Ünlü barışsever Abdullah Öcalan’ın “Türkiye’yi
demokratikleştirmek” hedefini ilan ettiği saatlerde, savcılar Ergenekon
davasında yargılanan Türk ordusu mensuplarına “demokrasi” adına müebbet
istiyordu!
Amerikan demokrasisinde buluşan Erdoğan ile Öcalan,
böylece demokratlığın gereği olarak Türk Ordusu’nun Kemalist subaylarını
tasfiye görevinde bir mevzi daha kazanıyordu. Zaten AKP hükümetinin
ileri demokrasi formülü açıktı: “Teröristle müzakere, generallerle
mücadele!”
Kuşkusuz BDP’li vekiller de ileri demokrasi için uğraşıyordu. Örneğin kimi vekiller, Öcalan ile Karayılan arasında gönüllü postacılık yapıyordu. Hatta İlker Başbuğ’a ağırlaştırılmış müebbet istendiği Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde, postacı vekiller İmralı’dan Öcalan’ın “Türkiye toplumuna” selamını getiriyordu.
Anlayacağınız önce “hepimiz Ermeni” olmuştuk, şimdi de “Türkiye toplumu”, zira Türk milleti olmak yasaktı ileri demokraside…
EŞSAVCI ERDOĞAN
Türk’ün yasaklandığı ileri demokrasi süper mega bir rejimdi.
Örneğin ileri demokrasilerde başbakanlar aynı zamanda savcıydı. Başbakan Erdoğan da o nedenle Ergenekon davasının savcısı olduğunu ilan etmişti.
Ergenekon davasında savcının okuduğu mütalaayı da zaten eşsavcı Erdoğan yazmıştı. Şuradan biliyoruz: Genelkurmay Başkanı Em. Org. İlker Başbuğ “terör örgütü kurmak ve yönetmekle” suçlanarak tutuklanmıştı. Ancak eşsavcı Erdoğan’a göre “ordu iyiydi ama yönetenler kötüydü”; dolayısıyla ordunun başı için terörist demek orduyu rencide ediyordu.
Gerekli düzeltmeler yapıldı: Savcının son mütalaasında Başbuğ artık “terör örgütü kurucusu ve yöneticisi” değildi.
Peki, hangi suça karşılık ağırlaştırılmış müebbet isteniyordu? Öcalan örgütüne kenar süslü barış mektupları yazarken, Başbuğ internet siteleri aracılığıyla hükümeti yıkmaya çalışmıştı.
BAŞDENETÇİ ERDOĞAN
İleri demokrasi kuşkusuz medyada da yaşanıyor. Öyle ki, eşsavcı Erdoğan
yoğun işlerine rağmen, demokrasinin gereği olarak medyaya da
başdenetçilik yapıyor. Yazılacakları da yazacakları da o belirliyor.
Böylece ileri demokraside patronlar bir büyük yükten kurtuluyor; Erdoğan aynı zamanda medyanın personel müdürü oluyor.
İleri demokrasinin işlediği medyada her gün PKK’nin sınır dışına
çıkacağı, silah bırakacağı yazılıyor. Hatta “PKK’nin boşaltacağı yerleri
ya korucular doldurursa” diye demokrasi adına kaygı da duyuluyor.
Bu demokrasi tablosuna rağmen darbeci medya hâlâ kafa karıştıran şu
soruları ortaya atıyor: “PKK zaten sınır dışında değil mi? Sınırın
dışından gelip karakol basmıyor mu? Ayrıca süreç barış süreciyse,
PKK’lilerin tersine Kandil’i bırakıp ülkeye dönmesi gerekmiyor mu
mantıken?”
Darbeci medya Öcalan’ın İmralı zabıtlarındaki şu notunu da
demokrasiye aykırı olarak halkın gözüne sokuyor: “Silah bırakma yok;
çünkü İran, Irak ve Suriye’de işimiz var.”
EŞSULTAN ERDOĞAN
AKP Hükümeti, Atlantik’ten ithal ettiği “ileri demokrasiyi” komşularına da uygulamak istiyor. Eşsultan Erdoğan, yanına Suudi Arabistan Kralı ile Katar Emiri’ni de alarak Suriye’ye demokrasi götürmeye soyunuyor.
Demokrasiden nasibini almamış nankör Esad ise takdire şayan bu girişime dudak büküyor, sırt dönüyor. Ancak Erdoğan
kararlı, zira “komşuluk bunu gerektirir” diyor… Ve işe ileri
demokrasinin en önemli unsuru olan muhalefeti bizzat oluşturarak
başlıyor.
AKP’nin diplomasi kökenli vekili Volkan Bozkır bu ileri
demokrasi hareketinin zorluklara rağmen yoktan var edildiğini ortaya
koyuyor: “Türkiye, Suriye’de olmayan bir muhalefetin oluşması için
önayak oldu.”
AKP’nin bölgeye kazandırdığı bu muhalefet aynı zamanda kötülük yapan
insanların da arınma yeri oluyor. Örneğin kendisini öpmedi diye turisti
öldüren de suçtan arınmak için Suriye’ye savaşmaya gidiyor, muhalefete
katılarak özgürleşiyor!
Kuşkusuz Ortadoğu, bu muhalefeti Antalyalarda, İstanbullarda oluşturan, onlara para veren Ahmet Davutoğlu’na çok şey borçlu. Öyle ki, stratejik derinliği olan Davutoğlu, 73 delegesi olan bu muhalefetle de yetinmiyor, demokrasinin gereği olarak bir de Suriye’ye başbakan seçiyor:
İstanbul’da bir otelde toplanan Suriye muhalefetinin çatı örgütü
SUKO’nun 73 delegesi tek adaylı bir seçime giriyor. Her ne kadar 25
delege oy kullanmadıysa da, oy kullanan 48 delegeden 35’inin oyuyla
ABD’de yaşayan Hasan Hitto Suriye’ye ileri demokrat başbakan seçiliyor!
Siz bakmayın kimi darbeci kafaların, “35 oy 73 delegenin salt
çoğunluğu bile değil” demesine… Birin, ikinin ne önemi var. Kaldı ki,
bir iki oy nedeniyle 1 Mart tezkeresini de reddetmiş, ABD’ye rezil
olmuştuk. Önemli olan ABD’de yaşayan, ileri demokrat birinin seçilmiş
olmasıdır!
Hem Yugoslavya ve Irak’a demokrasi havadan gelmişti; Türkiye’ye ve
Suriye’ye ise karadan giriyor… Neticede her canlı bir gün ileri
demokrasiyi tadacaktır!
Yorum Gönder