Bu gün sizi siyasi gelişmelerin sisli ortamından ayırmak ve İstanbul tarihinin önemli bir bölümüne götürmek istiyoruz. Bu konuda yaptığım çalışmaları 5-6 sene evvel yayınlamıştık. Son günlerde Tokat eşrafından dostum Selahattin Topbaşın oğlu İbrahim Bey Milli Mücadele döneminde Havza ve Mustafa Kemalin o günlerdeki çalışmalarını anlatan bir kitap gönderdi. Bu kitapta verilen bilgilerden de yararlanarak bu hassas konudaki yazıyı yeniden ele almak gereği duydum. İbrahim Topbaş ve Şenol Katkat Beyler ile Havza ile ilgili olarak kitaba katkıda bulunmuş olan herkese şükranlarımı sunarak yazıya başlamak isterim.
1917 yılının Mart ayındaki Sovyet ihtilali sonrasında, Türk halkının o döneme kadar ki en büyük düşmanı kabul edilen Çarlık Rusyası yöneticileri ve aristokratlarının hikâyeleri ülkemizde pek fazla işlenmemiş konulardan biridir. Bir zamanlar İstanbul Şehri bu insanlardan adeta dolup taşmıştı. Beyaz Ruslar olarak adlandırılan Çarlık Rusyasının asilleri uzun bir süre İstanbul’un özellikle Aksaray, Kadıköy bölgesi, Moda ve Boğaz kıyılarında çok zor şartlar altında yaşamaya çalışmışlardı. Onların başlarına gelen kıyım, sürgün ve işkence gibi felaketler çok büyük boyutlarda olmasına rağmen, her nedense günümüzde bu konulara temas eden çok az insan mevcuttur. Onların tarihe gömülmüş olan tradejileri Rusya’daki ihtilalle başlamıştı.
Sovyet İhtilalinden kaçan beyaz Ruslar, Çarlık yanlısı General ve Subayların İstanbul’daki toplam sayıları 200.000’e ulaşmıştı. Kırımdan gelen Ermeni ve Rumlar ise Anadolu’nun Karadeniz kıyılarına yerleştirilmişti. Çıkarları bozulan Avrupalı Devletler bu Çarlık yanlısı General ve Subaylara her türlü cephane, araç, gereç yardımı yaparak onlara “Beyaz Orduları” kurdurdular.
3 Mart 1918 Brest – litovks barış antlaşmasından sonra Rusya’nın değişik bölgelerinde Beyaz Ruslar olarak tanımlanan Çarlık taraftarları ile Bolşevikler arasında bir iç savaş başladı. Çarlık taraftarı askerlerden Amiral Kolçak Sibirya’da, General Denikin ve General Wrangel Güney Rusya’da ve General Yudeniç de “Kuzeydoğu Demokratik Hükümeti” ilan ettiği Baltık ülkelerinde Kızıl Ruslarla mücadeleye başladılar. Başta İngiltere olmak üzere Rusya’nın eski müttefikleri bu gruplara silah, mühimmat ve malzeme yardımı yaparak destek vermeye çalıştılar.(1)
İngiltere Kuzeydoğu Karadenizin Kuban bölgesinde ve Kafkasyadaki zengin petrol yataklarını elinden kaçırmamak için Denikin ve Varangeli destekliyor, Rusyaya karşı tampon bölge olarak bir Ermenistan kurulmasını istiyordu. Fransa ise Kırım bölgesinde kendi desteği ile kurulacak olan “Ukrayna Milliyetçi Devletini” desteklemek için Kırıma asker çıkardı. Ayrıca Kafkasya’da bir “Gürcü Devleti” kurulması için elinden gelen yardımı yapıyordu.
Kızılordunun Kırım ve Ukrayna’daki ilerleyişini durdurmak için Fransız General Franchet Desperay üç Türk Kolordusunun kendi emrine verilmesi koşulu ile barış koşullarının yumuşatılacağını bildirmişti. Fakat Türk yetkililer duruma Ordunun ve Halkın şiddetli tepki göstereceğini bildirerek kabul etmediler.
