Rahip Niedermeyer’in Nazi Almanyası’nda yaşadıklarını anlattığı sözlerini, defalarca okumuş olmalısınız. Yine de hatırlatayım:
“Hitler iktidara geldi:Yahudileri götürdüler; ben sustum, hepimiz sustuk... Karşı çıkamadık.
Sonra komünistleri götürdüler. Biz yine sustuk karşı çıkamadık.
Sosyal demokratları, demokratları götürdüler yine sustum.
Hıristiyan demokratları götürdüler yine sustum.
Ben bir din adamıydım, politikayla ilgilenmiyordum, karşı çıkamadım.
En sonunda beni götürmek için geldiler. Kimse karşı çıkmadı... Karşı çıkacak kimse kalmamıştı!”
Köylüleri götürdüler!
Çok şükür; biz Hitler’in Faşist Almanya’sında yaşamıyoruz. Ama bizde de polis, yıllardır birilerini götürüyor!
Önce gazetecileri, yazarları götürdüler, herkes sustu.
Sonra öğrencileri götürdüler, itiraz eden olmadı.
Ardından rektörlere, siyasi parti yöneticilerine ve dernek başkanlarına sıra geldi; aldıran çıkmadı.
Onurlu yargıçlar, dik savcılar, cesur avukatlar toplandı tek tek umursanmadı...
Askerlere geldi sıra: Koca koca generaller hücrelerde unutuldu!
En sonunda Antalya’da üçü kadın yirmi dört köylüyü götürdü jandarma! Suçları iktidarı protesto etmekti...
Neden mi?
Çünkü dedelerinden kalan tarlalar ellerinden alınıyordu.
Devlet
2-B arazilerinin, kullanıcılara ucuz bir bedelle devredileceğine söz
vermişti oysa... Ama onlardan öyle paralar isteniyordu ki; ödemelerinin
olanağı yoktu.
Şalvarlıydılar, eşarplıydılar; ayaklarında lastik ayakkabılar vardı.
Düştüler yola ve “devlet”e dert anlatmaya gittiler.
Kimseyle görüşemeyince bağırdılar, ağladılar, çırpındılar.
Polis yürüdü üstlerine, “Susun” dedi.
Susmadılar...
Zaten yeterince susmuşlardı. Yüzlerce yıldır susmuşlardı. İlk kez susmadılar.
Antalya- Alanya karayolunu trafiğe kapattılar.
Beton direkleri ve çöp bidonlarını devirip yola barikat kurdular.
Ve götürüldüler!
Antalya’da
bunlar olurken CHP’li Emine Ülker Tarhan Meclis’te konuşmuş ve
“Başbakan 5 çocuk istiyor, Hitler de 4 çocuk istiyordu” demiş...
Yanıt, AKP’li Nurettin Canikli’den gelmiş:
“Hitler de yemek yiyordu. Bu durumda yemek yiyen herkes faşist mi oluyor?”
İşte budur!
Neymiş;
Nazi Almanya’sında herkes götürülmüş, kimse bir şey dememiş de sıra bir
gün hepsine gelmiş... Bugün aynı şey Türkiye’de de oluyormuş; falan,
filan!
Hiç olur mu öyle şey?
Biz, “ileri demokrasiyiz” bir kere!
Hem ille de faşist arıyorsanız; CHP’ye bakın, değil mi?
Ne yalan söyleyeyim Nurettin Bey; şu “yemek” örneğini, Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels bile akıl edemezdi!
Üstelik köylülerin götürüldüğü gün söyleyebildiniz bunu...
Helal olsun!
İmzalamasaydı?
Türk medyasında yağcılıkta tarih yazılmaya devam ediliyor:
Başbakan’ı
yerden yere vururken birden “hidayet”e eren “çakma Yiğit”i
biliyorsunuz. Bir TV’de “Başbakan Erdoğan benim atam olur” dedi!
Bu
sözler hemen herkes tarafından “yağcılıkta son nokta” olarak
değerlendirilirken, bu kez hamle Nazlı Ilıcak’ın oğlu ve Akşam
Gazetesi’nin eski Sahibi Mehmet Ali Ilıcak’tan geldi:
“Kitap okumam. Okuduğum tek kitap Başbakan Tayyip Erdoğan’ın imzalayıp hediye ettiği Kuran-ı Kerim’dir.”
Demek ki Başbakan hediye etmeseymiş, bizim Mehmet Ali, Kur’an da okumayacakmış...
İşte; bu arkadaşların dindarlığı bu kadardır...
Onlar sadece güce tapar!
GÜNÜN SORUSU
AKP
Yalova İl Başkan Yardımcısı Eyüp Pirinç, yerel gazetelere bir e-posta
göndermiş ve “İl Başkanı Mustafa Pehlivan’ın imzasıyla yaptıkları
açıklamanın tüm gazeteler tarafından manşetten verilmesini” istemiş...
Sorum size:
AKP’nin işi ülkeyi mi yönetmek, gazeteleri mi?
Uyan Türkiye (15)
İnönü
Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu, Ergenekon Davası kapsamında dört
yıl önce tutuklandı. Şu anda kanserle boğuşuyor. Cezaevi koşullarında
tedavi görmesi mümkün değil ancak mahkeme bir türlü tahliyesine karar
vermiyor.
Ölümcül uyku apnesi hastalığına yakalanan Emekli
Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk de “Fatih Hilmioğlu tahliye edilene kadar
hastaneye gitmeyeceğim” diyerek tedaviyi reddediyor. Devleti
yönetenleri bu dramlara karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Bugün
sıra protokol listesine göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’te... Çalışma Bakanı ama onun da Bakanlar Kurulu’nda oyu var. Siz
de Silivri’de yaşananlara itiraz ediyorsanız, Faruk Bey’e mektup yazın:
Faks: (0312) 212 72 30
E-posta: fcelik@csgb.gov.tr
Yorum Gönder