Son kitabı ‘Din Maskeli Allah Düşmanlığı Şİrk’te, dine dönük “istila”yı
anlatan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, “Camiler, Emevilerin beyin yıkama
yerlerine döndü. İnsanlığa zarar veren mescitte namaz kılınmaz” diyor ve
bundan sorumlu tuttuğu “dinciler”e soruyor:
Allah’a mı tapıyorsunuz yoksa Muaviye’ye mi!
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’le, “büyük sarsıntı yaratacak” dediği yeni
kitabı Din Maskeli Allah Düşmanlığı Şirk’i konuşuyoruz. Neyi, neden,
nasıl sarsacağına geleceğiz ama önce bunları yazmaktaki “gaye”si...
“Hayatımın gaye kitaplarından biri” diye tanımlıyor Öztürk çalışmasını.
Peki nedir eseri bu denli önemli hale getiren?
Dediğine göre, “Bin küsur yıldır üstü örtülen bir Kur’an gerçeğinin üstünü açıyor.”
“Bunlar
üstü örtülmüş hatta Kur’an’ın dediğinin tersi propaganda edilerek
dinleştirilmiş gerçekledir. Önsözde ‘İmam Cafer Sadık’ın bin yıllık
hasretine cevap getiriyorum mutluyum’ dedim. İşte bu nedenle gaye
kitaplardan biridir.”
Öyleyse neymiş “İmam Cafer Sadık’ın hasreti” onu da öğrenmeli. Anlatıyor:
“İmam
Cafer Sadık, bütün Müslüman ekollerinde -Nakşilik dahil- silsilelerde
yer alan bir Peygamber torunudur, İslam irfan ve imanına damga vurmuş
şahsiyetlerdendir; diyor ki ‘Bu Emevilerin İslam’a yaptığı kötülük
bunların zulümlerinden değil. Esas kötülük tevhidi anlatmadıklarından
değil şirki anlatmadıklarından.’ Şirk tanınmadan tevhit tanınmaz. Kur’an
mesajının tanınmasını engellediler. Bin yıldır kimse girmemiş bu
konuya.”
“Şirk” insanlığın en kuvvetli dinidir
- Neden? Ne sakıncası var “şirk”i Kur’an’daki gibi anlatmanın?
Şirki
Kur’an’ın anlattığı gibi anlattığınızda, camilerin müşriklerle dolup
taştığını görmek noktasına gelirsiniz. Korkutan, ürküten budur. Şirki
anlatmadığınızda, insanlar müşrikleri dini inkar eden, Allah’ı, Kur’an’ı
inkar eden adamlar olarak anlarlar. Münkir ile müşriki karıştırırlar.
Münkir başka bir şeydir. Hristiyan, Musevi münkirdir, kâfirdir. Ama
müşrik değildir.
Kur’an’ın anlattığı manada müşrik kimdir bu durumda?
“İşte kitabın sarsıntı yaratacak noktası bu” diyor Öztürk:
“İnsan
namazlı niyazlı olduğu halde müşrik olabilir. İslam dünyası böyle
maskeli müşriklerle dolu. Bunun altını açıyor kitap. Bugüne kadar ne
dendi cami kürsülerinde? ‘Mekkeli müşrikler, Allah’ı inkar eden dinsiz
kitapsızlar.’ Hayır, öyle bir şey yok. Kur’an bize gösteriyor ki, Mekke
müşrikleri Allah’ı, Allah’ın yaratıcılığını, azametini, yüceliğini
hepsini kabul ediyor. Nedir dertleri? ‘Allah ile aramızda şefaatçi,
aracı, yaklaştırıcı putlar olacaktır’ diyor. Şirk, putperestlik değil.
Putperest Allah’ı kabul etmez. Şirk, nevi şahsına münhasır bir beladır
ve insanlığın en kuvvetli dinidir. Bütün peygamberlere kan kusturmuştur.
Ebu Cehil, Kabe’ye sahip çıkıyor, tavafa sahip çıkıyor, hacca sahip
çıkıyor, umreye sahip çıkıyor, oruca sahip çıkıyor. Nedir Muhammed’le
kavgası?”
Tarikatlar Ebu Cehil’den de rezil
Öztürk, bugünkü cemaat-tarikat türü yapıları da aynı “kavga”nın devamı
sayıyor:
“Ebu
Cehil ’Yedek ilahlarımızı kabul edeceksin’ diyor. ‘Bunlar bizim
şefaatçılarımızdır.’ Bugün tarikatların yaptığı bundan başka bir şey
değildir. Tarikatların yaptığı bundan çok daha rezil ve akıl dışıdır.
Müslümanlar, Müslüman diye müşrikleri kucakladılar bin senedir.
Kendilerinin de şirke battığının farkında değiller. Kur’an diyor ki,
’Şirk’e bulaşmışsan ne yaparsan yap, iflah etmen mümkün değil, hepsi
boşa gider.”
“Şirk” tuzağından kurtuluşun çaresi mi? “Kur’an” diyor Öztürk:
“Kur’an’ı
niye okutmuyorlar bu halka? Arapçasını oku, manasına karışma! Oysa
Kur’an’da diyor ki ‘Beni telaffuz etmek okumak değildir. Beni, ne
dediğimi anlayarak okuyacaksınız.’ Niye bunlar ‘Namaz, Kur’an’ın
tercümesiyle kılınmaz’ diyor. İmam-ı Azam gibi bir adam ‘Kur’anın
tercümesiyle namaz kılınır’ diyor. Peygamberimiz ‘Kur’an’dan bir şey
okuyamasan da içinden geldiği gibi dua et’ diye sahabisine bu izni
veriyor. Siz niye bunu yasakladınız? Kur’an’ın içindekileri öğrenmesin
diye millet.”
Soruyorsunuz haliyle, “Dinci neden istemesin ki dinin öğrenilmesini?”
“Saltanatları biter” diye özetliyor
Öztürk:
“Çünkü
Kur’an insan haklarına tecavüz edenlerin, kamu hakkı yiyenlerin dini
kitabı olmayacağını öğretecek. İnsan haklarına tecavüz aracı yapılan
camilerde ibadet edilmeyeceğini söyleyecek. ‘Bunlar insanlığa zarar
veren mescitlerdir. Bunlarda ibadet etme’ diyor Kur’an. Riyaya
bulaşanların müşrik olduğunu görecek. Ne kalıyor geriye? Namazına riya
bulaşanların o namazlarının lanet olarak geri döneceğini öğrenecek.
Kuran namaz kılmayanları lanetlemiyor. Teşvik ediyor ‘Kılın’ diyor. Ama
namaz kılıp da bunu menfaat aracı yapanları lanetliyor.”
Bu camilerde Hz. Muhammed’in öğrettiği namaz kılınmaz
Sohbet sırasında birkaç gün önce Anadolu Ajansı’nın servis ettiği
bir haberden bahsediyorum Öztürk’e. Habere göre Yenice Müftülüğü, halkı
sabah namazını camide kılmaya teşvik için bir kampanya başlatmış.
Hazırladıkları bildiride “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan
namazdan 27 derece üstündür...” yazıyor. Devamını okumama fırsat
kalmadan “Yalan” diyor Öztürk;
“Yalan... Hepsi sonradan uydurmadır.
Emevilerin halkı camiye hapsedip, imam adıyla koydukları ajanlarına,
halkın beynini yıkatmak içindir. Sahabe nesli Emevilerin camilerine
gitmiyordu. Tıpkı benim gitmediğim gibi! Enes bin Malik gibi en büyük
sahabilerden biri ‘Buralarda Muhammed’in bize öğrettiği namaz kılınmaz’
diyordu, ‘Buralar Emevilerin beyin yıkama yeri. Ben evimde kılıyorum
namazımı’. Bunu Enes bin Malik o zaman diyor da ben bugün demeyecek
miyim? Cemaatle kılarsan 27 derece bilmem ne... Cuma namazını da böyle 2
rekattan 16 rekata çıkardılar, hutbenin yerini değiştirdiler...
Kuran’ın dışında bir din kuruyorlar. Kur’anı halk okursa ‘Bu ne’
diyecek, ‘Sizin dediğinizle Kur’an’daki uymuyor birbirine’.
Putperestliğin deklarasyonu
“Cuma cemaatle kılınır. Ben Müslüman’ım, namaz kılan bir adamım,
cumaya gitmek istiyorum. Sen bu camileri peygamberimizin namaz kıldığı
hale getirsene” diyen Öztürk, ibadeti peygamberin yaptığının dışına
çıkarmayı “putperestliğin deklarasyonu” olarak nitelendiriyor:
“Gel
bana ispat et; Peygamber hayatında iki rekatın dışında namaz kıldı mı?
‘Öyle alışılmış’ diyor. Ben putperest miyim alışılmışa uyacağım? Bu
putperestliğin deklarasyonudur. Hz. Peygamber Cuma hutbesini namazdan
sonra okudu, isteyen dinledi, istemeyen çıktı gitti. Sen şimdi Emevi’nin
kafasıyla hutbenin yerini değiştirip namazdan öne aldın. Namaz farz,
hutbe keyfe bağlı. Adam namazı kılmak için senin hezeyanlarını
dinleyecek. Bunu Muaviye bu hale getirdi. ‘Eee biz şimdi bin yıllık şeyi
mi değiştireceğiz?’ Sen Allah’a mı tapıyorsun geleneğe-tarihe mi
tapıyorsun? 101 tane ayet var Kur’an’da ‘Sakın ecdadınızın kabullerini
din yapmayın. Aklı ve hakkı öne çıkarın ve onları eleştirin’ diyor. Niye
yapmıyorsun bunu? Açıkça peygamberin icraatına aykırı. İbadette içtihat
olmaz. Peygamberden nasıl gördüyse öyle yapılacak. Sen Muaviye’ye mi
peygamber diyorsun, Muhammed’e mi? Ben şimdi adama soruyorum bunu.
Hangisinin dediğini yapacaksın? Bitti. Bunlara ilmi cevap veren biri
gördün mü; sade sövüyor adam reformcudur, artist kılıklı, sakalı yok
bıyığı yok. Ne sövüyorsan, 20 katını sana iade ediyorum.
Dinci diktatörlük kurulursa Türkiye’de çok kan akacak
Prof. Dr. Öztürk, dinciliğin heves ettiği diktatörlüğe ulaşması halinde “kan döküleceğini” ileri sürüyor:
“Bunlar
senelerdir içeride, dışarıda terörü açık veya örtülü beslediler.
Gelecekte bundan yararlanacaklar. Oraya henüz getiremediler işi. Oraya
doğru gidiyorlar şimdi. Toplumda istemedikleri hiçbir fikri ve kişiyi
bırakmayacaklar. Hedefleri budur.”
- Halk arasındaki “Bunlar adamı kıtır kıtır doğrar” algısının temelsiz olmadığını düşünüyorsunuz öyleyse...
Doğrar
ve ’ibadet ediyorum’ der. Hiçbir zulüm ideolojisi yaptığı zulme ’iyi’
demez. Yalnız din adına zulüm yapanlardır, yaptığı zulmü ibadet gösterip
bir de ondan sevap bekleyen! Dünyanın bu zamanında Sivas’ta 37 insanı
diri diri yakan bir zihniyet neyi yapmaz söyler misiniz? Sivas’taki o
katliam, o neronik diri diri yakma, New York kulelerinin vurulmasından
40 kat daha önemlidir felsefi manada. Batı üzerinde durmuyor.
’Birbirlerini yesinler’ diyor; ’sonra ben gidip muhtarlık ederim’.
Hiçbir ideoloji dini kullanarak zulmedenler kadar zalim ve kötü olamaz.
En kötü ideoloji sizi nihayet evinizin kapısına kadar takip eder. Dinci
zulüm sizi yatak odanızda, rüyalarınızda bile kontrol eder. Çünkü onun
cini var, meleği var, şeytanı var, var da var... Sizi banyoda bırakmaz,
yatağınızda bırakmaz, rüyalarınızda bırakmaz. Onun için insanlığın huzur
bulma gibi bir hevesi varsa mücadele edeceği bir numaralı belanın
dincilik olduğunu bilecek. Eğer dincilik hayalindeki hedeflere kısa
sürede varırsa Türkiye bir cehenneme döner. Afgan cehennemine döndürmek
istiyorlar diyorum; başka kötü örnek yok. Afganistan’dan da bin beter
olur Türkiye.
- Tam olarak nedir kast ettiğiniz?
Bunları telaffuz
etmek istemiyorum. Çok kötü olur. Böyle bir cehennem insanlık görmemiş
olur. Ve Batı bunu tahrik ediyor; Türkiye’den bin yıllık intikam hırsı
var.
Şirke düşeceklerine deist olsunlar
Kitabının diğer adını Şirke Tepkinin Felsefeleşmesi Deizm koymuş Prof.
Dr. Yaşar Nuri Öztürk. İkinci bölümde son dönem yazılarında da sıkça
değindiği “deizm”i anlatıyor.
“Deist” tarifi kısa ve net:
“Allah’a olan imanını korumak için din adamlarının din diye anlattıkları safsatalara karşı çıkana denir.”
- İnançlarını koruyabilmek için dinden kaçıyorlar doğru mu?
Gayet
tabii. Kur’an’ın dediği de budur. Kur’an diyor ki, ‘Din zulümle
kirletilmişse onu yaşama. Allah’a imanını koru ben seni kurtaracağım.’
Deizmin öncülüğünü yapan Kur’an-ı Kerim. Tarihin ilk deistleri Müslüman
mütefekkirler arasından çıkmıştır. İmam-ı Azam bile bu manada deisttir.
Dedi ki, ‘Emevilerin zulmüne karşı çıkın ibadet odur... Emevilerle bir
saat mücadele hacdan eftaldir.’ Kur’an bu kapıyı aralamış. Kur’an, dine
musallat olmuş habis unsurların anlattığı din yüzünden, insanların
Allah’a imanlarının zedelenmesini istemiyor. Çünkü ana gaye odur.
‘Allah’a imanınızı koruyun. Bunu korumak için ne yaparsanız yapın, ben
bunu makbul göreceğim ve sizi kucaklayacağım.’
- Toplumda böyle kayma var mı?
Gayet
tabii. Bunlar parayla, iktidarla, yal, mevki dağıtarak veya tehditle,
insanları inanmadıkları şeyleri inanmış gibi göstermeye itiyorlar. Zaten
müşrik oldu toplum. Riya şirktir çünkü; en tehlikeli, en zararlı
şirktir. Bu yal ortadan kalkınca sen gümbürtüyü o zaman göreceksin. Biz
insanların ateizme gitmesini önlemek için mücadele veriyoruz. Bırakın
deist olsunlar. Kur’an bana diyor ki ‘İnsanların Allah’a imanlarını
koruyun.’ Benim temel gayem budur.
Tarikat-cemaatler “yol”dan çıkarıyor
Tarikatlar, cemaatlerin, adı, yapılanma biçimi, görünürdeki ulvi misyonu
ne olursa olsun yaptığının “tefrika” olduğu uyarısında bulunuyor
Öztürk:
“Dinin en büyük sıkıntısı tefrikadır. Tefrika şirk olduğu
için toplum açısından felakettir. Cenab-ı Hak ‘Şu benim yolum’ diyor;
‘Kitapta gösterdiğim bu yolu bırakıp diğer yollara sapma’ diyor. Çoğul
kullanmış. Saparsanız benim yolumdan sizi uzaklaştırırlar. Bitti. Tarih
boyunca da böyle olmuştur. İslam’ın Gazali’den beri maruz kaldığı en
büyük felaket tarikatler tarafından beslenendir. Allah ile aldatan
herkes Tanrı’yı vesayet altına alıyor demektir. Tanrı’yı kandırma aracı
olarak kullanıyor. Hüküm makamında kendisi. Tanrı sadece halkı susturmak
için araç. Mehmet Akif diyor ki “Bizi Allah ile iskata kalkışmayın, Biz
buna teslim olmayız.” İskat susturmak demek. Mehmet Akif 1920’li
yıllarda Türk Milletini “Allah ile iskata teslim olma” diye uyarıyor.
Dincilerin yaptığı budur. ”
Vatan haini mi, İslam alimi mi - Selcan Taşçı
Yorum Gönder