İran ve Irak yönetimlerinin Beşşar
Esad’ı korumak için devreye girmesi nedeniyle Suriye krizinin artık tüm
bölgenin istikrar ve güvenliğini tehlikeye sokar hale geldiğine dikkat çeken
George Sabra, “Ateş tüm bölgeyi
sarıyor. Uluslararası toplum daha fazla sessiz kalamayacaktır. Esad 3-4 ay
içinde gidecek” dedi. Rusya ile Batı arasındaki anlaşmazlığın
kurbanının Suriye halkı olduğunu belirten Sabra, “Tek istediğimiz silah. Batı
bunu vermedikçe, gençlerimiz de kendilerine silah sağlayan tek güç olan
köktendinci radikal grupların kontrolü altına giriyor” dedi.
Nusra Cephesi ve El Kaide gibi gruplardan Suriye halkının da
rahatsız olduğunu belirten Sabra, “Suriye içindeki Müslümanlar
bile onların arzu ettiği dünya sistemine karşı. Esad gittikten sonra yollarımız
ayrılır” dedi. Mayıs ayı içinde sürgünde hükümet çalışmasını
bitireceklerini belirten Sabra, “Sınırdan giriş çıkışın
kolayca yapılabilmesi için Gaziantep’te bir hükümet ofisi açacaklarını”
açıkladı. AKP hükümetinin desteğini unutmayacaklarını belirten Sabra,
CHP için, “Onlar da Esad’ın yaptıklarını benimsemiyor. Esadcı
olduklarını düşünmüyoruz. Yakında görüşeceğiz” diye kouştu. Katar ile
Suudi Arabistan arasında yaşanan çekişmenin muhalefeti kilitlediğini belirten
Sabra, “Katar’ın Müsüman Kardeşler’e yakın bir ismi başbakan
seçtirmesine Suudiler çok kızdı. Süreç bu nedenle krize girdi ve karar
alınamıyor” dedi. Sabra’nın Suriye ve bölgedeki gelişmelere ilişkin
Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmeler şöyle:
Asıl mücadele İran’la: Mesela şu
günlerde Esad’ın yanı sıra bir de İran’a karşı mücadele veriyoruz. Çünkü
sınırdan Hizbullah’ı Suriye’ye ittiriyorlar. Bu kesinlikle Lübnan’ın değil
İran’ın manevrası. Esad’ın kaybettiğini görüyorlar ve kurtarmak için her şeyi
yapmaya hazırlar.
ABD ‘kimyasal’ için harekete geçmeli:
Esad rejiminin kimyasal silah kullandığına eminiz. Humus ile Şam’ın
bazı mahallelerinde bir miktar kullanıldı. ABD yönetimi daha önce kimyasal
silahlar için “kırmızı çizgimiz” demişti. Şimdi harekete geçmelerini bekliyoruz.
Ama onlara hep söylediğimiz gibi, “Kimyasal silah kırmızı çizgi de, halkımızı
öldüren diğer silahlar yeşil çizgi mi?” Esad yüzlerce Scud füzesi attı. Binlerce
insanı öldürdü ve öldürmekte. Bu kırmızı çizgi mantığı Esad tarafından çok iyi
kullanılıyor.
Tek yol bizi silahlandırmak: Bu noktadan
çıkışın tek yolu var. O da bize silah vermek. Esad’ın uçak ve tanklarına karşı
silah sistemleri lazım. Ayrıca Türkiye ve Ürdün sınırlarına uçuşa yasak bölge
kurulması şart. İstanbul’daki toplantıda bunu “Suriye’nin dostları” grubundan
istedik. Ama vermiyorlar. Hem müdahale etmiyorlar hem de bizim isteklerimizi
vermiyorlar. Suriye’de yaşananlar insanlık için çok büyük utançtır.
Kovanları bile koruruz: Batı’nın
gerekçesi şu: “Ya vereceğimiz silahlar radikal İslamcıların
eline geçerse?” Her türlü sözü verdik ama ikna edemedik. İstanbul
toplantısında Özgür Suriye Ordusu Komutanı General İdris Süleyman da gelip ABD
Dışişleri Bakanı’na sunum yaptı ve “Vereceğiniz her silahın
kontrolü bizde olacak. İsterseniz size attığımız her merminin kovanını geri
veririz” diye taahhütte dahi bulundu. Daha nasıl güvence verelim
ki!
Biz de radikallerden rahatsızız: Radikal
köktendinciler sizlerden çok, asıl Suriyeliler için tehlikeli. Onlar Suriye
halkının seçimi değiller. Suriye, Hıristiyanların, Sünni ve Alevi Müslümanların,
Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin, Ermenilerin bir arada yaşadığı çoğulcu bir
ülke. Bu özelliğini hiç kimse değiştiremez. Nusra Cephesi ve El Kaide’nin
demokratik bir Suriye’de yaşaması mümkün degil. Yeri de yok zaten. Sadece
Hıristiyan azınlıklar değil, çoğunluk da yani Sünni Müslüman halk da karşı
onlara.
Silah sayesinde güçlüler: Nusracılar
nasıl güçlendi biliyor musunuz? Ellerinde silah olduğu için. Esad’a karşı
mücadele etmek isteyen gençlerimize bizler Batı’nın korkusu nedeniyle silah
veremeyince onlar da gidip Kaidecilere, Nusracılara katılıyorlar. Çünkü bir tek
onların elinde silah var.
Esad gidince yollarımız ayrılır: Nusra
ve diğer radikal akımlarla aramıza mesafe koyuyoruz. Şu anda sadece amacımız
aynı: Ortak düşmana karşı savaşıyoruz. Onun dışında hiçbir ortak yanımız yok.
Esad gidince tamamen yollarımız ayrılacak. Çünkü ideolojileri demokrasiye uygun
değil. Onları ikna etmeye çalışacağız. Suriye ordusunu yeniden kuruyoruz.
Radikaller ya orduya katılacak ya da Suriye dışına çıkacak. Suriye Suriyelilerin
olmalı. Zaten bir bölümü de kalmayacaktır. “Esad gitsin biz de gideriz”
diyorlar. Yemen, Libya, Suudi Arabistan’dan gelenler dönecek.
Esad azınlıkları korkutuyor: Esad
rejimi, Nusracıları göstererek Suriye’deki Hıristiyanları da korkutuyor. Hatta
bize karşı onların eline silah bile vermeye çalışıyor. Ama biz tüm gruplarla
temasa geçip gelecekten korkmamaları gerektiğini anlatıyoruz. Özgürlük ve
hakları sadece Sünni çoğunluk için değil herkes için istiyoruz.
Yönetime kadın sokmalıyız: En temel
görevimiz ele geçirdiğimiz şehirlerde kamu hizmetleri ve insani-sosyal
yardımları tek elden yapmak olacak. Koalisyonun tabanını da geliştirip
genişleteceğiz. Özellikle yönetimdeki kadınların sayısını artırmamız, yüzde
15-20 seviyesine ulaştırmamız lazım.
Rusya-ABD çekişmesinin kurbanıyız:
Rusya’nın Esad yanlısı pozisyonu yavaş da olsa değişiyor, Batı’nın
pozisyonuna doğru kayıyor. Kendileriyle görüşen diğer ülkelere “Esad zorda”
diyorlar. Biz de görüştük, “Esad’ı desteklemiyoruz ama
dışarıdan müdahale olmasın” diyorlar. Biz de askeri müdahale istemiyoruz. Ama
kendimizi korumamız lazım. Rejimin yaptıklarını anlattığımızda “Biz sizden daha
iyi biliyoruz” diyorlar. Ancak ABD ve Avrupa müdahale istediği için
karşı çıkıyorlar. Rusya ile Batı arasındaki anlaşmazlığın kurbanı Suriye halkı
oluyor.
Esad 3-4 ayda biter: Suriye’nin yüzde
60’ı bizim kontrolümüzde. Yaklaşık 100 bin kilometrekarelik alana hâkimiz.
Esad’ın gidişi öyle sanıldığı gibi yıllar almayacak. Hatta yıl sonunu bile
bulmayacak. En geç 3-4 ay içinde gitmiş olur. Bize silah yardımı yapılırsa bu
süre daha da kısalabilir.
PYD’yi içimize almayız: Suriye Kürtleri
yaptığımız tüm çağrılara rağmen hareketimize katılmıyor. Tek koşulları var.
PYD’yi de kabul etmemiz. Biz de bunu kabul etmiyoruz. Çünkü PYD Esad rejimi ile
ilişki içinde.
