Başbakan Erdoğan Afrika gezisine çıkmadan önce bilmem kaçıncı kez, “Genel af, İmralı için ev hapsi gibi bir şey söz konusu değildir” dedi.
İlk ayar, bu planların sivil sözcüzü Cengiz Çandar’dan geldi; “Erdoğan’ın sözlerinin üzerinde durulmamasını” istedi!..
Fehmi Koru da Erdoğan’ın o sözlerinin “kurala aykırı” olduğuna hükmetti.
En özlü tespiti ise BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü yaptı. Kürkçü şunu söyledi:
“Başbakan’ın ‘olmaz’ dediği birçok şeyin olduğunu,
‘olur’ dediği bir çok şeyin olmadığını bildiğimize göre bu bir karine
teşkil etmez”
Kısacası, genel af, İmralı’nın “kurtarılması” da olacak. “Nasıl”ını bir başka yazıya bırakıp, başka ne “olmaz” denilenlerin olduğunu anlatayım.
Şimdilerde artık resmileştirilen İmralı pazarlıkları için Başbakan Erdoğan’ın geçmişte, “ispatlamayan şerefsizdir” sözü hatırlatılıyor ya, başka şeyler de söylemişti.
Mesela Anayasa referandumu öncesi Ankara Sincan’daki mitingte, “Arkadaşlarımın
içinde böyle bir pazarlık yapan varsa, ki böyle bir şey olamaz,
partimde bir saniye yaşatmam. Söz namludan çıkan kurşun gibidir” demişti.
Bugün “devlet” dediği MİT ve PKK’nın Meclis temsilcisi BDP dışında artık her partiden temsilciler için İmralı turları isteniyor.
Başbakan Erdoğan yine geçmişte, “ Siyasi pazarlık karakterimde yoktur” demişti.
Bugün yeni süreci an be an yazan Yeni Şafak Gazetesi
Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’den öğreniyoruz ki, İmralı
görüşmelerinde şu “enteresan sahneler” yaşanmış:
“MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakan Erdoğan’ın
talimatı üzerine, ‘ayrı devlet’ konusunu iki kez sormuş. Öcalan iki kez
kararlı cümlelerle, ‘ayrı devlet yok’ güvencesini vermiş. Bu diyalog
olduğu gibi Başbakan'a aktarılmış. Onun onay vermesi üzerine Hakan
Fidan, Öcalan'la ikinci kez bir araya gelip, diğer konuları görüşmeye
başlamış.”
Bu “siyasi pazarlık” değilse, nedir?
Başbakan Erdoğan meşhur “Kürt açılımı”ndan önce şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Bir hafta önce MGK üyesi arkadaşlarımla bu
konuda bir çalışma başlattık ve İçişleri Bakanlığımıza bu görevi
verdik. İlgili bakanlıklarla, İçişleri Bakanlığımız görüşmelerini
yapıyor, yapacak. Genelkurmay’dı, MİT’ti kurumlarla, bölge
milletvekilleriyle görüşmelerini yapacak. Bize olgun, bu noktada
hakikaten toparlamanın olduğu bir çalışmayı getirecek. Bizler nihai
değerlendirmelerimizi yapacağız ve ondan sonra da bir söylem birliği
içerisinde kamuya bunu açıklayacağız…”
O günlerde sadece “MGK üyesi bakanlarla” kotarılan işin, bugün MGK onaylı hale getirildiğini görüyoruz.
Yıl 2008; “Öcalan’ın muhataplığının” yavaş yavaş
hazmettirilmeye başlandığı günlerde o zamanki DTP’nin Milletvekili olan
Akın Birdal, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Zafer
Üskül’e, komisyon üyelerinin İmralı’yı ziyaret etmesini önerir. Üskül,
Birdal’ın “ısrarına dayanamayıp”, öneriyi kabul eder ve bir
ziyaret programı hazırlar. Programa CHP ve MHP’li üyelerin de katılması
için büyük çaba sarfeder, ancak muhalefet milletvekilleri itiraz edince,
İmralı programı yatar.
Bugün geçtik milletvekillerini, Kandil ve Brüksel’den
heyetlerin ziyaretini, İmralı-Kandil arasında doğrudan telefon hattı
kurulmasını (belki de çoktan kuruldu, sadece alıştırma için böyle söyleniyor) konuşuyorlar.
Demem o ki, plan sahiplerinde bu “sabır”, bizlerde bu “hazım” olduktan sonra daha çok şey olur!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ
9 Ocak 2013
Yorum Gönder