Sovyetlerin Kızıl Ordusu; Ural, Sibirya ve Orta Asya’da mücadele ediyordu. Muhtelif çatışmalardan sonra ard arda başarılar elde edip ilerlemeye başladı. 1919 yılı Aralık ayında Ukrayna’nın kontrolünü ele geçirdi ve Nisan 1920’de Bakü’ye ulaştı.
Mustafa Kemal Paşa ile Havzada görüşmeye gelen Budenny’in komuta ettiği Sovyet Suvari Ordusu,(2) Ukrayna’da General Vrangelin Beyaz Rus Ordularını yenilgiye uğratmış, Romanya’ya kadar kovalamıştı. Beyaz Rus Ordusunun bu yenilgisi üzerine İngiltere ve Fransa ortaklaşa Kırım ve Kuban bölgesine 850.000 asker çıkardılar. Fakat Cihan Harbinde iki ülkenin askerleri yorgun düşüp, yıprandığından kendi askerleri yerine çarpışacak asker arıyorlardı. Sömürgelerinden de çok sayıda asker gelmişti. Yunanlılar da Anadolu’dan verilecek bazı avantajlar karşılığında bu maceraya 2 Tümenle katıldılar.(3)
Amiral Kolçak Sibirya’yı, Urallar ve Volga bölgesini kontrol altına almasına rağmen, Troçki’nin önderliğinde yeniden düzenlenen Kızılordu Kransnoyorks’ta Kolçak’ı sıkıştırdı ve teslim olmaya zorladı. Başka çaresi kalmayan Amiral, sonunda mücadeleyi bırakıp teslim oldu. Teslim alınan Kolçak İhtilalciler tarafından idama mahkûm edilerek kurşuna dizildi. (4)
General Wrangel de 1920’de son savaşçılarını ülkeden tahliye etti. Artık Rusya, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği olarak, Lenin’in liderliğinde Komünist bir sistemin ilk büyük uygulayıcıları olarak dünyada yerlerini aldılar.
General Baron Wrangel bir zamanlar Çar’ın muhafız birliği komutanlığını yapmıştı. Rus Kızıl ordusu’na karşı, en etkili mücadele veren “Beyaz Rusların Lideri” idi. General Yudeniç, Amiral Kolçak ve General Denikin’in yenilgilerinden sonra o da acı sonu kabul etmek mecburiyetinde kaldı. (5)
Elinde orduları ve kendisine bağlı olanlardan ne kaldıysa hepsini tepelemesine yüklenmiş yetmiş beş gemiye yükledi ve Kırım’ı terk ederek İstanbul’a doğru yola çıktı. Bu insanların birçoğu yaralı, bir kısmı Kolera’dan muzdarip, hepsi acınacak bir durumda, aç ve parasızdı. İtilaf devletlerin Rus ihtilalinin gidişini düzenlemek için yaptıkları son aktif destek başarısız olmuştu. Daha yakın bir zamanda Wrangel’e yapılan 3.000.000 Sterlin değerindeki silah ve yardım malzemesi sokağa atılmıştı ve böylece İngiltere’nin dış politikası da başarısızlığa uğramıştı.
Winston Churchill’e göre bu insanları yedirmek, giydirmek ve yerleştirmek bölgeye komutan olarak ataması yeni yapılmış olan General Harington’un karşılaştığı en önemli ilk problemlerden biri idi. Son gelen göçmenlerin sayısı 90.000 kadardı. Rus parası, Türk başkentinde çok değer kaybetmişti, İngiliz askerleri tarafından merak ve hatıra olarak toplanıyordu. Pazarlarda göçmenlerin mücevherleri, kürk ceketleri, kazak başlıkları, subayların kılıçları, madalyaları ve rozetleri satılıyordu. Wrangel’in eski askerleri İngiliz ve Fransızların yanında odaları temizleme, atları tımar etme gibi kendilerine verilen her işi yapmaya hazırdılar. (6)
Beyaz Ruslar İstanbul’un eğlence hayatını, gece hayatını ve hatta müziğini dahi etkilediler. Mesela son günlerde adını taşıyan bir Televizyon dizisi ile gündemde olan ve müzik Antolojilerinde Muhlis Sabahattin’in Nihavent şarkısı olarak kaydedilen “Hatırla Sevgilim” adlı şarkının bir Rus şarkısı olduğunu, çocukluğumuzun geçtiği 1940’lı yıllarda şarkıya “ Hatırla Margarit” diye başladığımızı söylemek isteriz. Rus göçmenlerin birlikte getirdikleri hastalıklar İstanbul halkını da etkiledi. Kendilerine tanınan imkânlara göre çoğu daha sonraki yıllarda Avrupa ve ABD’ye göç etti. İstanbul’da kalanlar özellikle Kadıköy ve Boğaz çevresini tercih ettiler ve zamanla Türkleştiler. (Bu gün bile İstanbul’da Beyaz Rus’ların torunları ile karşılaşmak mümkündür.)
Kader’in garip bir tecellisi, onların İstanbul’a gelmesinin nedeni olan Kızıl Ordu Lideri Troçki; Lenin’in ölümünden sonra parti’nin başına geçen Stalin ve diğer liderlerle anlaşmazlığa düşünce, 1929 yılında o da İstanbul’a sürüldü ve 1933 yılına kadar o da bu şehirde yaşadı. (7)
23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisinin hemen hemen ilk faaliyetlerinden biri, 26 Nisan’da “Sovyet Rusya Halk Komiserler Meclisi”ne bir mektup göndererek ilk dış ilişki’yi başlatmak oldu.
Milliyetçilerle –Sovyetlerin bu ilk teması olmayacaktı. Daha önce de Ekim 1919’da Mustafa Kemal, Halil (Kut) Paşa’yı (Enver Paşa’nın amcası olan Halil Paşa Mütareke’den sonra İstanbul’a dönüşünde İngilizler tarafından yakalanıp Bekir ağa bölüğünde hapsedilen komutanlardan biri idi. İttihat ve Terakki elemanlarınca hapisten kaçırıldı. Daha sonra Sivas’a gitti ve oradayken) Bolşeviklerle temas kurma görevi ile Erzurum’a Kazım Karabekir Paşanın yanına göndermişti. (8) Halil Paşa Moskova’ya ancak 1920 ilkbaharında gönderilebildi. Halil Paşa, Sovyet Hükümetine Türkiye’nin Antant devletlerinin saldırısı sonucunda düştüğü ağır durumu anlattı ve “en yakın zamanda Anadolu’da Sovyet Rusya’yla dostluk ve birlik antlaşması imzalamaya hazır ulusal bir hükümet kurulacağını bildirdi.” (9)
26 Nisan 1920 tarihinde B.M.M. Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın Rus Devlet Başkanı V. İ. Lenin’e gönderdiği ve “Türkiye –Sovyet Rusya’yla birlikte emperyalist hükümetlere karşı savaşmak zorundadır... ve Türkiye’ye saldıran emperyalist düşmanlarla mücadelede Sovyet Rusya’nın yardımına umut bağlamaktadır.” sözlerinin yer aldığı mektup, B.M.M. Hükümetinin ilk dış politika belgesi oluyordu. Mektup 1 Haziranda Moskova’ya ulaştı ve Sovyet toplumu tarafından memnuniyetle karşılandı. (10)
DİPNOTLAR:
(1) Şenol Katkat: İlk Kıvılcım,s 214-215 ( Samsun-2012)
(2) Stefanos Yerasimos: Bağımsızlık Savaşı Yıllarında Türk- Sovyet İlişkileri, s.164)
(3) Katkat,s.216-220
(4) Ana Britannica C.28, S.191; Büyük Ansiklopedi, C.9, S.3194.
(5) David Walder, The Chanak Affair, S.110 (Hutchinson of London – 1969).
(6) Aynı Eser, S.110-111.
(7) Büyük Ansiklopedi, C.14, S.5304 –5305.
(8) Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam (1919-1922) S.444-445.
(9) A.Şemsutdinov, Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye – Sovyetler Birliği İlişkileri S.8 (Çev. A.Hacanoğlu, Cumhuriyet Yayınları –2000).
(10) Aynı Eser, S.9-10.
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder