Burhan Ağabey derdim. Her zaman
yüzü güler, konuğunu candan karşılardı.
Apaydın ailesi birbirine çok bağlı, özellikleri
olan bir ailedir.
Anneleri Nuriye
Apaydın, yetkin bir Cumhuriyet kadını, aileyi ayakta tutan
ortadirekti.
Muayenehanemi ilk açtığım gün, tansiyonunu ölçtürdü
ve mor bin lirayı masaya bıraktı. Sonradan “Mor Binlik” başlıklı öykümün
başlangıcıdır. O zaman Bahariye uzmanlarının vizite ücreti buydu.
Orhan Apaydın, anneleri, Burhan
Apaydın aynı köşkte otururlardı. Hüseyin Apaydın da aynı köşkte oturuyordu.
Orhan Ağabey (ona da ağabey derdim) İstanbul Baro
Başkanı idi. Barış Derneği davasında birlikte tutuklandığımız zaman takılırdım:
“Orhan Ağabey, İngiltere kraliçesinden
sonra doktoruyla gezen ikinci kişi sizsiniz.” Beraber gülerdik.
Ailenin doktoru bendim. Bir hastalıkta haber
verirler giderdim. Burhan Ağabey yazdığım reçeteyi alır, bir kenara koyardı.
Sonradan öğrenirdim ki yazdığım ilaçları almaz ama iyileşirmiş. “Muska gibi”
derdim, kahkahayı patlatırdı,
“Aynen öyle” derdi, “ama iyi geliyor.”
Çileli bir aileydi. Yassıada duruşmalarında
Adnan Menderes’i
savunmuşlar, başları derde girmişti. Avukatlığı, kişinin haklarını her koşulda
savunmak olarak kabul ederler, her savın karşısında sanığın haklarının korunması
gerektiğini cesaretle öne sürerlerdi.
Adalet felsefesini çok iyi özümsemişlerdi. Bunun
yanı sıra aydınlanma ve Rönesans’ın anlamını çok iyi bilir, Atatürk Cumhuriyetini, ülkemizin kültür devrimini
içlerinde duyarlardı.
Her gün İlhan Selçuk ile, Uğur Mumcu ile telefonla
görüştüklerini biliyorum. Dünya ve ülke olaylarını çok yakından izleyip
değerlendirirlerdi.
Ortak özellikleri değerbilirlikleridir.
Yapılan işleri, kişilerin bu işlerdeki payını
bilirler, değerlendirirler, bunu da ifade ederlerdi. Bu özelliğin çevre
etkileşimindeki önemini yakından görürdüm. Ülkemizde eleştiri çok kolay, övgü
çok kısırdır. Onlardaki nesnel değerlendirme dikkatimi çekerdi.
***
Hukuk, yazılı metinlerden ibaret
değildir.
Hukuk, bir vicdan kültürüdür. Eğer bir toplumda
“vicdan kültürü” yoksa orada hukuk yöntem işlemlerinden öteye gidemez.
“Vicdan
kültürü”, insan uygarlığının
temelidir.
Bu kültüre sahip olmayan toplumlarda ve kişilerde
“nesnellik-objektiflik”
de olamaz, “eşitlik” de olamaz, “hukukun üstünlüğü” de olamaz. Bunlar olmayınca da kanunlarınız olur ama adaletiniz
olmaz.
“Vicdan
kültürü”, bir toplumun insanlık
değeridir.
“Vicdan
kültürü”, haklının hakkını hiçbir
önyargıya, art niyete, gizli hesaplaşmalara kurban etmeden teslim etmektir.
Bunu yapmadığınız zaman istediğiniz kadar “Adalet Sarayı” kurun, adaleti o saraya hapsetmekten başka bir şey yapmamış olursunuz.
Adalet, saraylının değil, haklının hakkı olmalıdır.
Apaydın kardeşler yaşamları boyunca sanıkların
yanında yer aldılar. Sanıkların güvencesi oldular.
Orhan Apaydın, soğukkanlı mantığın
temsilcisiydi.
Burhan Apaydın, coşkulu, heyecanlı, atak bir
avukattı.
İki kardeş de birbirlerine
sevgi ile, saygı ile bağlıydı.
Orhan Bey’in oğlu Hüseyin Apaydın kardeşime sabırlar diliyorum. Yaşamlarındaki cesaretli hukuk insanlığı
örneği hepimizin tesellisidir.
Yorum Gönder