Türkiye’de AKP’yle birlikte gelişen politikalar üzerine aydınlar “Ulusal Seferberlik Çağrısı” adıyla bir metin yayınlayarak, bu metne katılanları imza vermeye çağırdılar.
Türkiye’nin küresel güçler tarafından çok yönlü bir saldırı altında olduğuna dikkat çekilen metinde, “Siyasal
iktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak her türlü
propaganda ve baskı aracını en etkili biçimde kullanmaktadır” denildi.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Cumhuriyetimiz, kuruluşundan bu yana en kritik günlerini yaşamaktadır.
Çok yönlü sinsi bir işgal ile küresel güçlerin örtülü
sömürüsü sürdürülmekte ve ülke bütünlüğümüzü yıkıp ulusal birliğimizi
parçalamak isteyenlerin çabaları yoğunlaşmaktadır. Siyasal iktidar, bu
tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak her türlü propaganda ve baskı
aracını en etkili biçimde kullanmaktadır.
“CUMHURİYET VE ATATÜRKÇÜLÜK TASFİYE SÜRECİNE SOKULMUŞTUR”
Meclis’te muhalefet yok sayılmakta, Cumhuriyetin yansız ve koruyucu
kurumları üzerinde sindirme ve yandaşlaştırma amaçlı her türlü tertip
uygulanmaktadır.
Bizler, Prof. Dr. Mümtaz Soysal‘ın çağrısıyla, siyasal parti
bağı olsun olmasın bir araya gelen kişiler olarak, bu saptamalar
karşısında her yurtsever gibi gittikçe daha çok kaygı duymaktayız. Cumhuriyet ve Kemalizm;
bu topraklarda yaşayan insanların bu vatanın sahibi olmasını, ondan
eşit pay almasını ve yüksek bir yaşam düzeyine ulaşmasını amaçlar. Buna
karşın, Cumhuriyet ve Atatürkçülük tasfiye sürecine sokulmuştur. Sözde “serbest piyasa” adıyla azgın bir sömürü düzeni dayatılmaktadır. Özelleştirme talanıyla
bağımsızlığın ve Cumhuriyetin temel ekonomik dayanakları ortadan
kaldırılmış, Ülkemiz tarım ve sanayi üretiminden koparılarak her yönden
dışa bağımlı duruma getirilmiştir. En önemli mal ve hizmet üretici
kamu kuruluşlarımız, başta enerji, iletişim, bankacılık, sigortacılık ve
madencilik alanlarında olmak üzere, yabancıların eline geçmiştir.
Yüklü dış borç, tehlikeli rakamlara varan cari açık, kaynağı belirsiz
sıcak para kullanımıyla krizleri erteleme çabası gibi yanlış
politikalar yüzünden ülke ekonomisi hızla tıkanmaya sürüklenmektedir.
“REJİM İSLAMİ FAZİŞME GİDİYOR”
Diktacı bir rejime (İslami faşizme!) gitmek, bu tıkanmanın çözümü olarak görülmektedir.
Süregelen işsizlik, yoksulluk ve açlık sınırı altındaki toplum
kesimlerinin gitgide çoğalması, halkımızda, özellikle gençlerde gelecek
kaygısının artması, bir karmaşa döneminin açık belirtileridir. Temel hak
ve özgürlüklerin kullanılması, adil yargılanma ve savunma hakları,
demokratik hak arama yolları yasa ve hukuk tanımaz biçimde ortadan
kaldırılmıştır. Sağlık hizmetleri ancak parası olanların
yararlanabileceği duruma getirilmiş, anayasal Öğretim Birliği (md. 174) bozulmuş, üniversitelerde siyasal kadrolaşma had safhaya gelmiştir.
Çok ciddi derecede zedelenen yargı bağımsızlığı; “yüksek yargının tek çatı altında toplanması” girişimiyle, tümüyle bağımsızlığını yitirerek siyasallaşacaktır.
Emperyalist güçlerin araçlarından biri olduğu artık açıkça anlaşılan
bölücü terör örgütü ile ilişkiler, bölünmeyi meşrulaştıracak sözde “Açılım” girişimleri ile sürmektedir.
“BAŞKANLIK GÖRÜNTÜLÜ BİR DİKTA REJİMİNE GİDİLİYOR”
Dış siyasette ulusal çıkarlar bir yana bırakılarak Türkiye’miz,
uluslararası güçlerin, ekonomik, siyasal ve askeri emellerine taşeronluk
yapar düzeye indirgenmiştir. Tüm bu vahim girişimleri tamamlayıcı ve
kalıcılaştırıcı bir son adım olarak başlatılan “Yeni Anayasa” tuzağının, Türkiye Cumhuriyeti’ni başkalaştırma, “Başkanlık” görüntülü
bir dikta rejimine dönüştürme girişimi olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
Yürürlükte bir anayasa varken yapılacak işlemin adı ancak “anayasa değişikliği” olabilir. O da, yürürlükteki anayasaca konmuş yöntemlere uyarak olur ve bunların başında, “değiştirilemez” oldukları vurgulanan hükümlere uymak zorunluğu yer alır.
Bu anayasal zorunluk ortadayken iktidar partisine mensup kimi hukukçuların belirttikleri gibi yürürlükteki anayasayı “ilga edilmiş“ -hukuksal olarak yok- sayıp “yeni anayasa” yapmaya girişmek düpedüz “sivil darbe” dir ve açıkça anayasa suçudur. AKP’nin, Meclis’teki 4 partinin katılımıyla kurulan “Uyum Komisyonu”nu, yeni anayasa yapma yöntemlerini kendisi belirleyerek bir “asli kurucu iktidar” sayma manevrasını kabul etmek; hukuksal olarak olanaksızdır.
“YENİ ANAYASA YAPMAK BU MECLİS’İN YETKİSİNDE DEĞİLDİR!”
AKP iktidarının kökü dışarıda bu politikaları pervasızca sürdürmesi
durumunda, bir ulus-devletimizin, yurt bütünlüğümüzün, Cumhuriyetimizin,
demokrasinin, toplumsal barışın kalmayacağı çok tehlikeli bir döneme
girilebilir.
Artık açıkça görülen bu karanlık gidişin engellenmesi için; yurt
bütünlüğü, ulusal birlik, laik-demokratik-sosyal-hukuk devleti
ilkelerini benimseyen; emek, eşitlik ve özgürlük duyarlığı taşıyan
siyasal partilerimizi ve demokratik kitle örgütlerini en kısa sürede
güçlü bir birliktelik ve eylem için direniş ve dayanışmaya, öz olarak VATAN SAVUNMASINA çağırıyoruz.
21 Nisan 2013, Ankara.
ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YURTSEVERLER
Mümtaz Soysal öncülüğündeki “Ulusal Seferberlik Çağrısı”nı ilk etapta 112 isim imzaladı.
İşte o isimlerden bazıları:
Prof. Sina Akşin, Prof. Prof. Cevat Geray, İzzet P. Ararat, Sacit
Somel, Prof. Dr. Taciser Onuk, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Prof. Dr. Ali
Ercan, Yaşar Okuyan, Prof. Dr. Sabri Çaklı, Mustafa Gazalcı, Şahin
Mengü, Hasan Macit, Prof. Dr. Bige Sükan, Dr. Ali Nejat Ölçen, Ömer
Faruk Eminağaoğlu, Prof. Anıl Çeçen, Hızır Özcan, Niyazi Altunya, Erdal
Çalı, Feyzi Coşkun...
NOT: Metne ilişkin iletişim numaraları aşağıda yer almaktadır
0312-442 59 45
0535 861 43 47
0536 381 32 45
0532 311 33 63
Odatv.com
Yorum Gönder