Okullarda büyük rezalet! - Emin Çölaşan

(Yazıma parantez açarak başlıyorum. Genelkurmay eski Başkanı Karadayı Ankara’ya
getirildi ve savcıya ifade veriyor. Bu yazıyı dün saat 16’da, sonucu bilmeden yazıyorum.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, Karadayı da tutuklanacaktır. Parantezi
kapıyorum.)
Sevgili okuyucularım, Türkiye’de nereye baksanız rezalet fışkırıyor.
Yasaları ve kuralları çiğneyenler eğer iktidarın adamları ise sorun yok! Değilse ya gözaltına alınıyor, ya da tutuklanıyor.
Hiçbiri olmazsa haklarında yasal işlem başlatılıyor. Hele devlet memuru iseler vay hallerine!
Önceki gün Türkiye’de rezil bir eylem daha yapıldı.
Eğitim-Bir-Sen isimli yandaş bir memur sendikasına üye olan öğretmenler, bir uygulamayı
protesto etmek için derslere farklı biçimlerde girdiler.
Kadın öğretmenler sıkmabaşla, erkek öğretmenler kravatsız ve sakal traşı olmadan…
Böylece, öğretmenlere okul içerisinde uygulanan kılık kıyafet kurallarını protesto ettiler!
İktidar yandaşı gazetelerden biri, bu haberi dün manşetten şöyle verdi:
“Örtü yasağı delindi. Binlerce öğretmen kılık kıyafet yasağını protesto etmek için dün
itaatsizlik eylemi yaptı.
Türkiye’nin birçok bölgesinde okullarına serbest kıyafetle gittiler.”
Serbest kıyafet dedikleri, işte bu sıkmabaş… Ve kravatsız, traş
olmamış erkek öğretmenler.
Sıralarında dünyadan habersiz oturan küçücük yavrular ve onlara güya ders anlatan bu ilkel kafalar, fotoğraflarda açıkça sırıtıyordu.
Hemen hepsi derste fotoğraf çektirdiler. Bu fotoğraflar daha sonra medyaya bilinçli olarak servis edildi.
Görevli oldukları okulların önünde “Örtüye uzanan eller kırılsın… Başörtümle çalışmak
istiyorum…” gibi pankartlar açtılar.
* * *
Şimdi, Ömer Dinçer isimli Eğitim Bakanı’na buradan soruyorum:
“Bu öğretmenler devletin kurallarını açıkça çiğnediler. Okulların önünde topluca gösteri yapıp pankartlar açtılar, derslere sıkmabaşla, kravatsız ve sakallı girdiler. Haklarında nasıl bir işlem yapacaksın?”
Bu soruyu boşuna sorduğumu da biliyorum çünkü hiçbir işlem yapmayacak, yaptırmayacak…
Çünkü Eğitim Bakanlığı artık tümüyle bu kafaların elinde.
Dikkat ediniz, bakanlığın kağıt üzerindeki resmi adını kullanmıyorum… Milli Eğitim
Bakanlığı demiyorum çünkü artık o bakanlığın “Milliliği” kalmadı.
Dincilerin, şeriatçıların eline geçti.
Eğer bir yerde onlar egemense, orada milliliğin lafı bile olmaz.
Evet Ömer, şimdi söyle bakalım!..
Sıkmabaş eylemi yapan o öğretmenlerin kim olduğunu biliyorsun. Bunu yapanlar
hakkında yasal bir işlem mi uygulayacaksın, yoksa olanları görmezden mi geleceksin?
Bu sorulara dürüstçe, mertçe bir yanıt veremeyeceğini biliyorum.
Eğer bunların hoşuna gitmeyecek bir eylemi başka öğretmenler yapsaydı, şimdi kıyamet kopuyor olacaktı.
Derhal açığı alınmaları, haklarında soruşturmalar başlatılması ve sonra meslekten ihraç edilmeleri kesindi. Belki bazıları gözaltına alınır, bazıları izinsiz gösteri nedeniyle tutuklanırdı.
Devleti ve devletin saygınlığını işte bu durumlara düşürdüler.
Kara mizah Türkiye
Sevgili okuyucularım, ekranlarda ilgiyle izlenen bir dizi var: “Muhteşem Yüzyıl.”
Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul saraylarındaki harem yaşantısını, dönen
dümenleri, çevrilen entrikaları konu alan sıradan bir televizyon dizisi. Ama çok
rağbet gördü.
Tayyip’in herhalde işi gücü yok ki, bu diziyi izliyor!
