Çıkarın dilinizin altındaki baklayı! - Mustafa Mutlu

Yandaş medya, MİT Müsteşarı‘nın İmralı‘daki teröristbaşı ile yaptığı pazarlık, toplumda tepkiyle karşılanmasın diye elinden geleni ardına koymuyor.
Hepsi bir-iki şehit yakınıyla konuşup, onların “barış”ı ne kadar istediğini yazıyor ve sözbirliği etmişçesine İmralı’daki görüşmelerde uzlaşmaya varılmasının ne büyük başarı olduğunu anlatıp duruyor. Asıl meseleye ise kimse girmiyor:
PKK’ya hangi tavizler verildi?
Konu yavaş yavaş buraya kayınca, iktidarın emrindeki Star Gazetesi’nden Yakup Bulut, Öcalan’ın MİT Müsteşarı’ndan talep ettiği “altı madde”yi büyük bir gazetecilik başarısıyla ortaya (!) çıkarmış...
Bakın neler istiyormuş teröristbaşı?

***
1) Çatışmazlık zemini hazırlanmalı: Bu zaten bir talep sayılmaz; çünkü devletin de amacı bu...
2) Anadilde savunmaya yönelik düzenleme çıkarılmalı: Zaten hükümetin gündeminde olan böyle bir konuda, Öcal‘ın talepte bulunacağını bile sanmıyorum!
3) Kandil’deki PKK yöneticileri ile Erbil’de toplantı yapılarak, bilgilendirme olmalı: Bu bir talep değil, olsa olsa Kandil’in devre dışı bırakılmadığını göstermek için bir “şekil şartı” olabilir.
4) PKK’nın kademeli olarak geri çekilmesinin ortamı hazırlanmalı ve silahlı güçlerin ülke dışına çıkması sağlanmalı: Bu da bir “talep” değil. Anlaşmaya varıldığında zaten doğal olarak sağlanacak bir olanak.
5) İmralı ziyaretleri kolaylaştırılmalı. Orta vadede kamuoyu hazır hâle gelince ev hapsi gündeme getirilmeli: Belki bu “ciddi bir şart” olarak kabul edilebilir. Ancak bu da Başbakan tarafından şiddetle yalanlandı.
6) Dördüncü yargı paketinde şiddete bulaşmayanlara tahliye için düzenleme yapılmalı. Ağır hasta olduğunu belgeleyenler bırakılmalı: Evet; bu ciddi bir “şart”, ancak PKK’nın yıllardır kan dökmesinin nedeni bu da değil...

***
Yandaş medyaya sızdırılan bu “şart”larla denilmek isteniyor ki:
“Gördüğünüz gibi Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, toprak bütünlüğü başta olmak üzere PKK’ya hiçbir taviz vermiyor. Sadece barışı sağlamak için, onlara kaybettikleri özgürlükleri iade ediliyor ve cezaevlerindeki koşulları düzeltiliyor. Bu yüzden sakın bu görüşmelere karşı çıkmayın!”
Eyvallah!
“Teröristle pazarlık yapılır mı, yapılmaz mı?” konusunu bir kenara koyuyorum; eğer “görüşülenler” yukarıdaki altı maddeyle sınırlıysa, hep beraber destek olalım.
Ama... Haykırmak istiyorum ki: Ben, PKK’nın taleplerinin bu kadar sığ ve basit olduğuna asla İNANMIYORUM!

***
Hatırlayın:
Oslo görüşmelerinde bile ana konu “demokratik özerklik”ti...
Okuyun yukarıdaki altı şartı; böyle bir talep var mı? Yok...
İl ve ilçe adlarının Kürtçe olması isteniyordu: Bu altı talepte var mı? Yok!
BDP, ana dilde eğitim için yeri göğü inletiyordu... Nerede ana dilde eğitim? Yok...
İyi de o zaman İmralı’ya gidip gelen Ahmet Türk’ün gözleri, BDP’lilerin deyimiyle neden parlıyor?

***
Bu PKK denilen terör makinesi, yukarıdaki altı “light şart” için mi yıllardır kan döktü? Bundan ibaret miydi amaçları?
Ben, tüm bunların, “PKK’yla pazarlık” faslının resmileştirilmesi ve toplum tarafından kabul edilmesi için sadece bir “oyun” olduğunu düşünüyorum.
Adım gibi eminim ki Ahmet Türk’ün gözlerinin içinin parlamasına neden olan “gerçek uzlaşma” çok daha derin ve kapsamlı...
Peki; ne zaman açıklanacak?
Toplum, PKK’yla pazarlık fikrine alıştığı zaman!

***
Hadi; beyler... Çıkarın dilinizin altındaki baklayı...
Gerçek uzlaşma metnini açıklayın!
Görelim Hanya’yı, Konya’yı...

*****
İKİ GÖZÜM!

Bekir Coşkun benim gönül ağabeyimdir. Bu toprakların vicdanıdır, bilgesidir, sağduyusudur.
Sol gözü kendi deyişiyle zaten “yoktu”, şimdi sağ gözü mızıkçılık etmiş... Ameliyat oldu ve yazılarına ara verdi.
Kendim ve tüm VATAN okurları adına “Geçmiş olsun” demek istiyorum.
Sen iste; binlerce göz verelim sana ağabey; çünkü sen bizim iki gözümüzsün!

*****
GÜNÜN SORUSU

Balyoz Davası‘nın gerekçeli kararını açıklayan mahkeme heyeti, kimseyi inandıramayınca gazetecilerle görüşüp demeç vermeye başladı. Sorum onlara:
Arkanıza yaslanıp sadece vicdanınızın sesini dinlemeyi denediniz mi?

*****
Helal olsun böyle kardeşe!

Egedesonsoz.com’dan Hasan Dalgıç’ın haberine göre CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun en küçük kardeşi Celal Kılıçdaroğlu, İzmir Gaziemir’deki bir şantiyede bekçi olarak çalışıyormuş...
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nden emekli olan ve aldığı bin 350 lira emekli maaşıyla ailesini geçindiremeyen Celal Kılıçdaroğlu, şimdi 850 lira maaşla bu işi yapıyormuş.
Muhabir kardeşim Hasan Dalgıç kendisine, “Abinizden yardım istemediniz mi?” deyince, şu yanıtı vermiş:
“Hayır. İsteseydim yardımcı olurdu. Ancak o CHP’nin Genel Başkanı. Ondan bana torpil yapmasını mı isteseydim? Böyle yapsaydım, onu zorda bırakmış olmaz mıydım? Bu başkalarına haksızlık olmaz mı? Üstelik çalışmak ayıp değil ki... İş arıyordum, burada buldum. Biz başkaları gibi gemicik peşinde koşanlardan değiliz. Ağabeyimle telefonla görüştük. İzmir’de iş bulduğumu söyledim, o da memnun oldu.”

***
Bu haberin “yorum”a ihtiyacı var mı?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget