3 Ocak’ta, bu köşedeki “Yol haritası ve trafik lambaları” başlıklı yazıda şu satırlar da vardı:
“Öcalan,
PKK’nın üzerinde halen denetim sahibi... Ancak geçmişteki provokatif
eylemler ve kendilerini ‘Kürdistan Özgürlük Şahinleri’ (TAK) olarak
niteleyen grubun metropollerdeki eylemleri, terörün bitirilmesine
yönelik çabaları nasıl provoke etmişse, AKP’nin yeni ‘yol haritası’na
kan damlamayacağını kim garanti edebilir?..”
Bu yazının üzerinden yalnızca beş gün geçti... Ve ne yazık ki CHP’nin de “kredi” açtığı “yol haritası”nın üzerine kan damladı!..
İşte ajansların Hakkari Valisi Orhan Alimoğlu’na dayanarak dün geçtiği haber:
“100
PKK’lı Hakkari’nin Irak sınırındaki Çukurca ilçesine bağlı Karataş
Jandarma Karakolu’na sızma girişiminde bulundu. 4 saat süren çatışmada,
ilk ateş sırasında 1 asker şehit olurken, 12 PKK’lı öldü.”
Karakolu
hedef alan bu militanlar; PKK yöneticilerinin, bazı faili meçhul
eylemlere dayanak gösterdiği “kontrolsüz gruplar” olamaz herhalde!..
Çünkü dağ başında harekete geçenler, karakola 8 kilometre uzaklıktaki
Irak topraklarından sızmışlar!..
Peki söyler misiniz; AKP’nin
Öcalan’la “müzakere” yürüttüğü süreçte, PKK’lıların Kandil’e
çekilmesinin tartışıldığı dönemde 100 kadar teröristi bir jandarma
karakoluna kimler eyleme gönderdi?..
Karakola sızma girişiminde bulunan PKK’lılar hangi iradeyle yola çıkarıldı?.. Kimin PKK’sıdır bu?..
İmralı’nın iradesi mi; Kandil’in mi, KCK’nın mı, Avrupa PKK’sının mı, İran PJAK’ının mı?..
Yoksa bu son eylem, PKK’nın aralık ayında yaşadığı kayıpların intikamı için mi yapılmıştı?..
‘Nükleer güç’müşşşş!..
Beni bayağı öfkelendiren gazete haberi aynen şöyle başlıyordu:
“Dünyanın
iki nükleer gücü Hindistan ve Pakistan arasında yüksek tansiyon
yaşanıyor. Kaşmir’de bulunan Pakistan birlikleri Hindistan ordusu
tarafından saldırıya uğradı. Saldırıda 1 Pakistan askeri hayatını
kaybederken 1 asker ise yaralandı.”
Bütün mesele Sawan Patra adlı bir bölgeymiş. Hem Pakistan hem de Hindistan bu bölgeyi sahipleniyormuş...
Vay
anasına be; Türkiye, Lozan’dan kalma 12 adayı Yunanistan’a peşkeş
çekerken, Pakistan ve Hindistan bir kontrol noktası uğruna neredeyse
savaş ilan edecekler demeyeceğim!..
Çünkü haberin girişindeki cümle çok daha vahim bir durumu gösteriyor!.. Dikkatinizi çekmediyse yeniden yazalım:
“Dünyanın iki nükleer gücü Hindistan ve Pakistan!..”
Din
ve mezhep savaşlarının bir türlü bitmediği, Taliban ve El Kaide gibi
satırla kafa kesen örgütlerin cirit attığı, şeriat kuralları nedeniyle
kimi bölgelerde kadınların recm edildiği, insanların meydanlarda adeta
linç edilerek öldürüldüğü iki ülkeden söz ediyoruz...
Hem de cehalet,
yoksulluk ve sefalet içinde geri kalmış, milyonlarca insanın kerpiç
evlerde ve barakalarda yaşadığı, kimi bölgelerinde ineklerin bile kutsal
sayıldığı ama içme suyunun olmadığı bir karanlık coğrafya...
Tüm
ekonomik kaynaklarını nükleer silahlara harcayan bu iki ülkenin,
bağnazlık ve cehaletin pençesinde niçin çırpındığı anlaşılıyor değil
mi?..
İşte Bakırköy Belediyesi...
Ülker Durukan, Bakırköy’de 60 derneği bünyesinde barındıran Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun başkanı...
Durukan
ailesi 40 yıllık CHP’liymiş. Yani hep CHP için çalışmışlar...
Durukan’ın başkanı olduğu platformdaki 60 kuruluşun büyük bölümünün de
CHP destekçisi olduğu söyleniyor...
Durukan; 16.10.2009 tarihinde,
İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki ifadesinde; “Bakırköy
Belediyesi’ndeki bazı çalışanlar hakkında yolsuzluk şikayetleri olduğunu
bu nedenle belediye başkan yardımcısı Turgay Akbal’ın kendisine husumet
beslediğini” söylemiş...
Peki bu husumetin ardından neler yaşanmış?.. Bakınız Durukan mahkemedeki ifadesinde neler anlatmış:
“Belediye
binasına girdiğimde, Akbal’ın şoförü Saffet Aydın orada bulunan
korumalara, ‘bu kadın bir daha belediye binasına girmeyecek. Başkanın
emri var’ dedi. Binadan çıktıktan sonra sanığı arkamda gördüm. Omzumdan
tutarak ‘O....u, kahpe şeklindeki sözlerle bana hakaret etti. Ayrıca
‘senin beynini dağıtırım, beynine sıkarım. Seni öldüreceğim’ diyerek
beni tehdit etti.”
Mahkemedeki ifadeye bakılırsa, tanık Öcal Ünal da ifadesinde bu küfür ve tehditleri doğrulamış...
Durukan’ın
açtığı dava Yargıtay’da olduğu için ve de tüm Bakırköy; binlerce üyesi
olan bir platform yöneticisi kadının başına neler geldiğinden haberdar
olduğu için fazla yorum yapmayacağım...
Ancak Durukan’ın aşağıdaki sitemini umarım CHP yönetimi okur ve “Bakırköy’de neler oluyor” diye bir an önce düşünmeye başlar:
“Ben
ve ailem 30-40 yıldır CHP ye oy verdik. Ancak bunların bize
saldırmalarının bütün nedeni, yanlışlarına ve yolsuzluklarına karşı
çıkmamızdır. Ataköy 6. kısımdaki yeşil ve okul alanını, 7-8 kısımdaki
fidanlık alanını, Zuhurat Baba adliye arkasındaki ve Hava Harp Okulu
yanındaki yeşil alanları (AKP’lilerle ortak el kaldırdılar) imara açıp
betonlaştırdılar. Bunlara karşı çıktığımız için bize ve ikisi üyemiz
olan 4 meclis üyesine taktılar. Akla hayale gelmeyecek karalamalar ve
iftiralarda bulundular. Daha önce Ahmet Bahadırlı’dan kiraladığımız
dernek binasını basarak eşyalarımızı gasp ettiler, üyeleri
tartakladılar. İşte böyle kişileri CHP burada 2. dönemdir tutmaktadır.
Verdiğimiz oylar, vergiler bunlara ve CHP’ ye haram olsun.”
Birileri başını kuma gömse de, Bakırköy’deki rezaletleri okumaya devam edeceksiniz...
Yorum Gönder