Yüzbin Dolarlık Akademik Kep - Cevat Kulaksız

Yüzbin Dolarlık Akademik Kep - Cevat Kulaksız İŞTE YÜZ BİN DOLARLIK AKADEMİK KEP OLAYI Konuyu fazla uzatmadan, Ergün Poyraz’ın anlatımları ile Çiller’in nasıl para karşılığında fahri doktora kepi giydiğine,

Yüzbin Dolarlık Akademik Kep - Cevat Kulaksız
Şu sıralar, 27 Temmuz 2007 de gözaltına alınıp beş yıldır sanki kanlı katilmiş gibi tutuklu yatan Gazeteci Yazar Ergün Poyraz’ın, siyasi yaşamımızın, siyasilerin, adaletin, polisin kirle yumaklanmış yönlerini irdeleyen, tırtıklayan İplikçi adlı kitabını okuyorum. İşte bu ucubeleri yazdığı, “fincancı katırlarını ürküttüğü” için beş yıldan fazla bir zamandır uyduruk suçlamayla Silivri zindanlarında yatan Ergün Poyraz’ın toplumsal yaşantımızdaki haksızlık ve adaletsizlikleri, polisin iz azdırma tahkikatlarını, vurgun ve talanları ibretle anlatan kitabını okuyorum.
Orada bir şey öğrendim, şahsen bilmiyordum bu anlatılanları. Devlet adamlarımız, siyasilerimiz, başbakan ve bakanlarımız yurt dışı ve yurt içi gezilerinde bazı üniversitelere de uğradığında, o üniversiteler tarafından kep ve cübbe giydirilerek akademik unvan veriliyordu. Bunları ben şahsen, onların o daldaki akademik başarılarından dolayı aldıklarını sanıyordum. Meğer bunları, aşağıda Ergün Poyraz’ın İplikçi kitabında anlattığından öğrendiğimize göre, Çiller’in ABD den aldığı fahri doktora payesinin, giydiği kepin bir çeşit rüşvet karşılığında, pardon bahşişle alındığını öğrenince doğrusu şaşırdım. Hem de bizimkilerin talebi ile olmuş ve de örtülü ödenekten milletin parasından ödenerek alınmış. Demek ki, bu keplerin bir kısmı Çiller’in aldığı gibi para karşılığında, bağış karşılığında ise; kimi de, kendilerini o makama atayanlara yağcılar olsun diye bir teşekkür ifadesi olarak veriyorlar.

EN YAŞANABİLİR KENT ÖDÜLÜ PARAYLA MI ALINDI

(Sahi Ankara Bşhr. Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de, İngiltere’den böyle para karşılığı ödül aldığını gazetelerden okumuştum)
İsterseniz bir de Melih Gökçek’in para karşılığı aldığı ödül olayını şu gazete haberine bakarak anımsayalım.
“….Türkiye basınında çıkan “Ankara’ya BM’den onaylı En Yaşanabilir Kent Ödülü verildi” haberlerinin arkasında dönen tezgâh gözler önüne serildi.
Bağımsız’ın haberine göre ortada ‘BM onayı’ falan yok. Ödülü veren Liv Com adlı şirket kredi ve finansman ihtiyaçlarında dosyalarına konulmak üzere ödüle ihtiyaç duyan belediyelere bu ödülleri para karşılığında dağıtıyor. Taştemur’un haberi özetle şöyle:

UYANIK İNGİLİZİN ŞİRKETİ

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı “ödül canavarı” Melih Gökçek’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde aldığı çevre ödüllerinin arkasından BM Çevre Örgütü yerine İngiltere’de bir köy evinden idare edilen sıradan bir şirket çıktı. İngiltere merkezli Liv Com adlı şirket, çoğu Asya ve Arap ülkelerinden olmak üzere, kredi ve finansman ihtiyaçlarında dosyalarına konulmak üzere ödüle ihtiyaç duyan belediyelere bu ödülleri para karşılığında dağıtıyor.
Başkent Ankara’ya bu yıl da ödüller veren ve BM Çevre Örgütü ile hiçbir resmi bir temsilcilik anlaşması bulunmayan LivCom ödül şirketi, İngiltere’de Reading Belediyesi’nde Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ndeki memuriyetinden ayrılan uyanık bir İngiliz tarafından idare ediliyor.

