Cumhurbaşkanı Gül ’ün “başkanlık sistemi” denilen ve ABD’den başka bir ülkede
başarılı olduğu görülmemiş “tek adam” sistemi ni onaylamadığı daha önceki
konuşmalarından biliniyor.
Ama çoğu kez yapıldığı gibi “farklı görüş”
ortadan kaldırılmaya veya “yumuşatılmaya” çalışılarak bu soru ona defalarca
soruluyor. Yine soruldu ve Gül bu kez “Türkiye için uygun bir sistem olduğunu
düşünmüyorum. Eğer demokrasiye yeni geçen bir ülke olsaydık anlaşılabilirdi ama
Türkiye’de çok eskiden beri işleyen bir parlamenter sistem var ve ben bu
sistemin doğru olduğuna inanıyorum. Zaten şu anda bile cumhurbaşkanı gereğinden
fazla yetkiye sahip” demedi..
Dikkat çeken
çelişki!
Yumuşattı açıklamasını; “daha önce bizim ‘Türk usulü’
demokrasimiz vardı ama noksandı. Buna benzer noksanlıklar olmaması lazım” dedi..
Okuyan ne anlıyor; “başkanlık sistemine karşı olmaktan vazgeçti de artık noksan
olmamasını tartışmakta” .. Ama ( Taha Akyol röportajında) hemen arkasından
“zamanı gelince tekrar cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağını oturup
arkadaşlarıyla tartışacağını” da söylemiş.
Peki burada yeni bir soru
işareti, daha doğrusu çelişki ortaya çıkmıyor mu? “Zamanı geldiğinde”
cumhurbaşkanlığı zaten ortadan kalkmış, bugün “fazla” bulduğu yetkiler “başkan”
da on kat daha fazlasına çıkmış olacak (Yani Gül için ‘zamanı’ bir daha hiç
gelmeyecek).. Ayrıca bir cumhurbaşkanının konuşurken sözlerini ‘halkın kolayca
anlayacağı şekilde, açık ve net hale getirmesi’ gerektiği gibi ‘daha önce
yaptığı açıklamaları’ da birden unutmaması, hatta onları da net hale getirmesi
gerekir.
‘Daha iyi demokrasi’ açıklanmalı
Mesela daha önce
“parlamenter demokratik sistemin iyi işlediğini” anlatan bir konuşma yapmışsa ve
arkasından “Türk usulü demokrasi eksikti, bu sistem de eksik olmasın” diyorsa bu
eksiklerin “başkanlık sistemi gelirse nasıl tamamlanacağını”, eğer böyle bir
ihtimal görüyorsa kendisinden dinlemek isteriz.
Defalarca yazdık,
hukukçular anlattı ve zaten örneklerle ortada, bir baskı ve haksız yönetim söz
konusu olduğunda gidilecek “bağımsız yargı” yok, bunları dile getirecek
“bağımsız medya” yok, neredeyse tamamı yıllardır güçten yana “taraflı” yayın
yapmakta..
Muhalefet partilerinin görüşleri hiç önem taşımaz hale
getirilmiş, iktidarın istediği her şey ya kanunlarla veya olmuyorsa referanduma
giderek sağlanıyor. Başkanın hatalı kararlarını durduracak “senato” yok.. Eyalet
sistemi ve yetkileri paylaşan “eyalet valileri” de yok. Milletvekilleri ise
bugünkünden beter “başkanın emrinde” olacak..
Tablo bu iken Sayın Gül
acaba “muhalefet partilerini de tümüyle yok kılacak” başkanlık sisteminin, “Türk
usulü demokrasideki eksikleri” nasıl tamamlayacağını açıklayabilir mi? Açıklarsa
sanıyorum siyaset bilimciler , toplum ve hatta daha önce bu sistemin “denenip
başarısız olduğu, diktatörlüklerle sonuçlandığı” ülkeler de fazlasıyla
yararlanırlar.
Kafanıza ÇYDD kadar taş
düşsün!
Bildiğiniz gibi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bugüne kadar
her yıl ülke çapında“eğitim konusunda sıkıntısı olan” yüzbinlerce öğrenciye
eğitim sağlamış olan en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri. “Çağdaş bir
eğitim ve yaşam felsefesi” ile ülkenin her köşesinde yeni şubeler açarak,
2009’da 30 bin olan kız öğrenci burs desteğini 2012 sonunda 55 bine, üniversite
burs sayısını 33 binden 69 bine çıkararak (bütün baskılara, baskınlara,
bilgisayarlara el koymalara rağmen) yollarına devam ediyorlar.
Müthiş
gelişme
‘Burslu’ öğrencilerin ‘mezun olan’ gençlerin, “Çağdaş Gençlik
Birimi” nin yer aldığı yeni projeler, engelli çocuklara yönelik çalışmalarda yer
alacak gençlerin yurt dışında eğitilmesi , yarışmalar , Doğu’da ve her köşede
okul , yurt , eğitim evleri açılması ve daha sayısız gelişme içinde ÇYDD
..
Ama tabii bu ülkede “iyilik cezasız kalmayacak” ya, kötülükten
nemalananlar susmuyor. Son olarak Derneğe destek için bağış yapan “TPF ve BTF”
isimli derneklerin, “EVS ve AGH” nin yabancı dernekler olduğu imajı yaratarak
“diğer ülkelerin maddi desteğini aldıklarını” öne sürüyor, “ABD’den gelen
paralarla okul yapıyorlar” diyerek yıpratmaya çalışıyorlar.
Çamur
tutmaz!
Oysa Turkish Philantrophy Fondation (TPF) ve Bridge To Turkey
Foundation (BDF) ABD’deki Türklerin kurduğu dernekler.. EVS; Avrupa Gönüllü
Sistemi , AGH; Avrupa Gönüllülük Hizmeti ..
“Johnson and Johnson” ise
Türkiye’de Türk şirketi kurmuş bir yabancı firma ve bu Türk şirketi küçük
çocuklarla ilgili ürün sattığı için “2 ana sınıfı” açarak destek vermek istemiş.
Yani söylenen yalanlar tabak gibi ortada.
Kendisi ülkeye katkı için,
“gençlere, çocuklara yardım” için küçük parmağını kıpırdatmayanlar, bir de dönüp
çamur at izi kalsın yöntemiyle karalamaya çalışıyorlar.
İsteyen bu
zavallı gayretlerini sürdürsün ama ÇYDD gibi dürüst ve onurlu dernekler ,
yöneticileri gibi dürüst ve onurlu insanlar çamur tutmaz, o çamur döner sıvamaya
çalışana bulaşır sonunda! Başkan Prof. Aysel Çelikel ve tüm derneği 24’üncü
yıllarında gönülden kutluyorum.
Yorum Gönder