Başlangıçta, tıpkı Balyoz’da olduğu gibi tam dolduruşa getirilen iktidar destekçilerinden bazıları, şimdi bu ne biçim dava diyorlar. “Kimse beni Başbuğ’un darbe planladığına inandıramaz” diyenden tutun, “elmalarla armutları bir araya tıktılar” diyene kadar. Tabii değer veya değersizliklerini sorgulamaya gerek olmayan bazı yüzsüzler de “az bile istediler” diyor.. Bakıyorum sadece cemaatçiler, savcının tam arkasında! Yazarlarıyla, gazeteleriyle ve TV’lerde hazır kuvvet tipleriyle... Robokop gibiler!
Hele içlerinden bir eski savcı, hukukçu kılığıyla, tam 5 yıldır, elindeki savcı iddianamaleriyle TV’den TV’ye
koşturup durdu.. oradan açıp okuyor hâlâ. Bu ne utanmazlık öyle! Aradan
bunca yıl geçmiş, dosyaya bir dizi delil girmiş, savunmalar yapılmış,
insanlar suçsuzluklarını anlatıp durmuşlar. Adamlarda tık yok, yüz de
yok! Tam mahkeme duvarı! Savcının masallarını hâlâ anlatıp duruyorlar.
Yahu bir kez de sanıklar bu iddiaları nasıl çürüttü, ona bak, dile
getir, söyle, kulak ver!
Bu zamanlar geçecek ve birileri bunları vitrinde teşhir malı gibi sergileyecektir...
Ergenekon davasında savcının talep ettiği, giyotinle kafa
kesme, enjeksiyonla veya gazla zehirleme (niye baldıran otu yok bunlar
arasında?!), elektrikli sandalyeye oturtma, ipe çekme gibi, henüz
ülkemizde olmayan öldürmelere denk düşen ağırlaştırılmış ebedi hapis
cezalarının bir geleceği olabilir mi? (Erdoğan halkım isterse idamı geri getiririm, demişti anımsatırım!)
Örneğin İlker Başbuğ’a biçilen yeni suç ve istenen ceza, Erdoğan’a da bir yanıt mı? Bunları (kan temizler demeyeceğimg)
ancak af temizler eylemine bir kapı mı açıldı? Başbakan, cemaatin
elindeki bu mahkemeleri tam kapatmayarak, acaba kendisine bir “affetme yüceliği” için koşul ve fırsat mı yarattı?
Malum, affın da kendisine oy kazandıracağı hesaplarını, hangi seçimler üzerinde kuruyor?.. Dikta anayasası üzerine mi? Hadi buna bakalım şimdi...
Başkanlıktan Yan Çizme
Başbakan Erdoğan, Kürt meselesi çözümünü, rafında hazır
bekleyen diktacı anayasasına bağlayacak ve bunu millete dayatacak mı,
yoksa bundan vaz mı geçecek?..
Önümüzdeki bir ayın temel sorusu budur.
Üç aydır yazıp çiziyorum. Erdoğan’ın Kürt meselesi çözümüyle başkanlık sistemi anayasası birdir diye. Önlerindeki bu apaçık olguyu görmek istemeyenlerden kimisi yok yahu nereden çıktı bu dedi. Kimisi, başkanlık anayasası sonraki sorun dedi. TV’lerde birlikte olduğum hükümet yanlıları yemin bilah yok dedi...
Ama Öcalan bu pazarlığı resmen açıkladı. RTE de tarih verdi: Nisan ayında getiririz anayasamızı! Sonbaharda da referandum gözükmüştü. Kürt siyasetçileri “Başkanlığa destek veririz” deyince, millet önünü görmeye başladı! Bazı gazete yazarları da köşelerinde Kürt meselesi ile diktacı anayasanın birbirine bağlanmasının yanlış olduğunu yazmaya başlayınca, konu en önemli gündem maddesi olarak yayıldı...
Geçen gün bir kanalda baktım, kamuoyu araştırma şirketi
yöneticileri bir masaya dizilmiş. Özetle hepsi, Kürt meselesi çözümü ile
başkanlık anayasasının ayrı tutulmasını öneriyor... Neden? Kamuoyu
yoklamalarına göre millet diktacı yetkilere hiç yüz vermiyormuş. Yüzde
20-30 arası bir destek varmış. Eğer Kürt çözümü başkanlık sistemi
anayasasına bağlanırsa, hepsi toptan reddedilirmiş.. yazık olmaz mıymış...
İçlerinden biri, “Bu durum karşısında Başbakan
bir hata yapmaz, önce Kürt meselesini anayasada yapacağı
değişikliklerle çözer.. Sonra bu çözümü gören milletten alacağı hızla,
başkanlık sistemine yüzde 80 destek alır” dedi. Bir diğeri, iktidarın anayasayı kabul ettirmesi için milletin kafasını iyi yıkaması zorunluluğuna dile getirdi!
Eh, elbirliği ile bunu yaparsınız!
Evet, önümüzdeki bir ayda dananın kuyruğu kopacak. Erdoğan biliyorsunuz, başkanlık sisteminin faziletlerini halka anlatma timi kurdu, Soylu’dan tutun Kuzu’ya kadar hepsi bla bla bla... Kuzu ki, daha 2007’de başkanlık sistemlerinin hızla diktatörlüğe dönüşeceği konusunda sayfalarca makale yazdı. Kuzu’ya bakıyorum da kendi “bilimsel” saptamalarını
nasıl ayakları altına alıp çiğniyor. Demek bilimci ile ilimci
arasındaki fark burada.. veya bilimcinin kendini siyasi
kullandırtmasının çok iyi bir örneği olarak vitrinde oturuyor!
Başbakan, ya herro ya merro ikisini birden istiyorum
der mi.. bilemem. Vazgeçebilir... O zaman, milletvekili yaptığı
anayasa profesörleri, şu sıralarda, Apo ile RTE anlaşmasını hayata
geçirecek anayasa değişiklikleri üzerinde harıl harıl çalışıyorlardır.
Habercilere duyurulur. RTE, dikta anayasasını sonbaharda referanduma
sunmaktan kaçınabilir. Çünkü tepetaklar olma olasılığı çok büyük...
Not: ÖSYM Başkanı Ali Demir
kopyacılığa göz açtırmayacağız diye demeç veriyor. Salonlarda sıkı
güvenlik önlemleri alacaklarmış... Doktorası üzerinde şaibe henüz
kalkmamış olan Demir’e söyleyelim: Mesele salonlar değil, ÖSYM’nin ta kendisi, merkezi; dağıtım oradan oluyor! Dikkatleri başka yere çekip durma...
Yorum Gönder