Başbakan Erdoğan son zamanlarda uluslararası platformda hayli ilginç
çıkışlar yaptı. İlk olarak Birleşmiş Milletler’in yönetim, çalışma ve
karar alma yöntemlerini ağır dille eleştirdi.
BM Güvenlik
Konseyi’ndeki 5 daimi üyenin veto hakkını kötüye kullandıklarını öne
süren Erdoğan “Birçok bölgede barış bu daimi üyelerin herhangi birinin
çıkarına uymadığı için sağlanamıyor, böyle adalet olmaz” dedi.
İkinci
çıkışı ise daha çok yeni. Erdoğan Viyana’daki konuşmasında “Siyonizmle,
faşizmi” aynı kefeye koyarak “İkisinin de bir insanlık suçu olduğunu”
söyledi.
İkisi hem çok önemli hem de çok kritik çıkışlar. Ancak
Erdoğan’ın sözlerinin yankıları sadece ülke içinde kalıyor. Dünyanın
diğer ülkeleri bu önemli çıkışlara hiç önem vermiyorlar bile.
BM
Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin “veto hakkı” aslında onlarca
ülkeyi rahatsız ediyor. Ama hiçbiri çıkıp söyleyemiyor. Erdoğan buna
cesaret etti etmesine belki ama, sonuç aynı. Bırakın batı ülkelerini,
Uzak Doğu’yu, Erdoğan’a tek Müslüman ülkeden bile destek gelmedi.
Aynı
şekilde “Siyonizmle” ilgili sözlerine de özellikle İslam ülkelerinden
bir destek çıkmadı. Oysa “Siyonizm” zaten radikal İslam ülkelerinin
ortak sloganı. Ama şaşırtıcı biçimde hiçbir İslam ülkesi “Bravo, ilk kez
bir siyasi lider bunu dünyanın gözüne baka baka söyleyebildi” demedi,
demiyor.
Tam tersine, ABD ayağa kalktı, 89 Senatör Başbakan’a bir
mektup yazarak “Sözlerini geri al” uyarısında bulundu. Yaptırımı ne
olur bu girişimin? Amerika bu, belli mi olur ne zaman, nerede ve nasıl
hesaplaşacağı.
Peki Başbakan, dünyadan bir destek gelmediği hâlde bu tür çıkışları neden yapıyor acaba?
Yoksa
“Nasıl olsa dünyadan ciddi bir şey gelmez, başımız derde girmez, ama
ülke içinde (dünyaya kafa tutan, herkese ayar veren adam) profili çok
tutar” diye mi düşünüyor?
Villaya bağlanan inekler
Irak’ın
Kürt bölgesinde müteahhitlik işleri yapan bir tanıdığımla karşılaştım
Ankara’da. “Nasıl gidiyor, rahat mısınız?” diye sordum. “Her gün
bombalar patlıyor, insanlar ölüyor ama alıştık” diye cevap verdi.
Zaten
diğer medyadan da görüyorsunuzdur, Kürt bölgesinde en çok iş Türkler
tarafından yapılıyor. Galiba diğer ülkelere oranla biraz daha şanslı ve
güçlüyüz. Bu güzel.
Müteahhit tanıdığıma ne inşa ettiklerini sordum. Konut yapıyorlarmış. Bizde de çok moda olan apartman siteleri, villa siteleri.
“Sosyal durum nasıl?” soruma “Öğreniyorlar, alışacaklar” karşılığını verdikten sonra “Ama” dedi ve devam etti;
“Kerkük’te
bir villa sitesi bitirdik. Çok güzel evler, harika bahçe peyzajları
yaptık. Üç ay sonra durumu görmeye gittim. Bizim peyzaj yapıp
çimlendirdiğimiz, çiçeklendirdiğimiz yerleri sökmüşler, mısır ekmişler.
Villaların kapısında da birer inek duruyor bağlı olarak.”
Biz zengin ülkeyiz bizde çok var
Ankara’da
karşılaştığım müteahhit tanıdığım Irak’ta çok anlatılan bir fıkrayı
anlattı: Bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı oturmuş çay içiyorlar.
Amerikalı çayı bitince bardağı havaya atmış, silahını çıkarıp bir el
ateş ederek bardağı parçalamış. Sonra da “Biz zengin ülkeyiz, bizde çok
var, çay içtiğimiz bardakla bir daha içmeyiz” demiş. Ardından İngiliz de
bardağını havaya atıp vurmuş ve aynı şeyleri söylemiş.
Derken
Iraklı çayını bitirmiş sonra silahını çekip önce Amerikalı’yı sonra
İngiliz’i vurduktan sonra kahvedekilere dönüp “Biz de çok zengin
ülkeyiz, bizde de çok var, biz aynı Amerikalı ve İngiliz’le bir kere çay
içtik mi bir daha içmeyiz” demiş.
Müteahhit tanıdığım “Irak’ta İngilizlere ve Amerikalılara karşı inanılmaz bir düşmanlık var” dedi.
Baro için tarihi gün
İstanbul
Barosu avukatları yarın olağanüstü Genel Kurul toplantısı için Haliç
Kongre Merkezi’nde bir araya geliyor. Seçimsiz Genel Kurul Türkiye
Barolar tarihinde bir ilk. Çünkü İstanbul Barosu yönetimi bu olağanüstü
Genel Kurula Türkiye’nin bütün illerindeki baroları da davet etti.
Ayrıca çok sayıda sivil toplum kuruluşu, siyasi partiler, gazeteciler,
yazarlar, aydınlar da Genel Kurul davetlisi olarak Haliç’te bir araya
gelecek.
İstanbul Barosu yönetimi Silivri’de sürdürülen Balyoz
davasının karar aşamasında gözlemci olarak duruşma salonuna girmişti.
Balyoz davası avukatlarının “eksik soruşturma yapıldığı” ve “savunma
tanıklarının dinlenmediği” gerekçesiyle duruşmalara girmeme eylemine
destek veren Baro yönetimi hakkında “yargıyı engelleme” iddiasıyla dava
açılmıştı. Bunun üzerine bazı yandaş avukatlık dernekleri Baro
yönetiminin hukuken düştüğünü ileri sürmüştü.
Baro yönetimi
yarınki tarihi toplantıda bu iddialara cevap verecek, bir anlamda
İstanbul’daki avukatların da desteğini almaya çalışacak.
Yorum Gönder