Başbakan Erdoğan çok değil 5 ay kadar önce BDP’li vekillerin Şemdinli’de teröristlerle kucaklaşması üzerine, “Kameralar
olmasaydı, terörist efendilerinin ellerini de öperlerdi. Üç kuruş da
harçlık alırlardı. Teröristin elindeki kan vekillerin sırtına
bulaşmıştır” dedi.
BDP Genel Başkanı Selehattin Demirtaş’ın, “PKK, Şemdinli-Hakkari arasındaki 400 kilometrelik alana sahip” iddiasına da şöyle tepki gösterdi:
“Onda
yüz olsa Meclis'te işi ne? Senin yerin Kandil. Kandil'e çık. Tamamen
terbiyeden muaf ve bu ülkenin değerlerinden uzak bir anlayış. Bunlar
Türkiye’de hiçbir zaman beklentilerine ulaşamayacaklardır. Eğer
kendilerine rahat bir yer arıyorlarsa, Kandil'e çıksınlar.”
Ve ekledi; “Zaten yargı gerekeni yapıyor. Biz de parlamentoda gerekeni yapacağız.”
Erdoğan’ın
bu çıkışından sonra BDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması
tartışmaları başladı. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç dokunulmazlığın kaldırılmasına karşı çıktı.
Gül,“Geçmişte denediğimiz örnekler var. Kendimizi çıkmaz sokaklara itmememiz lazım” sözleriyle, 1994’te DEP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılmasının yanlış olduğu mesajını verdi.
Bülent Arınç da, “Evet
hukuken yargılanmayı yüz defa hak ediyorlar... Ancak siyaseten bunun
Türkiye için ne getirip, ne götüreceğini de ayrıca düşünmek gerekir” yorumunu yaptı.
En çarpıcı açıklama ise Cumhurbaşkanı Gül’e cevap veren TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’dan geldi.
Hani başta Erdoğan, tüm iktidar mensupları her daim, “Açılımları PKK istediği için değil, halkımızın ihtiyacı olduğu için yapıyoruz” diyor ya, öncelikle Kuzu’nun Kasım sonundaki o açıklamasının şu bölümüne dikkat:
“1994
olayı elbette iyi bir örnek değil. Bu ille de onun gibi olacak diye bir
şey yok. Çünkü bugünkü şartlar ile o günkü şartlar aynı değil. O günkü
şartlarda inkâr politikası vardı ve 'Kürt kimliği yoktur' üzerine
kuruluydu. Bugün bu kimliği tanıyan, kültürel hakları da yerine
getirmeye çalışan bir iktidar var. 10 yılda önemli düzenlemeler geçti.
Sürekli de bir şeyler veriliyor. Dün ana dilde savunma hakkı da
verildi...”
Geldik Kuzu’nun çarpıcı şu Kandil örneğine:
“Dokunulmazlıklarla
ilgili karar verirken, sonu 1994'teki gibi olur mu, olmaz mı, bunu da
çok düşünecek durumda değiliz. Bunun sınırı yok. Diyelim ki kucaklaşma
sahnesi... Biraz daha yukarı çıksa, orası Kandil. Oraya çıkan vekil olsa
ne yapacaksın? Gene mi 1994 diyeceksiniz?..”
İşte o sınır da aşıldı, Kandil’e çıkıldı... Hem de iktidarın istek ve desteğiyle!..
Başbakan Erdoğan’ın yeni anayasa ve başkanlık sistemini emanet ettiği Prof. Burhan Kuzu acaba yeni bir “dokunma sınırı” belirlemeyi düşünüyor mudur?
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
16 Nisan 2013
Yorum Gönder