Apo ile müzakereler başlamasaydı, oğlu askerde olanlara maaş bağlanır mıydı?

Gerçeklerin yalan yanlış sözlerle, kirli pazarlıklarla gizlenerek insanımızın bilincinin kirletildiği bir süreçteyiz.
Terör örgütü demekten vazgeçtikleri PKK'nın “ÇEKİLME” koşullarını tartışıyorlar. PKK, ülkeyi işgal mi etmişti ki geri ÇEKİLİYOR?
Akil İnsanları belirleyip ortaya saldılar. Hedeflerinde, Barış kavramının arkasına saklanıp, Başkanlık sistemi ve Yeni Anayasa için ortamı hazırlamak var. PKK, kimle savaşıyordu ki barış yapılacak? Bu soruya da yanıt vermekten kaçıyorlar.
Söylediklerine göre Kardeşlik başlıyormuş. Kardeşlik gibi kutsal bir tanımlamayı kullanarak, PKK'yı meşrulaştırmanın bedelini kime ödetecekler?
“Akil” adı altında Mustafa Kemal'e, Cumhuriyet değerlerine, tarihimize hakaret edenlerin, Kürtçülük yapanların, din tacirlerinin bir araya topladığını, toplumun uyumayan kesimi görüyor.
Akilleri, iktidara oy verenlerin çoğunlukta olduğu yerlere gönderip, oralardaki şirin görüntüleri medya aracılığıyla kamuoyuna pompalayarak gerçekleri gizleyeceklerini sanıyorlar.
Gelin ben size farklı bir pencere açayım da, gerçekleri oradan görün.
David Philips adını bilir misiniz? Bu şahıs Amerikan Dışişleri Bakanlığı ile Birleşmiş Milletlerin eski üst düzey danışman ve yöneticisidir. Halen NewYork ve Colombia üniversitelerinde ders veren Philips, Ermenistan ve Kürt açılımlarının mimarı olarak bilinir.
David Philips'in, 7 Ekim 2007'de, 'PKK'nın Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Toplumla Kaynaştırılması', 4 Haziran 2009'da da 'Türkler ve Iraklı Kürtler Arasında Güvenin Kurulması' başlıklı raporları yayınladı.
Philips ilk raporu eski Başkan Bush'a, ikincisini de yeni Başkan Obama'ya sundu.
Abdullah Öcalan ise “Kürt açılımı” tartışmalarının yoğunlaştığı, 2009'un Temmuz ayında 10 şart ileri sürdü.
Öcalan'ın şartlarıyla Philips'in raporunu karşılaştırdığımda bu kadar da olmaz dedirten benzerlikleri görmemek için kör olmam gerekiyordu. Bunları o dönemde yazdığım bir yazıda anlattım. Aradan 4 yıla yakın bir süre geçti ve yazımın doğruluğu bir kez daha ortaya çıktı.
Bu benzerlikleri, bir kez daha paylaşayım ki, “Türkiye'nin bölünme vakti geldi” hesabındaki emperyalistlerin, yerli işbirlikçileriyle kurduğu tezgâh daha iyi anlaşılsın.
Birinci benzerlik; David Philips raporunda şöyle diyor; 'Gerçeklerle uzlaşma süreci başlatılmalıdır. Bu süreçte, çatışan taraflar Türkiye ve PKK'nın yaşadığı mağduriyetler ele alınmalıdır.'
Öcalan'ın öne sürdüğü taleplerden biri de, 'Hakikatleri Araştırma ve Uzlaşı Komisyonu'nun kurulmasıydı. Biliyorsunuz, TBMM'de söz konusu komisyonun kurulması için çalışmalar sürüyor.
İkinci benzerlik; David Philips, Haziran 2009'da açıkladığı raporunda, 'Anayasa'dan Türklük ifadesini kaldırmak gerekir' demektedir.
Öcalan da, Temmuz 2009'da açıkladığı şartlarında, 'Türkiye vatandaşlığı Anayasa'da yer alsın' cümlesiyle aynı şeyi söylemektedir.
Bugünlerde Yeni Anayasa çalışmalarında, Türk ifadesinin kalkması ve Türkiye vatandaşlığı en çok tartışılan konular değil mi?
Dördüncü benzerlik; David Philips raporunda, 'Köy koruculuğunun kaldırılmasından sonra korucular için iş fırsatları ve emeklilik düzenlemelerine de ihtiyaç vardır' demektedir.
Abdullah Öcalan'ın açıkladığı 10 şattan biri de, 'Koruculuk kaldırılsın' şeklindedir. 
BDP'nin bu hafta TBMM'ye sunduğu son kanun teklifinin Koruculuk sisteminin kaldırılmasına ilişkin olması ve destek görmesi tuhaf değil mi?
Beşinci benzerlik; David Philips raporunda nihai çözüm için 'PKK üyeleri için bazı af düzenlemeleri yapılmalıdır' demektedir.
Abdullah Öcalan ise, 'Koşulsuz genel af ilan edilsin. Affedilen PKK'lılar siyaset yapma hakkına sahip olsun' diyerek noktayı koymaktadır.
Son birkaç aydır en çok dile getirilen konulardan biri de, af ve affedilenlerin siyasete girmesi değil midir?
Altıncı benzerlik; David Philips raporunda, 'Türkler federasyonu ayrılmak sandıkları için tepki gösteriyorlar. Bu nedenle onları daha az rahatsız edecek merkezi idareden ayrı yönetim biçimleri düşünülebilir' demektedir.
Eskiden federasyonu ağzından düşürmeyen Öcalan, uyuyanları uyandırmamak için 10 şartının arasına Federasyonu değil 'Özerklik' modelini koydu.
Özerkliğe gidişi sağlayan Yeni Yerel Yönetimler Yasasının çıkarılması ve Başbakan Erdoğan'ın “2023'de eyalet sistemi düşünülebilir” demesi sizce tesadüf olabilir mi?
Bunları sorguladığımız için, “Çözümün parçası olmayanlar sorunun parçası olur” diyerek çamur atıyorlar.
Şehit ve gazilere yeni haklar, maaş artışları, iş olanakları sunuyor, oğlu askerde olanlara maaş bağlıyorlar. Şimdiye kadar aklınız neredeydi diye sormazlar mı? Adına Barış dedikleri süreçte, gerçekler ortaya çıkmasın diye, kimine iş, aş, maaş veriyor, bizim gibileri de tehdit ediyorlar.
“PKK neyin karşılığı silah bırakıyor?” dediğimiz için, “Bunlar anaların ağlamasını, terörün sürmesini istiyor” damgasını vuruyorlar. “Çözüm öneriniz nedir” diye soruyorlar.
Merak etmesinler, yeni anayasa ve başkanlık sistemi hesapları yapılmayan çok demokratik bir çözüm yolumuz var. Bunu da sırası gelince yazarız.
Perdenin önünde, 12 kanallı televizyon verdik diyerek efelendikleri Apo ile perde arkasında yapılan pazarlıklar gizleniyor. Gün gelecek, gerçekler ortaya çıkacak. Şimdi “Helal osun hökümete, terörü bitiriyo” diyenler, gün gelecek “Vay be arkadaş, bizi kandırmışlar. Neler vermişler meğer” dediklerinde, “Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye” yanıtını alacaklar.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget