilgili tabletleri Luvr Müzesi’ne kazandıran Fransız
arkeolog Jackues De Morgan, ‘Anadolu ve Kafkasya’nın asli ve kadim
ahalisinin on bin seneden beri Turanlı olduğu söyleniyorsa da bu
hakikat, tarihin kaydedebildiği M.Ö. dört bin yıl evvelinden beri
böyledir’ diye tarihe kayıt düşmüştür.”
Grekler ve Ermeniler ise Anadolu’ya sonradan gelmişlerdir.
Anadolu, Türklerin tek Batı kapısıdır
1071 Malazgirt Savaşı ile Alparslan’ın Anadolu kapılarını Türklere
açtığı söylenir. Bu tarihi yorum eksiktir. Bugünkü bilgilerimiz,
Anadolu’nun ezelden Türk vatanı olduğunu göstermektedir. Alparslan’ın,
Malazgirt Savaşı ile tapusu ezelden beri Türkler’e ait olan Anadolu’yu
asli sahibine iade sürecini başlattığı söylenebilir. Burada, Fazıl Hüsnü
Dağlarca’yı saygıyla zikretmek gerekir:
“Anadolu çalışma yükselme yapısıdır
Bütün Türk soylarının tek Batı kapısıdır
Öylesine eskidir bu toprakta düşen kan
Toprak değil Türk çıkar depremde yeraltından
Toplumların beşiği güzel Anadolumuz
Gün burda güneş burda eksilmedik büyüdük
Yüce Türk birliğini yaşatmaktır yolumuz”
Türk’ün 'Kimlik' Cüzdanı -1- Arslan Bulut
Türk’ün 'Kimlik' Cüzdanı -2- Arslan Bulut
Türk’ün 'Kimlik' Cüzdanı -3- Arslan Bulut
Yorum Gönder