Esad’ın elini sıkmayız
George Sabra ile görüşmemizde, muhalefet içindeki bazı çekişmelerin
nedenlerini de öğrenme fırsatı bulduk. Mesela Moaz el
Hatip’in istifası. Sabra istifa kararından çok da rahatsız
görünmüyor. “Zaten yakında seçim yapılacaktı”
dedikten sonra aralarındaki temel görüş ayrılığını şöyle ortaya
koydu: “Temel farkımız onun Esad ile diyalogla sonuca
gidilebileceğine inanmasıydı. Esad rejimi ile diyalog sayesinde hapishanelerdeki
mahkûmların serbest bırakılmasını sağlamak istiyordu. Bence diyalog için çok
ucuz bir bedeldi bu. Şimdi pozisyonumuz artık daha net. Sadece ve sadece Esad ve
ekibi giderse diyalog kurarız. Kerry’e (ABD Dışişleri Bakanı) İstanbul’da şunu
söyledim: ‘Eğer siz bir suçluyu kendi ülkenize başkan seçmeye razıysanız, biz de
Esad ile yaşamayı kabul ederiz. Ama siz kendiniz için kabul etmediğiniz bir şeyi
bize ‘Esad ile görüşün’ baskısı olarak karşımıza getirme hakkınız yok.’ Hiçbir
güç bana Esad’ın elini sıktıramaz. Yeni seçilecek yönetim de bu görüşte
olacaktır.”
‘Suudiler ve Katar anlaşamıyor’
Sabra görüşmemizde, Suriye muhalefetine yardım yapan üç ülke
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar arasında büyük bir kriz olduğu iddialarını da
doğrulayarak bunun perde arkasını şöyle anlattı: “Bize yardım
yapan üç ülke arasında en samimisi Türkiye. Hiçbir özel gündemi yok. Ama Katar
ile Suudi Arabistan arasında ciddi ve çok büyük bir kriz var. Sebebi
seçtiğimiz
başbakanın kimliği. Suudiler Hasan Hitto’nun
başbakan olmasını hiç istemediler ve hâlâ da istemiyorlar. Katar ise oldukça
memnun. İkisi arasındaki kriz şu anda birçok adımın atılmasını engelliyor.
Suudilerin itirazının gerçek nedeni Hitto’nun İhvan’a (Müslüman Kardeşler) yakın
olması. Aslında ABD’de yaşamış bir isim. Ama Suudiler başka bir isim istiyordu.
O isim kabul görmedi.”
Esad’cı değiller
AKP hükümetinin Esad karşısı tutumuna ve muhalefet
yardımlarına minnettar olduklarını belirten Sabra, “Suriye halkının bir
numaralı dostu Türkiye. Keşke diğerleri de Türkiye gibi olabilse. Türk halkı ve
hükümetinin yaptıklarını hiç unutmayacağız” dedi. Ana muhalefet CHP ile diyaloğa
önem verdiklerini de belirten Sabra,
“CHP de Esad’ın yaptıklarını benimsemiyor” dedi.
Ateş tüm bölgede
ABD ikna olmadan NATO Suriye için hareket edemez.
Ama umuyoruz ki yakında hem ABD hem de NATO fikrini değiştirecek. Çünkü artık
Suriye içindeki çatışmanın tüm bölgeye yayılma riskiyle karşı karşıyayız. Eğer
uluslararası toplum hareket etmezse çok daha büyük sorun yaşanacak.
Hükümet
Gaziantep’te
kurulacak
Nusracıların bu kadar güçlenmesinin en önemli
nedeni, üç önemli konuda söz sahibi olmaları: Benzin, buğday üretimi ve sınır
kapıları. Çok önemli paralar kazanıyorlar bu işlerden. Şimdi bunu biz kontrol
etmeye çalışıyoruz. Kurulacak Suriye hükümeti üstlenmeli bu görevleri. İki hafta
içinde geçiş hükümetini kuracağız. Başbakanı seçtik zaten. Suriye içinde görev
yapacak. Sınırdan rahatça içeri girip çıkabilmek için Gaziantep’e de bir hükümet ofisi açacağız.
Sabra kimdir?
1970’lerden bu yana Suriye’de Esad ailesine muhalefet içinde yer
alan Hıristiyan asıllı Sabra, Suriye Komünist Partisi merkez komite üyesiyken
1987’de tutuklanarak 8 yıl cezaevinde yattı. Esad yönetimine karşı başlayan
ayaklanma sırasında da iki kez tutuklanarak cezaevine konuldu. 2012 başında
gizlice Suriye’yi terk etti. Kasım 2012’de Suriye Ulusal Konseyi Başkanlığı’na
seçildi. 2013’te de Moaz el Hatip’in istifasıyla boşalan Suriye Muhalif ve
Devrimci Güçler Koalisyonu’nun başkanlığına vekâlet etmeye başladı.
Yorum Gönder