Barış Özlemi - Deniz Kavukçuoğlu

Çatışmasızlık özlediğimiz “barışa” dönüşebilecek mi? Bunu bilemiyoruz. Çünkü kalıcı barış ülkemizdeki siyasal, toplumsal, kültürel ve hukuksal koşulların

Barış Özlemi - Deniz Kavukçuoğlu
Kolay değil, otuz yıl… Tam otuz yıldır endişeyle, korkuyla açıyoruz gözlerimizi sabaha. Nerede bomba patlamış? Kaç kişi ölmüş? Kaç “şehit”, kaç “terörist”?
Ölenlerin “insan” olduğunu unutmuş, sayıya vurmuşuz…
Bizim kuşağımız peş peşe beş huzurlu yıl yaşamamış, yaşayamamış. 6/7 Eylül 1955 olayları olduğunda 12 yaşındaydım, İstanbulluların yaşadığı travma kolay atlatılacak türden değildi.
Aradan beş yıl geçmeden 27 Mayıs 1960 darbesi, tutuklanan, Yassıada’da kurulan özel mahkemede yargılanan yüzlerce siyasetçi. Başbakan Adnan Menderes’in, Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun idamları…
Dört yıl sonra İstanbul’da yaşayan Yunan uyruklu Rumların Türkiye dışına sürülmeleri; Gökçeadalı (İmroz), Bozcaadalı (Tenedos) T.C. uyruklu Rumların göçe zorlanmaları…
Yine dört yıl geçti, geçmedi, öğrenci hareketleri başladı; ölümler, tutuklanmalar, işkenceler ve 1971’de gelen askeri darbe. Yine tutuklamalar, işkenceler, idamlar… Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan. 1974 Kıbrıs Çıkarması, verilen yüzlerce şehit. Taksim Alanı’nda 1 Mayıs 1977 kırımı; 34 ölü. 1980 Askeri Darbesi ve kanlı sonuçları.
PKK’nin, günümüze kadar uzanan ve 40.000’den fazla cana mal olan kirli savaşı başlattığı 15 Ağustos 1984 Eruh baskını. Aynı dönemde işlenen 17.000 faili meçhul cinayet.
Aralarında Metin Altıok, Behçet Aysan, Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen, Asım Bezirci’nin de bulunduğu 33 yazar, şair, düşün insanının yakılarak öldürüldüğü 2 Temmuz 1993 Sivas Kırımı.
Yine aynı dönemde öldürülen aydınlar: Muammer Aksoy (1990), Bahriye Üçok (1990), Turan Dursun (1990), Çetin Emeç (1990), Musa Anter (1992), Uğur Mumcu (1993), Onat Kutlar (1995), Ahmet Taner Kışlalı (1999), Necip Hablemitoğlu (2002), Hrant Dink (2007).
Tüm bu baskıları, ölümleri, acıları yaşayan insanların barışı, huzuru, insanca yaşayabileceği bir ortamı özlemesinden daha doğal ne olabilir ki?
Önemli bir süreçten geçiyoruz. Büyük olasılıkla Kürt sorunu-PKK bağlamında bir “çatışmasızlık” dönemine gireceğiz. Çatışmasızlık özlediğimiz “barışa” dönüşebilecek mi? Bunu bilemiyoruz. Çünkü kalıcı barış ülkemizdeki siyasal, toplumsal, kültürel ve hukuksal koşulların evrensel anlamda demokratikleştirilmesini gerektiriyor. Bu doğrultuda atılmış ciddi adımlar henüz ortada olmadığı gibi atılacağına ilişkin işaretler de yok!
Tam tersine hukuk siyasallaşarak muhalefet üzerinde bir baskı aracına dönüşüyor. Medya üzerinde artan baskılar örneği iktidar giderek otoriterleşiyor.
İvedilikle ihtiyacımız olan toplumun tüm kesimlerini kapsayacak, Türkiye’nin genelini kucaklayacak bir demokratikleşme atılımıdır. Bu gerçekleşmeden kalıcı bir barış bize olası görünmüyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget