Teröre çözüm ulusal bütünlükte - Mehmet Faraç

Güneydoğu’nun da Türkiye’nin de terör ve şiddet yorgunu olduğu bir gerçek... Ancak toplumdaki bıkkınlık ve yılgınlık en çok Doğu insanını vuruyor. Çünkü şiddetin tehdidine en yakın insanlar orada yaşıyor...
O yüzden açık söyleyeyim; terörün bitirilmesi, kan ve şiddet üzerinden siyasal rant elde edilmesinin bir an önce gündemden çıkartılması gerekiyor. Bu yapılırken toplumsal huzur, ulusal bütünlük ve Anayasa’nın değişmez maddeleri öncelikli koşullar olmalıdır!.. Bunun aksi ülkede terör kadar tehlikeli bir kaos yaratabilir.
Bunları niçin mi yazıyorum?.. PKK’nın eyleme geçtiği 15 Ağustos 1984’ten bu yana siyasi iktidarların çoğu “açılım” benzeri girişimlerde bulundular... Özal, Demirel, Çiller, Mesut Yılmaz ve Erbakan dönemlerinde de, PKK ile siyaset arasında gizliden de olsa iletişim oldu ancak bu süreç, örgüt ile AKP arasındaki “diyalog”a kadar hiç yaklaşmadı...
Yani “Avrupa Birliği’ne giden yol Diyarbakır’dan geçer” diyenler de “Kürt realitesini tanıyoruz” diye tribünlere oynayanlar da “Sen, ‘ne mutlu Türküm’ dersen o da ne mutlu Kürdüm” diyerek meydan okuyanlar da; PKK ile masaya oturmayı ve Anayasa’nın hatlarını bile örgüte ihale etmeyi hiç düşünmediler!..
Çünkü geçmiş siyasi iktidarların devleti çökertme, rejimi yıkma, “ikinci cumhuriyet”i yaşama geçirme ve hilafet özlemciliği gibi ürkütücü emperyalist rüyaları yoktu...
Teröre karşı ulusun bütünlüğü içinde atılan adımların çoğu bazen siyasal rant amaçlı olsa da; geçmiş siyasi aktörler, toplumda kaygı uyandırabilecek tavizkar bir tutum içinde olmadılar ve şiddeti dayatma yöntemini kullanan PKK’yı “barış” iddiasının asıl aktörü haline getirmediler!..
Peki ya AKP’nin toplumda kaygı ve kuşku uyandıran gizli girişimleri?.. Ya, PKK’nın hangi kazanıma dayanarak aldığı açıklanmayan çekilme kararı Türkiye’nin 30 yıllık kanlı sorununu gerçekten bitirecek mi?..
Hangi PKK çekiliyor?..
Dikkat ediyor musunuz, dünyadan bihaber medya, Kandil’deki “açılım” “çekiliş”ini son yılların en büyük piyangosu gibi sunuyor ama PKK’nın artık eski PKK olmadığının da kimse pek farkında değil!..
Yani kaç teröristin çekileceği ya da açılımın silahlı mı silahsız mı olacağı tartışılırken, siyasallaşan asıl PKK’yı sorgulatan çok önemli bir ayrıntı unutuluyor!.. Yani önemli bir soru da şudur; PKK geri çekilmeye hazırlanırken geride aslında kaç PKK bırakıyor?..
Hayır; öyle Türkiye PKK’sı, Suriye PKK’sı, İran ve Irak PKK’larını anlatmıyorum... Hatta ABD, Avrupa ve Balkanlar’daki örgüt yapılanmalarına da dikkat çekmiyorum...
BDP; “Demokratik Toplum Kongresi” ve “KCK” gibi yapılanmalarıyla siyasal ve toplumsal yaşamın içini nüfuz eden “Apoculuk”tan da söz etmiyorum...
Hatta konumuzun özeli, metropollerde çoğu zaman “provokatif” olarak nitelendirilen ancak PKK adına eylemler yapan “TAK” yani (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) bile değil!..
PKK örgütlenmesinde gözden kaçırılan çok önemli bir gerçek var, o da boyutları ve etkinliği giderek büyüyen “milis” yapısı... Bu yapı, son 5 yıl içinde PKK mevzi kazandıkça daha da etkin hale getirildi. Dağınık görünen ancak koordineli bu birimler, kırsalda sıkışan PKK’nın kentlerde var olma çabasının ürünleriydi!..
Milislerin asıl görevi örgütün dağ kadrosu ile kentlerdeki legal yapılar arasında bağlantı kurmaktı... Ancak daha sonraları bu yapı, KCK ile birlikte kentlerde PKK’nın propaganda ve koordinasyon konusunda aktif unsurları haline getirildi...
Örgütün milis yapısı!..
“Milis” olarak nitelendirilen yapı, öyle PKK’nın sınır içi ve dışındaki militanları gibi 5-6 bin kişiden oluşmuyor. Her yaş ve her kesimden on binlerle anlatılabilecek bir örgütlenme yapısından söz ediliyor.
KCK’nın sokak gösterileri, PKK ve Öcalan için yürütülen propaganda mitinglerinin yanı sıra BDP’nin organizasyonlarında etkin biçimde öne çıkartılan ve bazen kırsaldaki çatışma alanlarına bile girmeye çalışan bu birimler, Hakkari’den Mersin’e kadar uzanan bir güzergahta “Kürt meselesi”nin hep gündemde kalması için hazır kıtalar gibi kullanılıyor!.. 
Bakınız, 29 Eylül 2011’de, bu köşede örgütün milis yapısıyla ilgili neler yazmıştık:
“PKK, ‘milis’ diye nitelendirdiği sivil lojistik elemanlarını Öcalan’ın 1999’da yakalanmasının ardından örgütlemeye başladı. Aslında örgüt lojistik ve istihbarat amaçlı kullanmak istediği bu birime en çok da Hizbullah’ın etkin olduğu 1990-1995 döneminde gereksinim duymuştu!..
PKK ‘milis’ yapısını uzun süre telaffuz etmedi. Oysa bu sözcüğü ilk kez Nisan 2007’deki bir basın toplantısında kullanan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt şöyle demişti:
“Milis güçleri ve işbirlikçilerinin etkisiz hale getirilmesi...”
PKK ise ‘milis’ adını 2008 yılından itibaren kullanmaya başladı. Örgütün ajansı, 4 Temmuz 2009 tarihli haberinde, Erbil’de kaybolan İsmail Kayaş için “PKK’nın milis gücü olarak çalışan” demişti!.. Ajans aynı tarihlerde, Mahmur Kampı’nda barınan binlerce milislerden 9’unun öldüğünü duyurmuştu.”
Geride kalan PKK’cılık!..
Yukarıdaki tüm bu saptamalar, Kürt hareketinin artık yalnızca PKK’dan ibaret olmadığını göstermeye yetiyor... Bu saptamalar, özellikle son üç yılda askeri alanda ciddi kayıplar yaşayan PKK’nın, geri çekilse bile hareketin beklentilerine odaklanacak sivil unsurları hep devinim içinde tutacağını da kanıtlıyor...
Şu bir gerçek ki; örgüt yalnızca BDP’ye destek veren tabanına değil, etnik bilinç oluşturmaya çalıştığı kitlelere de güvenerek son dönemde devlete kafa tutabiliyor hatta “açılım”da olduğu gibi AKP hükümetini masaya oturtabiliyor...
Sakın yanlış anlaşılmasın; milis yapısını silahlı terörist gruplar olarak tanımlamak istemiyorum... Bölgede yalnızca etnik siyasete değil, siyasallaşmış Kürtçülük konusunda duyarlı olan çok önemli bir kesim olduğunu vurgulamak istiyorum... Yani, örgüt beklentilerine kavuşamazsa, milis unsurların önümüzdeki süreçte en az PKK’lılar kadar Kürt meselesinde aktif olabileceklerini anlatmaya çalışıyorum.
PKK’nın 8 Mayıs’tan itibaren sınır dışına çekilmesi kararı, önümüzdeki günlerde sıklıkla tartışılacakken, örgütün geride nasıl bir kitle, nasıl bir güç yapısı; nasıl bir duyarlılık bıraktığı da gözden kaçırılmamalı...
PKK gerçekten çekilir mi soruları, TSK’nın “çekilme, toparlanmak için manevra mı” şeklindeki kaygıları ve ABD’li uzmanların “örgüt gittiği gibi geri de gelebilir” şeklindeki tezleri dün medyaya yansımışken, yukarıdaki tüm saptamaları aklınızdan sakın çıkarmayınız!..

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget