Türkiye Cumhuriyeti Anayasa madde 2:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa madde 81:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri göreve başlarken aşağıdaki şekilde and içerler:
"Devletin varlığı ve bağımsızlığını vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim"
Anayasanın emredici kuralları böyle iken, yeni yapılmak istenen Anayasa için kurulan Uzlaşma Komisyonuna, öneri getiren iktidar partisi “Atatürk Milliyetçiliği” ifadesinin çıkarılmasını istemektedir.
Atatürk milliyetçiliği, dil, din, ırk farkı gözetmeksizin yurttaşlık bağı ile devleti oluşturan tüm halkları kapsamaktadır. Bunu ırk milliyetçiliği şeklinde anlamak ve anlatmak yanlıştır.
Anayasanın 1-2-3. maddelerinin değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin önerilemeyeceği, Anayasanın 4. Maddesinde belirtildiği halde, uyulması zorunlu olan Anayasal kurallar ve içilen ant göz ardı edilerek bu maddelerin değiştirilmesinin tartışılması istenmektedir.
Elli altı Müslüman ülke içinde laik rejim ile yönetilen tek ülke olan, laik Türkiye Cumhuriyetinde;
-Gençlik ve Spor Bakanı “kadın sporcular türban taktığı için spor karşılaşmalarından men edilmesi ilkelliktir” demekte, bundan cesaret alan Spor Genel Müdürlüğü, federasyonlara, “sporcu kıyafetleri ile ilgili sınırlamaların kaldırılması” talimatı vererek bayan sporcular için türban serbestisi getirilmektedir.
-Tiyatroda perde, kadın ve erkeklere ayrı ayrı açılarak, şeriat hükümlerine göre yönetilen ülkelerdeki harem- selamlık uygulaması yapılmaktadır.
-Bazı belediyelerde kadın ve erkekler için ayrı otobüs seferleri yapılmaktadır.
-Dünyadaki tüm çocukların sevgilisi olan Örümcek Adam’a (Spiderman) namaz kıldırılmaktadır.
-İlkokul birinci sınıflar için hazırlanan “Paytak Penguenlerle Tanışalım” adındaki öykü kitabında, dişi Penguenlere başörtüsü takılmaktadır.
-Birçok ilde Valiler, İl sınırları içinde güvenliği sağlamak, suç işlenmesini önlemek bahanesiyle içki içilmesini yasaklamaktadır.
Benzer örnekleri çoğalmak olasıdır.
Sevgili okurlar, bunları yazarken sakın dinle ve ibadetle bir sorunumuz var şeklinde anlaşılmasın.
Anayasamızın 24. Maddesinin güvencesi altında olan din ve ibadet özgürlüğünü, her Müslüman yurttaşın hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanmasını savunanlardanım.
Elbette ki isteyen her yurttaş din ve ibadet özgürlüğünü yasal çerçevede kalmak koşulu ile kullanmakta serbesttir. Buna kimsenin müdahale etme yetkisi de yoktur.
Ancak, laik bir devlet olan ülkemizde sosyal hayatta birtakım zorlamalarla dini kuralları uygulamak laiklikle çelişmektedir.
Yöneticilerimizin, “amacımız dindar bir gençlik yetiştirmektir” dediğini hepimiz biliyoruz.
Türkiye, laik Cumhuriyetin ilanı ile yüzünü uygarlığa dönmüş ve şeriat kuralları ile yönetilmeyi kabul etmemiştir.
Bu nedenli diyorum ki;
Laik dünya ülkelerinde din ve ibadet özgürlüğü nasıl kullanılıyorsa, bizde de aynısı yapılsın.
1946 yılında çok partili parlamenter sisteme geçtik ve 14 Mayıs 1950 yılında yapılan genel seçimlerle iş başına gelen sağ iktidarlar, (kısa süreli sol koalisyonlar dışında) AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından önce din işleri ile devlet işlerinin birbirine karıştırmadıklarını hepimiz biliyoruz.
Yapılanlar karşısında, laik rejimle yönetilen bir ülkeyiz demek gün geçtikçe zorlaşmaktadır.
Baskılarla ve zorlamalarla laikliğin içinin boşaltıldığı her gün yazılıp çizilmektedir.
Ancak iktidar partisi bu eleştirileri duymamazlıktan gelmektedir.
Yazılı ve görsel basında verilen haberler, insana neler oluyor? Dedirtmektedir.
Gelecek kuşakların aydınlığını karartmaya kimsenin hakkı yoktur ve olmamalıdır. 16.03.2013
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder