Masum bir tek insanın bile öldürülmesi kamu vijdanını altüst etmek için yeterliyken 35 insanın bir anda, kendi silahlı kuvvetleri tarafından yok edilmesi bir bakıma milli felaket anlamı taşır. Bu nedenle her şeyden önce, Uludere olaylarının da üzerinde önemle durulması gereken, her yönü ile araştırılmasını istediğimiz ve hatta beklediğimiz bir olay olduğunu belirtmek ister, hayatını kaybedenlere Ulu Tanrıdan rahmet, geride kalan ailelerine başsağlığı dileriz.
Olaydan bir yıl sonra ortada sadece PKK’nın Hükümeti soykırım yapmakla itham etmesi, muhalefetin yönetimi hırpalamak için bu iddialara benzer şekilde destek vermeleri, kayıp ailelerin adaletin gerçekleşmesi için, olayın faillerinin bulunup yargı önüne çıkarılması istekleri kalmıştır. PKK ve aileler, diğer olaylara benzer bir şekilde sorumlu olarak gösterdikleri komutanların ve istihbarat elemanlarının tutuklanmasını isterken, askerleri tutuklamak ve yargılamak için hiçbir fırsatı kaçırmayan iktidar bu sefer tutuklamalar konusunda biraz çekimser kalmayı tercih ediyor. Bu konudaki gelişmeleri biraz endişe ve biraz da merakla izliyoruz.
Uludere olaylarından bir süre önce, Taraf gazetesi ve bu gazeteyi desteklemekle görevli, yandaş basın yayın organlarında PKK’nın propaganda yayınları başlatıldı. Özellikle TV’lerde yayınlanan görüntülerde tam teçhizat, hafif silahlarla donatılmış PKK militanlarının şarkılarla, türkülerle hududu geçip askeri karakolları nasıl basıp, onlarca Türk askerini nasıl biçtiğini gösterdiler. Tabii ki filimler propaganda amaçlı olarak hazırlandığı için montaj sanayi ürünü olarak başrolü PKK militanları oynuyor, her şey onların lehinde geliştiriliyordu.
Bu gün yandaş basın tarafından “ AKP yönetiminin aleyhine dönüştüğü için değil ama askerleri ve Kemalist aydınları hapse tıkma görevini başarı ile tamamladığı için, gelinen ortamda varlığına gerek kalmadığı gerekçesi ile tasfiye edildi” şeklinde onurlandırılan ve dışlanan Taraf Gazetesi o dönemde çok faaldi. Türk Ordusu ve Emniyet Kuvvetlerini adeta alaya alan ve PKK militanlarını destekleyen yayınlar birbirini izliyordu. PKK militanları adeta Türk emniyet kuvvetlerini hiçe sayan, sınırları istediği gibi geçen, istediği karakolumuzu istediği anda basan, asker ve polisleri, bölgedeki görevlileri istediği anda öldürebilen, iyi yetişmiş elemanlar olarak tanıtıldı.
Taraf, Ordu aleyhinde bir adım atar da yandaş basın, yayın durur mu? Onlar da benzer bir anlayışla, hem istihbarat kaynaklarını, hem de Silahlı Kuvvetler ve Emniyet Kuvvetlerimizi rahatsız eden yayınlar yapmaya başladılar. İşte o zaman o yayınlara hem kızdık ve hem de eyvah dedik. Ülkede açıkça ilan edilmemiş bir iç savaş varken, Suriye, Irak ve İran ile olan hudut bölgelerimizde oldukça fazla kaçakçılık olayı yaşanırken, yöneticilerin, emniyet kuvvetlerinin biraz insani ve biraz da bölgenin sosyal yaşamı gereği bu kaçakçılığa biraz müsamaha göstermeyi benimsemişken, Taraf ve yandaş basın-yayın organlarının bu yaygarası ileride tatsız olaylara sebebiyet verebilirdi. Nitekim öyle oldu.
28 Aralık 2011 günü saat 21.30 sularında Şırnak’ın Uludere ilçesinde bu gün bazı kaynaklar tarafından kasıtlı ve bilinçli olarak yapılmış bir soykırım olarak tanıtılan, 35 kişinin ölümüne neden olan olay gerçekleşti. Önde Başbakan olmak üzere Hükümet üyelerinin, belki de yine Ordu mensuplarının halk önünde müşkül duruma düşürülmesini sağlamak veya Taraf ve Yandaş basın-yayın organlarının zincirleme bağımlı yayınlarının etkisinde kalarak olayı bölgedeki kaçakçı bir grubun hatalı bir kararla bombalanması şeklinde algılaması bütün yorumların kaynağı olmuştur.
Olayla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlılığının açıklamasının satır başları şöyleydi:
"Terör örgütü elebaşlarının son dönemde verdikleri kayıplar için gruplara misilleme talimatı verdikleri ve bu doğrultuda özellikle sınır ötesinde Sinat-Haftanin’e takviye maksadıyla çok sayıda terörist gönderildiği bilgisi alınmıştır.
grubun tespit edildiği bölgenin teröristler tarafından sıkça kullanılan bir yer olması ve geceleyin hududumuza doğru bir hareketin tespit edilmesi üzerine hava kuvvetleri uçakları ile ateş altına alınması gerektiği değerlendirilmiş ve saat 21.37–22.24 arasında hedef ateş altına alınmıştır. Olayın meydana geldiği yer, bölücü terör örgütünün ana kamplarının konuşlu olduğu, sivil yerleşim bulunmayan, ırak kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesidir."
Olay Silahlı Kuvvetler hariç bütün resmi organlarca Hükümet görüşüne paralel olarak bir hata olarak tanıtılınca sorumluluktan kaçan organlar ard arda beyenat vermeğe başladılar.
MİT Müsteşarlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:
“30 Aralık 2011 tarihli bazı basın yayın organlarında yer alan ‘Irak/Haftanin bölgesinde 35 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan hava operasyonuna ilişkin istihbaratın MİT’ten kaynaklandığı’ yönündeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.
Genelkurmay Başkanlığının yaptığı 29 Aralık 2011 tarihli basın açıklamasında, söz konusu operasyonun nasıl gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Buna rağmen bazı basın yayın organlarınca basın meslek ilkelerine aykırı bir şekilde Teşkilatımıza teyit ettirilmeden olayla ilgili gerçek dışı haberler yayınlanmasından üzüntü duyulmaktadır.
Daha sonraki yayınlardan köyde yaşayan 20 kişinin arandığı, valilik tarafından açıklandığını öğreniyoruz. İddialara göre, köyde kaçakçılıkla geçinen kişiler PKK üyesiydi ve kaçakçılıktan kazandıkları paradan örgüte pay veriyorlardı. Olaylardan 3 kişinin sağ olarak kurtulduğu ancak can güvenliği nedeni ile saklandığı PKK'ya yakın haber siteleri tarafından duyuruldu. Buna karşılık olayla ilgili idari ve adli inceleme başlatıldığını açıklayan Genelkurmay Başkanlığı bölgede sivillerin bulunmadığını ve operasyonun PKK 'lılara yönelik yapıldığını belirtmektedir.
Muhalefetin de AKP Yönetimini sıkıştırmak için olayı masum yurtdaşlara karşı yapılmış bir hata olarak tanımlamaları, olayı bir başka yöne çevirmiştir. Olayın ilk anlarında, eskilerin tabiriyle “Mal bulmuş Mağribi” gibi Orduya saldıran Taraf Gazetesi ve Yandaş Basın- Yayın organları ibret verici bir dönüş yaparak Hükümete paralel bir görüş izleme yolunu tercih etmişlerdir.
Biz bu konuda en doğru kararı sizin vereceğinizi düşünerek sizleri sanal olarak 35 yurttaşımızın ölümüne neden olan bombalama emri veren karargâha götürmek istiyoruz. Yukarıda belirttiğimiz olayları biliyorsunuz. Yani hemen hemen bütün TV.ler ve gazetelerde PKK militanlarının istediği anda, istedikleri kadar güçle sınırlarımızdan ve hudutları koruyan Jandarma birliklerinin yanından geçiyor ve bu geçişlerden Jandarma karakollarının haberi bile olmuyor. Üstelik sınırlarımızı geçen bu gruplar istedikleri karakolları basıp bazen 5–10, bazen de 20–30 genç askerimizi şehit ediyor, mayın tuzakları kurup yüzlerce asker ve sivil Türk insanının ölümüne veya bazı organlarını kaybedip sakat kalmalarına sebebiyet veriyorlar. Bu şehit ve yaralılar ulusu kahrediyor ve büyük bir moral bozukluğu yaratıyorlar. Bölgede hemen hemen her köy ve kasabada oldukça yoğun bir PKK sempatizanı militan var.
Bulunduğunuz komuta merkezinde radarda bir grubun PKK bölgesinden hududu geçmek üzere olduğunu görüyorsunuz. Aynı PKK’nın propaganda yayınlarında gördüğünüz gibi, hiçbir endişeye kapılmadan hududu geçmek üzereler. Karar vermeniz için bir iki dakikanız var. Bu insanların ne olduğunu, niçin hududu geçtiklerini anlamanız imkânsız. Ama bunlar teröristse büyük bir ihtimalle yolları üzerindeki karakollardan birini basacak 20–30 veya öldürebildikleri kadar Mehmetçiği, polisi yahut ta masum sivilleri, kadın ve çocukları öldürecekleri kesin gibi. Kararınız hanımlar beyler! Kararınız nedir? Boş verelim geçsinler mi demek istersiniz? Yoksa vurun demeyi mi?
Tahmin edeceğiniz gibi savaş çok ciddi bir iştir, bazen düşmana acıma veya merhamet gösterme size ve korumakta olduğunuz insanlara inanılmayacak acılar yaşatabilir ve kayıplar verdirebilir. Doğru zamanda verilen doğru kararlar sevdikleriniz ve kendi yakınlarınız dâhil pek çok insanın acı çekmesini önleyebilir. Merak ediyorsanız söyleyelim, bu olayda bizim görüşümüze göre en doğru karar aynen yapıldığı gibi şüpheli hedefin imhası şeklinde olacak. Bu hatırlatmadan sonra biz yine o olayda hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Tanrıdan rahmet, geride kalan aile fertlerine sabırlar vermesini dileriz.
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder