Bir diğeri başbakanın “batsın gazeteciliğiniz” diye esip gürlediği gazetede yazan bir akademisyen, sözde “etkin bir muhalefet olması için” gibi bir bahaneyle, CHP’ye bindiriyor! RTE-Davutoğlu ikilisinin Suriye’de savaş politikasına karşı CHP’nin eleştirilerini beğenmiyor. Hemfikir olduğu benzeri yazarın şu satırlarını üstleniyor: “CHP kendi ayağına kurşunu sıkıyor. İmralı sürecine karşı muhalefetini ve Suriye’de Esad yanlısı tutumunu gözden geçirmezse önümüzdeki seçimde sıkıntı yaşar”mış. Tehdite bak!..
Kamçı ile CHP’yi yola getirecekler. Hangi yola, diye sormayın RTE’nin yoluna, CHP’yi iktidarın kuyruğuna bir taksalar en büyük orgazma erecekler!
CHP politikalarını eleştirin. Örneğin CHP’nin cemaate yönelik politikasını yerden yere vuracağım sonraki yazılarımda. Ama “etkin muhalefet yapmalı” yalanı altında, partiyi iktidar kuyrukçuluğuna zorlamak; bu CHP’yi bitirme politikası olur. CHP içinde bir kanadı diğerine vuruşturma, tasfiye kışkırtıcılığı yapma... Bu da CHP’yi etkisizleştirme, içeride birbirinin gözünü oydurma anlayışı olur.
Sanki hepsi iktidarın özel görevlileri…
CHP “güçlü başkanlık” yönetimi ile bu çabaları etkisiz kılabilir. Sorunlara odaklı ve bu sorunlar çerçevesinde ama gerçekten etkin muhalefetle CHP yükselir. “Vay ulusalcı, milliyetçi” gibi bilinçli saldırılar, CHP’yi bütün köklerinden ve Türkiye’yi savunma refleksinden arındırmayı amaçlıyor. RTE, ABD ve ayrılıkçı politikacıların da CHP muhalefetini tamamen etkisizleştirmeye şiddetle ihtiyacı var. Türkiye’yi her açıdan bitirmek için…
CHP’nin önceki gün yayımlanan çok imzalı “sürece destek bildirisi” gibi davranmalarını istiyorlar. Bu bildiriyi hazırlayanlar, iyi güzel de, sürecin otomatik olarak RTE’nin dikta anayasasına bağlandığını görmüyor mu? “Biz süreci destekleriz, gerisi bizi ilgilendirmez, biz ne pahasına olursa olsun çözümün arkasındayız” durumundalar.
Ben bu tavrın benzerini, 2010’da sanırım bu ülkede yoksa ABD’de mi ne, yapılan bir anayasa hukuk referandumunda anımsıyorum.. Hay allah neydi o!
Günümüz Üniversitelerinden... Ordu
Akademisyen Deniz Yıldırım, Ordu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde yardımcı doçent. Geçen aralık ayında YÖK Yasa Taslağı üzerine düzenlenen bir panele katıldı, eleştirilerde bulundu, görüşlerini açıkladı. Ordu Üniversitesi yönetimi Yıldırım’a “ben gitmene izin vermedim, sana disiplin cezası veriyorum” dedi.Bir akademisyenin, hem de üniversite ile doğrudan ilişkili bir yasa tasarısı hakkında görüşlerine nasıl yasak koyarsınız.. Yıldırım diyor ki, “İzinsiz Ankara’ya gitmişim, üniversitede bulunmamışım. Bilimsel ve mesleki olarak kendinizle ilgili bir yasa üzerine görüş açıklamak için izin alınması akademik geleneklere uymaz. Öğretim üyesi olarak ders sorumluluğu yanında toplumun bilgilendirilmesi görevim de var. Bu gibi panellere katılıp kamuoyunu bilgilendirmek tam da görevimin gereği.”
Evet görevlerinden biri de budur Deniz Yıldırım’ın.
Verdiği cezadan, Ordu Üniversitesi’ne atanan rektör ve dekanlarının görevinin de, muhalif sesleri baskıyla susturmak olduğunu anlıyoruz. Yönetim, sendika afişi astıkları gerekçesiyle 7 öğretim görevlisi hakkında daha soruşturma açtığını söylersek…
Not: Bugün Bursa kitap fuarında Cumhuriyet standında 16.00-18.00 arasında kitap imzasındayız.
Yorum Gönder