Dün ülke genelindeki tabloya baktığınızda “Çözüm süreci” denen “PKK ile
anlaşma” süreci konusunda tamamen birbirine zıt iki durum vardı.. “PKK
ile anlaşma” diyorum zira bu sürecin asıl nedeni “terörün bitirilmesi,
anaların ağlamaması” olduğuna göre olay “PKK’nın teröre son vermeyi
kabul etmesi”dir, gerisi laftır.
“PKK’nın saldırıları hangi talepler sağlanırsa duracak” çözüm dediğimiz şey tamamen bu! Şimdi iki zıt durum nedir ona bakalım..
Geri çekilme yok!
Bu
ara başlığı aynen daha önce de kullanmıştım, geçen sürede bir adım
ileri gidilmemiş olmalı ki dünkü haberde “PKK’nın yönetim kadrosundan”
Duran Kalkan “Şu anda terör örgütünün geri çekilmesinin söz konusu bile
olmadığını, tam tersine Iraktaki PKK’lıların Türkiye’ye gelmek
istediğini” açıklıyordu.
Hem de şu sözlerle: “Güney
Kürdistan’daki (Kuzey Irak) gerillalar Kuzey Kürdistan’a gitmek istiyor.
Geri çekilme yok, herkes yerli yerinde ve PKK ‘ateş kes’ konumundadır. O
üretilen senaryoların, söz konusu iddiaların hiçbir geçerliliği yok. Ya
‘SOMUT ADIMLAR’ atılır veya önder Apo doğrudan girişimde bulunur.
Gerillanın öyle kolay ikna edilmesi mümkün değil”.. Arkasından da
“yönetimimiz bunları laf olsun diye veya siyasi üstünlük sağlamak için
söylemiyor” demiş.
Kuzey Kürdistan’ın sınırları?
Kendimizi
“akil” zannederek (Hükümet seçmezse sayılmaz) açalım; Türkiye’de Kuzey
Kürdistan şimdiden ilan edilmiş sayılıyor. Tekrar edeyim; Kuzey
Kürdistan’ın sınırlarını da tam çizsinler artık, akiller milleti “neye
ikna edeceğini, hangi konuda ‘halkın duygularını öğrenmeye’
gittiklerini” kendileri bile bilmiyor hala..
Başbakan Erdoğan’ın
çok emin konuştuğu “silahları bırakıp, sınırlardan geçip geri
çekilsinler” konusu için, “barış süreci başarıyla yürüyor” iddiaları
için; “üretilen senaryoların hiçbir geçerliliği yok” diyor, “bırakın
çekilmeyi, tam aksine Irak’tan Türkiye’ye yeni PKK’lılar gelecek” diyor.
Zaten
“çekildik” deseler, bunun doğru olduğunu, tamamının (istediği anda
hemen dönecek şekilde) sınırları geçtiğini, Kuzey Irak veya Suriye’ye
gittiğini nereden bileceksin? Sınırlarını kontrol edebiliyor olsan bu
olaylar yaşanmazdı, değil mi? Ayrıca kim terörist, kim değil hangi ölçü
aletiyle anlayacaksın?
Akiller yanlış içinde..
Yukarda
(ve daha önce birkaç kez) söz ettiğim gibi; akiller bölgelere
gönderildi ama halka neyi anlatacaklarını, “hangi somut çözüm konusunda
halkın görüşünü alacaklarını” kendileri de bilmiyorlar, zira ortada
çözüm yok, bu sürece başlanan noktada (hatta “daha çok PKK’lı Kuzey
Irak’tan geleceğine göre” daha kötü durumda) olduğumuzu PKK açıklıyor.
Buna
rağmen akiller “bizim işimiz halkın duygularını öğrenmek” diye
dolaşıyorlar. Ege Bölgesi’nde görevlendirilmiş akillerin başkanı,
iktidara yakın bir anketçi olan Tarhan Erdem bir gün önce İzmir’de
“akillerden Baskın Oran”ın yanlış şeyler söylediğini “Baskın Bey’in
kullandığı bazı kavramlar Türkiye için yanlış. Benim kanaatim ‘herkes
kendi tanımını’ söylüyor” diyerek kabul etmiş.
Öcalan’ın bırakılmasına zemin..
Diyarbakır’daki
akiller ise boyunlarına taktıkları hediye poşularla konuşmuş ve halkla
görüşmelerinde “Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasının ön plana
çıktığını” bildirmişler. Şimdi, bunlara baktığımızda daha ilk günden
“akil” diye gönderilenlerin yanlış şeyler söylediğini, kendilerinin bile
buna tepki gösterdiğini ve Öcalan’ın serbest bırakılması için bir zemin
oluşturma gayreti olduğu görülüyor.
Bu “akil insanlar”ın
gönderilme nedenlerinden biri zaten “anayasada yapılacak ve kabulü
imkansız denecek kadar zor ve büyük değişiklikler” için halkı
hazırlamak, iktidara tepkileri azaltmak.. Bir başkası; “milletvekilleri
gitse onların karşılaşacağı tepkileri akillerin göğüslemesi”.. Ama..
Ama
Tarhan Erdem’in “benim kanaatim herkes kendi tanımını yapıyor” sözü
kabul edilemez bir durumu anlatıyor. Ülkenin her bölgesine gönderilen
gruplar böylesine ciddi ülke sorununda “ÇOK CİDDİ” yanlışlar yapamaz.
Kafasına göre takılamaz. Takılırsa sorun çözeceğine çok daha büyüğünü
yaratır. Olup biten de aynen budur!
Tam bir hedef gösterme!
Ege
Bölgesi akillerinden Baskın Oran’ın İzmir’de yaptığı ve Tarhan Erdem’in
tepki göstererek düzeltmeye çalıştığı konuşmada öyle ifadeler var ki
Oran’ın tek tek açıklaması gerekir. Somut bir suçu olmayan (bazıları
sadece kitap yazdıkları için) yüzlerce kişi 4-5 yıl hapsedilirken
“büyük kitlelerin hayatını tehlikeye atacak” konuşmalara göz yumulması
kadar büyük çelişki olur mu?
Anayasadaki ‘özerk bölge’
Akillerden
Baskın Oran “Ezilen başka toplum kesimleri silahlı mücadele etmedikleri
için dikkate alınmadılar” derken (hangi kesim bu, onu da açıklamalı),
“acaba kabahati işleyen; silahlı mücadele eden mi (PKK), yoksa silahlı
mücadele etmediği için hakkı verilmeyen mi” de diyor.
Yani PKK terör yaparak, binlerce kişiyi öldürerek bir suç işlememiş, halka anlattığı bu..
Ve
sonra “eğer PKK’ya istekleri verilmezse metro istasyonları ve AVM’ler
her gün patlar” diyerek yeni terör hedefini gösteriyor. Aynı konuşmada
“akiller yerine Hükümet ve iktidar partisi anlatsa oy kaybedeceği”
konuyu laf arasında açıklıyor; “Güneydoğu Bölgesi ‘özerk bölge’
olacaksa, ‘bölge meclisi’ kurulacaksa İzmir de Ege Bölgesinin merkezi
olacaktır.”
Kilit sözcükler “özerk bölge ve bölge meclisi”.. TBMM
ile aynı haklara sahip olmak isteyen bölge meclisi bunlar.. Bırakın PKK
yöneticilerinin artık “özerk bölge”yi de geçip doğrudan “Kuzey
Kürdistan” demelerini, diğer bölgelerin böyle bir talebi hiç duyuldu mu?
Halk çok iyi izlemeli verilen mesajları!
Yorum Gönder