Kur’an, helal gıdayı belirlemede üç egemen ilkeyi öne çıkarmaktadır:
1. Gıda, Mâûn ihlalinden arınmış olacak,
2. Gıda doğal olacak,
3. Gıda, yasaklanan yiyeceklerden olmayacak. Örneğin domuz eti…
Mâûn ihlalinden arınmış olmak, gıdanın, başkalarının hakkına, emek ve
gayretine tasallutla elde edilmiş olmaması demektir. Başkalarının emek
ve alınterinin ürünü olan değerlere mu-sallat olanların bu yolla elde
ettikleri gıdalar, hükmen domuz eti niteliğindedir. Böyle olunca da bu
hükmî domuz etlerini yiyenler hükmen domuz sayılırlar. Bunların bu haram
gıdaları yemeye başlarken besmele çekmeleri halkı aldatmaktan başka bir
işe yaramaz. Bırakın besmeleyi, Mâûn suresi, bunların kıldıkları
namazları bile lanet vesilesi olarak tescil ve ilan etmiştir.
Demek ki, gıda, başkalarının hak ve emeği aşırılarak elde edilmişse,
özellikle kamu haklarına tasallutla elde edilmişse sadece haram hale
gelmekle kalmaz, yiyenleri ve yenmesine bir biçimde kolaylık
sağlayanları din inkârcısı, müşrik durumuna düşürür. Böyle bir gıda ile
beslenenlerin kıldıkları namazlar onlara Allah’tan bir lanet olarak geri
döner.
Gıdanın doğal olmasına gelince, doğal gıdanın tanımı, Kur’an’ın kendine
özgü üslûbuyla şöyle verilmiştir: ‘Tanrı’nın elinden çıkan yiyecekler.’
Temel buyruk şudur:
“O'nun ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan
yiyin! Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan
yemiyorsunuz? Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak
halkı şaşırtıyorlar. Üzerine Allah'ın adı anılmayan-lardan yemeyin!”
(En’am, 118, 119, 121)
Geleneksel kabule göre, bu buyruk, üzerine Allah’ın adı anılmadan
kesilen hayvanların etlerinden yemeyi yasaklıyor. Ayette
hayvandan ve etten bahis yoktur. Buyruk, müşriklerin putlara adadıkları
hayvanların yenmemesini de içerebilir. Hatta iniş sebebi bu olabilir.
Çünkü Kur’an’ın indiği zaman, insanlığın, doğal gıda-doğal olmayan gıda
diye bir meselesi yoktu. Ancak, temel tefsir kuralını unutmayalım: “Bir
ayetin özel bir sebeple ve özel bir konuda inmiş olması, buyruğun
genelliğine engel değildir.” Özgün ifadesiyle, “Sebebin hususiyeti
nassın umumiyetine engel değildir.”
O halde, “Üzerine Allah’ın adı anılmamış şeyleri yemeyin” ayetinin esas
anlamı, doğal niteliğini kaybetmiş gıdaların yenilmemesi,
özellikle, genleri değiştirilmiş hormonlu gıdaların, örneğin, GDO’lu
buğdayların halka yedirilmemesi olacaktır.
Üzerine Allah’ın adı anılmak, eşya üzerine Allah’ın isminin
okunup üfürülmesi değildir, nimetlerin Allah’ın yarattığı
doğal halleriyle kullanıma sunulmaları demektir. Kur’an, bu
gıdaları ‘tayyib’ (temiz, leziz, taze) diye anmakta ve beslenmenin, bu
niteliği taşıyan yiyeceklerle sağlanması gerektiğine defalarca vurgu
yapmaktadır. (2/57, 168, 172; 5/88; 7/160; 8/69; 16/114; 20/81; 23/51)
Yorum Gönder