Bundan bir süre önce posta koydu:
“Böyle dizi olmaz. Atalarımızın hayatı böyle değildi!..”
Dizi Star tv’de yayınlanıyor. Star’ın sahibi, büyük işadamlarımızdan Ferit Şahenk.
Devletle ve hükümetle bin tane işi var. Bankaları var, şirketleri var, ithalatı ihracatı var, Star ve NTV gibi yandaş televizyon kanalları var.
Tayyip’ten bu uyarı gelince Ferit Şahenk korktu.
Ya kıytırık bir dizi yüzünden iktidar kendisinin işlerini engellerse, ya tekerine çomak sokarsa!..
Öyle ya, bunun örnekleri yakın geçmişte görülmüştü.
Aydın Doğan isimli medya patronunu hedef alan Tayyip onun üzerine vergicilerini gönderip Aydın’a diz çöktürmüş, sahibi olduğu gazete ve televizyonları yandaş yaptırmamış mıydı!
Ya aynı şey kendisinin de başına da gelirse!..
* * *
Ferit Şahenk bu korkuyla yaşamaktansa, dizinin senaryosunu yazan ekibe direktif verdirdi:
“Aman haaa, sayın başbakanımız kızdılar. Bundan sonra diziye namaz niyaz sahneleri ekleyin, kadınları örtün!..”
Şimdi diziye yeni sahneler eklendi!
Süleyman’ın karısı olan Hürrem’e namaz kıldırmaya başladılar. Oysa Hürrem Hıristiyan kökenli!
Osmanlı’nın savaşlarında esir edilmiş bir cariye.
Önce onun ve dizideki öteki kadınların başlarını örttüler.
Sonra namaz niyaz vaziyetleri başlatıldı.
Dizide Ramazan geldi, dualar edildi, namaza duruldu, Kur’an ve Ramazan muhabbetleri başlatıldı.
İnsanoğlu Tayyip korkusu belasına neler yapıyor!.. Valla helal olsun yani!..
Uçtu uçtu Ahmet uçtu!..
Bizim anlı şanlı Osmanlı Hariciye Nazırı ilginç bir adam! Ankara’nın en seçkin yerinde beş katlı villada ikamet buyuruyor… Aşçılar, uşaklar, hizmetçiler, sekreterler, korumalar, aklınıza kim gelirse onun emrinde.
Bu adamın oturduğu villanın sahibi Ahmet Hattat.
Devletimiz mal sahibine Davutoğlu Ahmet’in kira bedeli olarak her ay para peşin kese meşin 51 bin Törkiş lira kira bedeli ödüyor. (Bir söylentiye göre kira şimdi 58 bin olmuş.)
Üstelik villanın tam karşısındaki süperlüks apartman dairesinde de özel kalem müdürü ikamet buyuruyor.
Onun da kirası -eğer yanılıyorsam lütfen düzeltsinler- ayda yedi bin Amerikan doları. Parayı yine devlet ödüyor. Para bizim ceplerimizden çıkıyor.
* * *
Bu Ahmet, bizim bütün büyükelçileri dün Ankara ve İzmir’de toplayıp onlara nutuk attı ve şöyle dedi:
“Tarihin peşinden koşulmaz. Ya içinde, ya önünde koşulur. Küresel güçler biliyor ki, tarih artık Ankara’dan akıyor!..”
Maşallah, ne kadar doğru söylüyor! Tarih artık Ankara’dan aktığı (!) için, bunların sayesinde Suriye, İran ve Irak gibi üç yeni düşman kazandık.
Rusya ve Çin’le papaz olduk.
O küçücük Suriye’den korktular, NATO’ya başvurup Suriye sınırımıza Patriot füzeleri kurulmasını istediler. Şimdi o füzeler kuruluyor.
Suriye, hava sahasını ihlal eden uçağımızı düşürdü. Ağızlarını açamadılar.
AB ilişkilerinde çuvalladılar, ne yapacaklarını şaşırdılar. AB’ye, Birleşmiş Milletler’e posta koydular, kimse umursamadı.
Hangisini yazmalı, bilmem ki!..Anasının herhalde beş katlı villada doğurduğu (!) Ahmet, konutunda ayda 51 bin liraya devlet parasıyla oturuyor, büyükelçilerimize ahkam kesiyor. Tarih artık Ankara’dan akıyormuş!
İşin ilginç yanı, toplantıya katılan 158 büyükelçimizden biri olsun kalkıp bir tek eleştiri getiremedi. Sıkıysa getirsin, kendini bir hafta sonra Ankara’da bulsun.

 http://sozcu.com.tr/okullarda-buyuk-rezalet.html

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget