“Türbanla üniversiteye gireceğiz” dediler, girdiler...
“Tesettürlü doktor olacağız” dediler, oldular...
“Baş örtüsüyle avukatlık yapacağız” dediler, yaptılar...
“Kapanarak ders vereceğiz” dediler, verdiler...
Duydunuz
mu bilmiyorum; İstanbul‘un Arnavutköy‘deki Mehmet Akif Ersoy Lisesi’nde
derslere kara çarşafla bile girdiler... İlçe Milli Eğitim Müdürü olan
zat da bu durumu fotoğrafla tespit eden öğrencileri ve öğretmenleri,
“Kendinizi Silivri’de bulursunuz” diye tehdit etti...
Yetmedi, sakalla çıktılar öğrencilerinin karşısına...
Hiç kuşkunuz olmasın; yakında fes ve sarık var!
Tüm
bunları yaparken, “Kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale edemez.
Vatandaşımızın yaşam biçimi, bizim teminatımız altında” diye nutuk
attılar!
Saf ve hatta aptal bazı liboşlarımız da bunlara destek verdi:
“Kılık kıyafet dayatması insan haklarına aykırıdır!”
‘Topuz enseden!’
Mevzi kazandıkça hedef büyüttüler...
Artık istedikleri yere istedikleri gibi gitmek kesmiyor onları: Herkesi kendileri gibi olmaya zorluyorlar!
Türk Hava Yolları (THY) yönetimi yeni bir “yasaklar listesi” hazırlamış hostesler için:
Önümüzdeki
günlerde yürürlüğe girecek yönetmelikte “kızıl kırmızı ve platin sarısı
saç kullanılması” yasaklanacakmış öncelikle...
Sonra, “kırmızı ruj”a gelecekmiş sıra!
Saçlar da “üstten değil, arkadan topuz” yapılacakmış!
Nereden mi çıkmış bu dayatma?
Bazı yolcular şikâyet etmiş de oradan!
Solucanlar kaçtı!
On yıldır söylüyoruz; “Sorun türban sorunu değil, kapanmanın baskıya dönüşmesi sorunu” diye...
Biz
yazdıkça liboş arkadaşlar bir kenara çekip, “Bırak istedikleri gibi
kapansınlar abi... Bize ne? Kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale
edemez” diye ayar vermeye çalıştılar...
Böyle bir talebim olmamıştı aslında:
Sadece “türbanın siyasi simge”ye dönüştürülmesineydi tepkim!
Şimdi o liboş arkadaşları arıyorum, bulamıyorum!
Yanlarına gidip, “Ne oldu, hani kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale edemezdi” diye sormak...
“Siz karınızın saç ya da ruj rengine karışabiliyor musunuz?” diye dalga geçmek...
“Saçlarını nasıl toplayacakları konusunda söz söylemeye cesaret edebilir misiniz?”i şamar gibi enselerine indirmek...
“Eğer
karışamıyorsanız ve bu kadar densizleşemiyorsanız; o zaman bir ‘kamu
kuruluşu’nun, namuslarıyla ve onurlarıyla çalışan kabin görevlilerine
‘yaşam tarzı’ dayatmasına neden tepkisiz kalıyorsunuz” diye haykırmak
istiyorum.
Ama dedim ya, bulamıyorum hiçbirini...
Çünkü taşlarının altındaki yuvalarına sığındı liboş solucanlar!
Tutacak yer kalmadı!
Gelinen nokta açık sevgili okur:
“Bir-iki yetmez; üç-beş çocuk yapın...”
“Rakı yerine ayran için...”
“Kırmızı ruj sürüp, saçınızı kırmızıya sarıya boyatmayın...”
“Üstten değil, enseden topuz yapın...”
Ve tüm bunları yaparken, bunları sizden isteyenlerin “size yaşam tarzı dayatmadıkları” konusunda kendinizi bir şekilde kandırın!
Ey güzel ülkem seni hâlâ çok seviyorum...
Ama... O kadar çok örümcek üşüştü ki üstüne...
Tutacak yerini bulamıyorum!
Küfür!
Ankara
Basın Savcılığı, PKK ile dinciler tarafından hazırlanan ve Atatürk‘e
küfürler edilen sekiz videoya internet üzerinden erişimin engellenmesi
için Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi‘ne başvurmuş...
Mahkeme tarihi bir karara imza atarak, başvuruyu reddetmiş!
Yani
bu ülkede Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar on binlerce vatandaşı
Facebook‘ta kendileri hakkında “olumsuz sözler” içeren mesajları
paylaşan vatandaşları mahkemeye verip cezalandırabiliyor...
Ama... Ülkenin kurucusuna sövmek serbest!
“İleri demokrasi” dedikleri, bu olsa gerek...
GÜNÜN SORUSU
Başbakan dün çıkmış demiş ki, “Partimizin üye sayısı 8 milyon 300 bin...” Sorum kendisine:
CHP üyesi hatta yöneticisi olup da partinizde kaydı çıkan yüz binlerce kişi de bu sayıya dâhil mi?
Uyan Türkiye... (49)
Ergenekon
tutuklusu Fatih Hilmioğlu, kanser... Ancak mahkeme bu hastalığın
cezaevi koşullarında tedavi edilemeyeceğini umursamıyor ve tahliye
kararını bir türlü vermiyor!
O tahliye edilmediği için, ölümcül
uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk
de tedaviyi reddediyor. Ve ne acıdır ki; her insanın en temel hakkı olan
“tedavi hakkı”nın engellenmesi, devleti yönetenlerin umurunda bile
olmuyor!
Biz ise bu konudaki duygularımızı, düşüncelerimizi
yazıp, devleti yönetenlere göndermeye devam ediyoruz! Devlet protokol
listesine göre bugün sıra yeniden Başbakan Yardımcı Bülent Arınç‘ta...
Sarılın kalemlere ve siz de duygularınızı yazın:
Faks: (0312) 422 13 28
E-posta: bulent.arinc@basbakanlik.gov.tr
Yorum Gönder