Askere en büyük darbe askerden - Saygı Öztürk

Askerlerle birlikte anılan “Balyoz”, “Ergenekon”, “Poyrazköy” derken, çoğu asker 79’u tutuklu 357 sanıklı bir dava da İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlıyor. 357 sanığın da 295’i muvazzaf ve emekli askerlerden oluşuyor. Bunlar arasında askeri hakimler, savcılar, yüksek rütbeli komutanlar da bulunuyor.
Çok sanıklı olduğu için 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonu yetersiz kalacaktı. Bu dava için adliyenin seminer salonu yıktırıldı, mahkeme salonuna dönüştürüldü. Tıpkı, Silivri’deki duruşma salonunda olduğu gibi her tarafı kamera ve mikrofonlarla donatıldı. O yüzden sanık avukatları “burası küçük Silivri” demeye başladı.
İlginç bir durum var. Dijital belgelerde adı geçen askerler hakkında dava açıldı ama aynı belgelerde isimleri geçen aralarında müsteşarlar, üst düzey bürokratların bulunduğu yüzlerce kamu görevlisi hakkında bırakın soruşturmayı ifadelerinin alınmasına bile gerek duyulmamış. Suç iddiası askeri personelin görevleriyle ilgili gizli belge sağlamak olduğuna göre bu davaya askeri mahkemenin bakması gerekmiyor mu? Dava usul tartışmasıyla başlayacak gibi gözüküyor.
İddianame, gündelik özel hayata ait konuşmalarla dolu. İlginç bir ayrıntı da, kimsenin kabullenmediği bilgisayar belleklerinde yer alan belgelerde, isimleri geçenlerin vatandaşlık numaralarının da doğru yazılması… Aylar süren izlemelere, fiziki takiplere rağmen belge verildiğine ilişkin hiçbir görüntü yok. Sadece, bilgisayar belleğinde bulunan notlarda bunların verildiği yazılı…
İddianamede para trafiğinden söz ediliyor, sanıkların tüm para transferi sadece bin 350 lira. Kuryeler aracılığıyla para transferinin yapıldığı iddianamede belirtiliyor ama kuryenin kim olduğu, kime para getirip götürdüğüne ilişkin hiçbir bilgi yer almıyor. Tutuklu olanlardan kimsenin “eskort”larla görüntüsü yok.

Bir numaralı sanık ne diyor?

Marina sahibi Bilgin Özkaynak’ın İstanbul-Küçükyalı’da bulunan evine 9 Mayıs 2012 tarihinde, saat 20.30 civarında kalabalık bir polis grubu geldi. İzmir’de yürütülen “Fuhuş, Şantaj Soruşturması” kapsamında ifadesinin alınacağı, evinin aranacağı söylendi. Avukatı geldikten sonra arama başladı. Bu arada, Sapanca’da bulunan yazlığı da kendisi ya da avukatı olmadan, bekçi ve muhtarın nezaretinde aranmış. Ancak alan büyük olduğundan her yerde bu kişiler de bulunamamış.
Savcılık sorgusunda, Sapanca’daki yazlığında flaş bellekler ve harddiskler ile beraber askeri gizli belgeler bulunduğu söylendi. Bilgin Özkaynak, 14 Mayıs 2012’de tutuklandı. O günden sonra da hakkında iddialar hiç eksik olmadı. Özkaynak’ın cezaevinden gönderdiği mektubu okuyalım:

Parmak izleri niçin alınmadı?

“Başta Narin Korkmaz olmak üzere diğer şüphelilerle hiçbir bağlantıma, telefon konuşmama ya da görüntüme rastlanmamıştır. Ben onları, onlar beni tanımıyor. Sapanca’daki yazlığımın kütüphanesinde 2 flaş bellek, 2 hard disk çıkmış. Herkesi suçlayan ‘Pandora’ adlı dijital veriler bu flaş bellek ve hard disk’in içinde kayıtlı bulunmuş.
Çok gizli örgütün böylesi önemli belgeleri ortada bırakılır mı? Saat 03.00 gibi 18 yaşından küçük oğlum ve şoförümüz çağrılarak tutanak imzalatılmıştır. Parmak izlerinin alınmasını istediğimiz halde bu isteğimiz hep reddedildi. Ayrıca arama esnasında polis kamerası çoğu yerde arıza yapmış. Gazetelerde ‘Pandora’dan şunlar çıktı’ deyip ölçüsüzce haber yaptılar. Basında ‘çok profesyonel, çok gizli örgüt’ denildiğine bakmayın. Verileri yazılan kişilerin vatandaşlık numaraları, telefon numaraları bile yazılı. Ancak ayrı bir ilginçlik de, birbirleriyle telefon görüşmeleri yok.”

“Yüksek komutan böyle istedi”

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Dayanışma Vakfı, halen görevde olanlara vakfın imkanları ve ekonomik durumuna bağlı olarak hukuki destek sağlamak amacıyla maddi yardım yapıyor. Yani, avukat vermiyor ama avukatlık ücretinin bir bölümünü karşılıyor. Yapılacak yardımın miktar, usul ve esasları Mütevelli Heyeti’nce kabul edilen yönetmelikle belirleniyor.
İzmir’de yargılanacak olanlara da bu destek veriliyordu. Ancak ani bir kararla vakıf bu ödemeleri durdurdu. Sorulduğunda, “Geri çevrilemeyecek üst düzey komutanın ‘para ödemesini bırakın’ emri verildiği” söylendi. Vakıflar Kanunu’na tabi, tüzel kişiliği olan, vakıf senedinde yapacağı hizmetler yazılı olan vakıf böyle emirle hukuki yardımı kesiyorsa vay askerlerin haline…
İşte bu durum, yargılaması başlayan, her biri önemli görevlerde bulunan sanıkları manevi olarak hayli sarstı. “Mahkemeden ceza almadan, kendi komutanlarımız bizi cezalandırdı” dediler. Tabii ki, bu durumu onlar da yargıya taşıyacak. TSK Dayanışma Vakfı, dar gününde, zor gününde bu desteği yapmayacak da ne zaman yapacak? Kimsenin zan altında kalmaması için emir verdiği öne sürülen komutanı da soracaktım. Ancak Genel Müdür Hikmet Çelik’e sormak, generalin “yoğunluğu” nedeniyle mümkün olamadı.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget