Darbeci Başbuğ, Demokrat Öcalan - Mehmet Ali Güller

Ünlü barışsever Abdullah Öcalan’ın “Türkiye’yi demokratikleştirmek” hedefini ilan ettiği saatlerde, savcılar Ergenekon davasında yargılanan Türk ordusu mensuplarına “demokrasi” adına müebbet istiyordu!
Amerikan demokrasisinde buluşan Erdoğan ile Öcalan, böylece demokratlığın gereği olarak Türk Ordusu’nun Kemalist subaylarını tasfiye görevinde bir mevzi daha kazanıyordu. Zaten AKP hükümetinin ileri demokrasi formülü açıktı: “Teröristle müzakere, generallerle mücadele!”
Kuşkusuz BDP’li vekiller de ileri demokrasi için uğraşıyordu. Örneğin kimi vekiller, Öcalan ile Karayılan arasında gönüllü postacılık yapıyordu. Hatta İlker Başbuğ’a ağırlaştırılmış müebbet istendiği Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde, postacı vekiller İmralı’dan Öcalan’ın “Türkiye toplumuna” selamını getiriyordu.
Anlayacağınız önce “hepimiz Ermeni” olmuştuk, şimdi de “Türkiye toplumu”, zira Türk milleti olmak yasaktı ileri demokraside…
EŞSAVCI ERDOĞAN
Türk’ün yasaklandığı ileri demokrasi süper mega bir rejimdi.
Örneğin ileri demokrasilerde başbakanlar aynı zamanda savcıydı. Başbakan Erdoğan da o nedenle Ergenekon davasının savcısı olduğunu ilan etmişti.
Ergenekon davasında savcının okuduğu mütalaayı da zaten eşsavcı Erdoğan yazmıştı. Şuradan biliyoruz: Genelkurmay Başkanı Em. Org. İlker Başbuğ “terör örgütü kurmak ve yönetmekle” suçlanarak tutuklanmıştı. Ancak eşsavcı Erdoğan’a göre “ordu iyiydi ama yönetenler kötüydü”; dolayısıyla ordunun başı için terörist demek orduyu rencide ediyordu.
Gerekli düzeltmeler yapıldı: Savcının son mütalaasında Başbuğ artık “terör örgütü kurucusu ve yöneticisi” değildi.
Peki, hangi suça karşılık ağırlaştırılmış müebbet isteniyordu? Öcalan örgütüne kenar süslü barış mektupları yazarken, Başbuğ internet siteleri aracılığıyla hükümeti yıkmaya çalışmıştı.
BAŞDENETÇİ ERDOĞAN
İleri demokrasi kuşkusuz medyada da yaşanıyor. Öyle ki, eşsavcı Erdoğan yoğun işlerine rağmen, demokrasinin gereği olarak medyaya da başdenetçilik yapıyor. Yazılacakları da yazacakları da o belirliyor. Böylece ileri demokraside patronlar bir büyük yükten kurtuluyor; Erdoğan aynı zamanda medyanın personel müdürü oluyor.
İleri demokrasinin işlediği medyada her gün PKK’nin sınır dışına çıkacağı, silah bırakacağı yazılıyor. Hatta “PKK’nin boşaltacağı yerleri ya korucular doldurursa” diye demokrasi adına kaygı da duyuluyor.
Bu demokrasi tablosuna rağmen darbeci medya hâlâ kafa karıştıran şu soruları ortaya atıyor: “PKK zaten sınır dışında değil mi? Sınırın dışından gelip karakol basmıyor mu? Ayrıca süreç barış süreciyse, PKK’lilerin tersine Kandil’i bırakıp ülkeye dönmesi gerekmiyor mu mantıken?”
Darbeci medya Öcalan’ın İmralı zabıtlarındaki şu notunu da demokrasiye aykırı olarak halkın gözüne sokuyor: “Silah bırakma yok; çünkü İran, Irak ve Suriye’de işimiz var.”
EŞSULTAN ERDOĞAN
AKP Hükümeti, Atlantik’ten ithal ettiği “ileri demokrasiyi” komşularına da uygulamak istiyor. Eşsultan Erdoğan, yanına Suudi Arabistan Kralı ile Katar Emiri’ni de alarak Suriye’ye demokrasi götürmeye soyunuyor.
Demokrasiden nasibini almamış nankör Esad ise takdire şayan bu girişime dudak büküyor, sırt dönüyor. Ancak Erdoğan kararlı, zira “komşuluk bunu gerektirir” diyor… Ve işe ileri demokrasinin en önemli unsuru olan muhalefeti bizzat oluşturarak başlıyor.
AKP’nin diplomasi kökenli vekili Volkan Bozkır bu ileri demokrasi hareketinin zorluklara rağmen yoktan var edildiğini ortaya koyuyor: “Türkiye, Suriye’de olmayan bir muhalefetin oluşması için önayak oldu.”
AKP’nin bölgeye kazandırdığı bu muhalefet aynı zamanda kötülük yapan insanların da arınma yeri oluyor. Örneğin kendisini öpmedi diye turisti öldüren de suçtan arınmak için Suriye’ye savaşmaya gidiyor, muhalefete katılarak özgürleşiyor!
Kuşkusuz Ortadoğu, bu muhalefeti Antalyalarda, İstanbullarda oluşturan, onlara para veren Ahmet Davutoğlu’na çok şey borçlu. Öyle ki, stratejik derinliği olan Davutoğlu, 73 delegesi olan bu muhalefetle de yetinmiyor, demokrasinin gereği olarak bir de Suriye’ye başbakan seçiyor:
İstanbul’da bir otelde toplanan Suriye muhalefetinin çatı örgütü SUKO’nun 73 delegesi tek adaylı bir seçime giriyor. Her ne kadar 25 delege oy kullanmadıysa da, oy kullanan 48 delegeden 35’inin oyuyla ABD’de yaşayan Hasan Hitto Suriye’ye ileri demokrat başbakan seçiliyor!
Siz bakmayın kimi darbeci kafaların, “35 oy 73 delegenin salt çoğunluğu bile değil” demesine…  Birin, ikinin ne önemi var. Kaldı ki, bir iki oy nedeniyle 1 Mart tezkeresini de reddetmiş, ABD’ye rezil olmuştuk. Önemli olan ABD’de yaşayan, ileri demokrat birinin seçilmiş olmasıdır!
Hem Yugoslavya ve Irak’a demokrasi havadan gelmişti; Türkiye’ye ve Suriye’ye ise karadan giriyor… Neticede her canlı bir gün ileri demokrasiyi tadacaktır!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget