Akıl üzerine söylenmiş akıllı sözlerden biri
şöyle:
“İnsanlar arasında en dengeli
dağıtılmış olan nimet akıldır. Çünkü
kendi payına düşen akıldan yakınan yoktur.”
Bu evrensel doğru, elbet bizim insanlarımız için
de geçerli.
Akıl üzerine üretilen özlü sözlere girersek
aklımız karışır, işin içinden çıkamayız.
Konumuz akil insanlar, o çerçevede
kalalım.
Akil insanların Anadolu gezileri gösteriyor ki,
herkes olmasa bile pek çok kişi olup bitenin farkında. Yani, başkentte oturup,
nasıl olsa âlem sersem millet kör, istediğin planı ör, diyemezsiniz.
O nedenle her şeyden önce güven süreci
gerekiyor.
***
Önce, sakat bir oranlamaya dikkat çekelim. Barış
sürecine hangi bölgenin ne ölçüde destek verdiği sık sık karşılaştırmalarla
haberleştiriliyor. Buna göre kimi bölgelerde destek yüzde 50’nin altında, kimi bölgeler yüzde 70-80
oranında.
Eğer ülkeye barış getirecek bir süreç başlatıyor
da destek yukarıda aktardığımız oranlarda gidip geliyorsa bunda bir sakalık var
demektir. Zira bunun anlamı şudur;
ya halkın çoğu savaştan yanadır ya da atılan adımların barışı getireceğine
inanmıyordur.
Aklın yolu, ikinci olasılığın baskın olduğunu
gösteriyor.
Bu durumda şu soru öne çıkıyor:
Halkta sürece olan güvensizliğin nedeni
ne?
Sıralayabileceğimiz yanıtlardan biri
şu:
İktidar, demokrasi, adalet gibi pek çok toplumsal
değerin yanı sıra barışı da amaçtan çok araç haline getirdi. Bu kez daha çok
sırıttığı için de inandırıcılık sorunu var.
Sözümüz akil insanlardan dışarı; sağduyulu
kesimlerde, AKP’nin masaya
başkanlık sistemini, BDP’nin de
özerkliği koyduğu, barış pazarlığının bu al-ver hesapları üzerinden yürütüldüğü
kaygısı var.
Eğer süreç bu hesaplarla yürütülür ve “barış” diye
sunulabilecek bir noktaya gelinirse, korkarız bunun adı
şu olur:
Barışa son veren barış!
Zira bu koşullarda oluşan fay hatları öylesine
derinleşir ki, bugün kıymetini bilemediğimiz pek çok ortak payda elden
gidebilir.
***
Böyle bir ortamda akil insanların işlevi ne
olur?
Kullanım alanı giderek genişleyen iletişim
araçları için yıllar önce şöyle bir tanım ortaya atmıştım:
Kitle imal silahları!
Kitle imha silahlarından çağrışımla akla gelen bu
tanım, iktidarların kendi amaçları doğrultusunda yeni bir toplum imal etme
hedeflerini özetliyor.
İletişim araçlarını öylesine etkili
kullanıyorsunuz ki, toplum tıpkı sizin yönlendirdiğiniz gibi düşünmeye, hareket
etmeye başlıyor.
AKP, bu yönde pek çok başarıya imza
attı.
Ancak “barış sürecine” bu da yetmedi.
Devreye akil adamlar mekanizması girdi.
Akil adamlar her bölgeyi dolaşacak, içinin neyle
doldurulduğu tam olarak bilinmeyen barış sürecine desteği artıracak. Eğer
hedeflendiği gibi olmazsa, toplum akil adamlara tepki gösterirse bundan iktidar
da fazla yara almayacak. Sonuçta insanların önünde akiller olacak.
Başarı elde edilirse?
O zaman iktidar hemen akillerin önüne geçip,
alınan mesafenin ölçümünü yapacak.
Akil adamlar listesi geniş bir yelpazeden
oluştuğu için içlerinde elbet bu tablonun farkında olanlar da var. Zaten o
yelpaze ayrı bir yazı konusu.
Akil adamlara şimdiden bir anımsatmamız var;
ileride, “Biz o zaman verilen görevi yerine
getirdik, sürecin tüm aşamalarından haberimiz yoktu” diyemezler. Üzerlerine bir sorumluluk aldılar. Gerçekten bu
sorumluluğu taşıyıp, iktidarın işine gelir mi gelmez mi diye düşünmeden tüm
gerçekleri kamuoyu ile paylaşır, buna kendi akıllarını da eklerlerse işte o
zaman kalıcı bir barışa hizmet ederler.
Yorum Gönder