BM’DEN YETKİSİ YOK

Gökçek’in görkemli bir basın toplantısıyla duyurduğu ödül haberi gazetelerde, “Ankara 2012 yılı LivCom Yaşanabilir Toplumlar Ödülleri’nde hem ‘yaşanabilir kentler’ kriterinde hem de ‘projeler’ bazında en çok ödül kazanan kent oldu” ifadeleriyle yer aldı. Gökçek’in duyurduğu, Birleşmiş Milletler (BM) çevre programı UNEP onaylı olduğu iddia edilen LiveCom ödüllerinin ne BM’den ne UNEP’ten onayı var”. [i]
Hemen burada aklıma, Osmanlı’nın da çöküş yıllarında, sarayın israfına para yetiştirmek için devlet makamlarını hiç de layığı olmayan adamlara satıldığını hatırladım; siz de tarihten okumuşsunuzdur. İşte size çarpıcı örnek:

OSMANLI DA DEVLET MAKAMLARINI PARA İLE SATARDI

31. Osmanlı Padişahı Birinci Abdülmecit (1839–1861 40 yıl yaşadı) Rusya’lı Yahudi Leon’un kızı Suzi’den (Bezmi Âlem) den doğmadır. 1631 de doğan Abdülmecit 16 yaşında padişah oldu. Çocuk yaştaki padişahı anası yönlendiriyordu. Abdülmecit’in karıları sayılan 20 kadından 23 kız, 18 erkek çocuğu oldu. Bunlardan II. Abdülhamid, V.Murat, Mehmet Reşat sağ kaldı.
Bu devirde de yine rüşvet karşılığı devlet makamları dağıtılmaya başlandı; çünkü hazine tamtakırdı. Kahvecilik yapan eski yeniçerilerden Arnavut Mustafayı, paşalık rütbesi verilerek, padişah I.Abdülmecit’in sır kâtipliğine atandı. Oysa bu adamın okuryazarlığı bile yoktu. Baharatçılık yapan yeniçeri eskisi Bulgar soylu Rıza’yı muşır (Mareşallik) rütbesi ile Osmanlı Orduları Başkomutanı oldu. Sandıkçılık yapan yeniçeri eskisi Boşnak Ahmet Büyük Amirallik rütbesi ile Kaptanı Deryalığa atandı. Bütün bu önemli mevkilere tayin edilen insanlar birbirinden cahil, ilerleyen Avrupa biliminden habersiz insanlardı. Osmanlı’yı böyle cahil insanlar yöneterek batırmıştır.
Özellikle gerileme devrinde sadrazamlık (şimdiki başbakanlık) bile rüşvetle veriliyordu. [ii]

OSMANLI’NIN EN BÜYÜK RÜŞVETÇİSİ

Osmanlı tarihinin en büyük rüşvetçi sadrazamı, ilk rüşvet alan vezir Hırvat kökenli Rüstem Paşa’dır Tarihçi İsmail Hami Danişmend; Rüstem Paşa için, “Hürrem Sultan’ın fitne, fesad ve cinayet aletidir”! Demektedir.” Hakikaten Rüstem Paşa, devlet memuriyetlerini hediye adı altında alenen para ile satardı.
Tarihçi İbrahim Peçevi, devlet işlerine rüşvet sokan adamın bu devşirme Rüstem Paşa olduğunu ve rüşvetle bir defa makam sahibi olanların bir daha azil yüzü görmediğini belirtmektedir.” [iii]
AKP yönetimi de, hâkimler ve savcılar sınavında, kendi yandaşlarını yargıç ve savcı yapmak için, hakçasına kameralı sınav gözleme sistemini kaldırmıştı. O sınavlarda yazılıda en yüksek puanları alanlar mülakatta eleniyor, mülakatla yandaşlar kazandırılıyordu. Bu haksız uygulama, tıpkı anlattığımız örneklerde olduğu gibi, hak etmeyen kişileri hak etmedikleri yere getirmek gibidir. Bir devlette rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlik ne kadar artarsa o oranda da ülke çöküntüye gider.

İŞTE YÜZ BİN DOLARLIK AKADEMİK KEP OLAYI

Konuyu fazla uzatmadan, Ergün Poyraz’ın anlatımları ile Çiller’in nasıl para karşılığında fahri doktora kepi giydiğine, hem de örtülü ödenekten para karşılığı ile alındığına bir bakalım. Ergün Poyraz bu kitabında aynen şöyle anlatıyor:
“….Çiller, Amerika’daki bir üniversiteden “fahri doktora” unvanı hayal ediyordu. Tabi bu hayali gerçekleştirmek; Akşener, Türköne ve diğer danışmanlara düşüyordu.
“Maskeli Leydi” adlı kitabında Faruk Bildirici bu olayı şöyle anlatıyor:
“Georgetown Üniversitesi’nin diplomat yetiştiren “School of Foerign Service” bölümü, Çiller’e “Uluslar arası İlişkiler” dalında fahri doktora unvanı verdi.
Sonradan ortaya çıktı ki, gezi öncesinde Washington Büyükelçisini arayan Ankara, “Başbakanımıza bir fahri doktora ayarlansın” talimatı vermişti! Dekan Prof. Peter Krough, kendisine başvuran Büyükelçilik yetkililerine, “memnuniyetle” demiş ve küçük bir istekte bulunmuştu.
“Biz fahri doktora veririz, ama siz de üniversiteye bağış yapın.”
Sonuçta anlaşma sağlanmış, üniversitenin, Başbakan’a kep giydirmesi için 100 bin dolar ödenmişti. Alkışlar arasında kep giyip doktorasını alan Çiller de Krough’a üniversitede Türk Araştırmaları Kürsüsü kurulması için 750 bin dolar daha vaat etmişti.
Dekan Krough, paranın peşini bırakmayacak ve bir yıl kadar sonra Türkiye’ye gelecekti. Ama Çiller ile görüşmesi bile mümkün olmayacaktı…”
10 Ocak 1995 tarihli Milliyet’te, Dekan’ın 750 bin dolar tahsil etmek amacıyla geldiği Ankara’da karşılaştığı manzara, “Tahsilsat’a geldi ağaç oldu” başlığı ile yayınlanmıştı.
O gün, kandırılan ABD li Dekan Krough, diğer dekanların da gözünü açtı. Bundan sonra seçenlerini keklemek amacıyla fahri doktora dilenen devlet adamlarımızdan batık parayı da tahsil edeceklerdi. Ve öylece de yaptılar…
Doktora parasının kaynağı mı?
Nereden olacak;
Her zamanki gibi örtülüden!” [iv]
Bunlara benzer daha pek çok örnekler sayabiliriz, ama uzatmak istemiyoruz. Kısaca demek ki, başımızdakilerin bazıları, milletin kesesinden bilmem kaç bin dolar verip paye (kep) alıyor; kimileri de halka, millete kendini şirin göstermek için aldatmaca ödüller alıyor; öte yandan emperyalistler de, milletin kesesinden para kazanıyorlar, böylece sömürü demek ki çeşit çeşit…Sonuç olarak ucube yöneticiler yüzünden yavaş yavaş Osmanlı’nın Gerileme Devrine mi benziyoruz ne?

DİPNOTLAR
[i] http://www.turania.org/turkiye-gundemi/9280-iste-melih-gokceke-verilen-o-odulun-sirri.html
[ii] Padişah Anaları Ali Kemal Meram Toplumsal Dönüşüm Yayınları 2010 Sf: 573
[iii] http://www.haber7.com/kitap/haber/722740-osmanliya-rusvet-bulastiran-damat-vezir
[iv] İplikçi-Kirli İşler Yumağı Ergün Poyraz Tanyeri Kitap 2013 sf 99-100-101

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget